Reha RUHAVİOĞLU
2018 seçimleri sonrası AK Parti’nin rahatsız aktörleri olarak ismi yeni parti kurma iddialarıyla gündem gelen Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan, 2019 yerel seçimlerinde AK Parti’nin önemli belediyeleri kaybederek zayıflaması ancak daha önemlisi bu zayıflamanın da gerekçelerini oluşturan demokrasi ve ekonomide geriye gidişin şartları hazırlaması neticesinde partilerini nihayet Aralık 2019 ve Mart 2020’de kurdular.
İki farklı parti olarak siyaset sahnesine çıkmaları başlarda pek anlaşılamasa da zamanla bu iki partinin birbirinden farklı iki siyasal hat izledikleri görüldü ve bugün bu farklılık oturmuş durumda. Farklılığa ilişkin kafa karışıklığının uzun sürmemesinin bir sebebi de Türkiye’nin bir bakıma ittifak sistemine mecbur olması ve DEVA ile GELECEK gibi partilerin ihtiyaç duyulduğunda bir ittifaka girmekte zorlanmayacak olmaları.
Bugün Gelecek Partisi AK Parti havzası içinde kalarak, muhafazakâr/İslamî bir motivasyon taşıdığını da aşikâr ederek o dünyanın içinden insanlara seslenmeyi öncelemiş görünüyor. Buna mukabil Deva Partisi AK Partili yıllara referans verirken ekonomik refah, kalkınma, demokratikleşme gibi kavramların altını çiziyor, muhafazakâr/İslamî tandanslı bir siyaset yerine daha merkezde bir siyaset yürütmeyi tercih ediyor.
Bu yazı da iki partiden DEVA’nın büyük bir beklenti ile kurulmasına rağmen bir yılda beklenen yükselişi yapamayışının bazı sebeplerini kısaca konu edecek ve esas olarak merkezde siyaset yapmasının handikapları üzerine yoğunlaşacaktır.
Alternatif Bekleyen AK Parti Seçmeni
2016’daki 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından hükümetin tercih ettiği yönetme biçimi ve onun bir sonucu olan OHAL rejimi MHP ile ittifakı zorunlu kıldı. MHP ile kurulan bu ittifak, “devletin bekası gereği” olmaktan öte bir “Katolik nikahına” dönüştükçe AK Parti’nin o güne kadar milliyetçi tabanı elde tutmak için ilk yardım çantasında tuttuğu “taklidi” milliyetçiliği de “tahkiki” milliyetçiliğe evirdi ve AK Partili Kürtler başta olmak üzere hükümete yakın çeşitli kesimlerde rahatsızlık uyandırdı. MHP ile ittifakın 2018 sonrası siyasal bir ittifaktan ekonomik bir ittifaka da dönüşmesi, metropoldeki iş dünyası mensupları başta olmak üzere AK Partiye yakın Kürtlerin rahatsızlığını büyüterek bu çevreleri bir arayışa sürükledi.
2019 Yerel seçimlerinde AK Partiye bir uyarıda bulunmak isteyen bu seçmen, Adana ve Kars örneklerinde olduğu gibi MHP’ye yönelmedi. İstanbul’da da İmamoğlu’nun haksızlığa uğradığı düşüncesiyle “adaletin yanlış terazisine müdahale ederek” tavrını gösterdi. Bu gidişat, sonrasında DEVA ve GELECEK isimlerini alacak yeni parti dinamiklerine ilgiyi arttırdı. Bu ilginin bir sonucu olsa gerek, Rawest Araştırma’nın 2019 yılının Mayıs ayında Medyascope TV üzerinden kamuoyu ile paylaştığı “Yeni Parti İddialarına İlişkin Bölgedeki Manzara” başlıklı rapor platformun 2019 yılında en çok okunan içeriği oldu.
Hem GELECEK hem de DEVA’nın, ilk ve en yoğun ilgiyi AK Parti’nin en rahatsız seçmen grubu olan Kürtlerden görmesi, başka faktörlerin yanında yeni partilerin arayışta olan bu seçmen grubuna bir değil iki liman olarak çıkmasıyla da açıklanabilir. (Nitekim 2019’da her iki İstanbul seçimi öncesi saha araştırmaları için görüştüğüm AK Parti’ye yakın sivil toplum ve iş dünyası aktörlerinin önemli bir kısmının sonrasında GELECEK ve DEVA içinde/yakınında yer aldıklarına şahit oldum).
Bugün gelinen noktada DEVA ve GELECEK, Türkiye genelinde toplam yaklaşık yüzde 5 oy alırken Kürt seçmen içindeki oy yoğunlukları yüzde 10 civarındadır. Ancak bu partilerin, özellikle de DEVA’nın beklenen çıkışı yapamaması hem kamuoyunun malumu hem de en çok merak edilen konuların başında geliyor.
Bir Yerine İki Parti ve DEVA’nın Gecikmişliği
2019’un Mart-Nisan ayında bölgede görüştüğümüz aktörler; “eğer iki parti bir araya gelip tek bir çatı ile çıkış yapmazsa, ya da biri geri çekilmezse bu havzanın aynı yerden çıkmış iki yeni partiyi beslemekte yetersiz kalacağını, bunun da en güçlü aktör olan AK Parti’ye karşı bir diğerinin potansiyel büyümesinin imkanını zayıflatacağını” düşünüyorlardı.
İki partinin birbirine benzer bir havzadan çıkarken bir yandan farklı siyasetler izlemeleri arayışta olan seçmende başlangıçta bir kafa karışıklığı yarattı. Bununla birlikte gerek Kürt seçmenin gerekse Türkiye’nin geri kalan kesiminin daha fazla şans tanıdığı Babacan’ın süreci ötelemesi hevesleri bir nebze kırdı ve DEVA bunu toparlamakta zorlandı. Bu durum, ayrı parti olarak çıkmak ve takvimin sarkması, beklentideki seçmenin önemli bir kesimini AK Parti karşısında hangisinin güçleneceğini izlemek üzere bir bekleme odasına aldı. Nitekim Rawest’in bölgede yürüttüğü araştırmalarda 2018’de AK Parti’ye oy vermiş seçmenin yaklaşık 1/4’ü AK Parti’den uzaklaşma eğilimi gösteriyor ancak çoğunlukla kararsız/boykot pozisyonuna çekiliyorlar. Üstelik bu seçmen grubundan bir kısmı AK Parti’ye geri dönme eğilimi gösteriyor.
Muhafazakâr Seçmen Davranışı
İlkiyle ilişkili ikinci sebep muhafazakâr seçmenin davranış değiştirme pratiği ile açıklanabilir. Senelerdir iyi günde kötü günde oy verdiği liderden ve partiden vazgeçmek zannedildiği kadar kolay değil, muhafazakâr seçmen söz konusu olduğunda bu değişiklik biraz daha zordur. AK Parti çevresinde kümelenmiş bu seçmen kütlesi, siyasi ve toplumsal gelişmelerden rahatsız olsa bile AK Parti ve Erdoğan’dan vazgeçmesi durumunda onun yerine kimin geleceğine ilişkin bir muhasebe yürütüyor. Bu seçmen grubu Erdoğan’ın yerine destekleyebilecekleri, toplumsal kazanımlarını garanti altına alacak bir aktör çıkmadan ve onun yerine geçebilecek kadar güçlenmeden bulundukları yerden kolay ayrılmayı düşünmüyorlar.
Bugün GELECEK ve DEVA’ya doğru yaşanan oy kaymalarını musluğun damlamasına yahut buzuldan küçük parçaların kopmasına benzetebiliriz. Bu seçmen grubu Erdoğan ve AK Parti’nin kaybedeceğinden emin olduğunda ona en çok benzeyen alternatifin onun yerine geçebilmesi yahut yeni dönemde güçlü bir aktör olarak yer alması için geçişi hızlandırabilir. Yani damlayan musluk o zaman akmaya başlayabilir, buzuldan daha büyük parçalar ancak o zaman kopabilir.
Bu sürecin öngörüldüğü şekilde yaşanabilmesi AK Parti ve Erdoğan’ın oy kaybetmeyi sürdürmesi ve sözü edilen muhalefet aktörlerinin alternatif olabilecek iddia ve güveni sunabilmesiyle mümkün olabilir. Aksi halde 1999’dan 2002’ye giderken oy kullanma oranının 87’den 79’a 8 puan birden düşmesi gibi kararsız/boykot durağına çekilen seçmenin orada demirlemesine de sebep olabilir. Bu durumun da totalde muhalefetin lehine olacağı izahtan varestedir ancak seçmenin sandığa küsmesi bir ümitsizlik göstergesi olacak ve ayrıca söz konusu partilerin çıkış yapması böyle bir durumda daha da zorlaşacaktır.
Bugün AK Parti’den ayrılığın yavaş olduğuna ilişkin genel kanı ve yeni partilerin beklenen çıkışı yapmamaları muhafazakâr seçmenin zikredilen düşünme biçiminin üzerine oturacak ve tedirginliklerini haklı çıkaracak biçimde bir yerine iki partinin çıkması ve dolayısıyla rahatsızların iki farklı adrese akarak dağılmasıyla da ilişkilidir.
Yeni Partilerin İdeolojik Kulvarları ve Oy Havzaları
GELECEK ve DEVA’nın kuruluş aşamasında pek fark görülmese bile bugün neredeyse iki farklı ideolojik tutum ve iki farklı oy havzasına hitap ettiklerini söylemek mümkün. GELECEK, gelenek ve İslamîlik referanslarıyla siyaset yaparak AK Parti’nin dindar seçmeninin öncelikli olarak vicdanına sesleniyor. DEVA ise ekonominin iyileşmesi, demokratikleşme gibi akli söylemleri öne çıkarıyor ve hatta kurulduğundan bu yana gelenek ve İslamîlik gibi referansları kullanmamaya özen gösteriyor.
Bu yönüyle GELECEK “esas vicdanlı, geleneğe sahip çıkan AK Parti biziz” derken DEVA AK Parti’nin AB reformları sürecine referans veriyor ve GELECEK’in sahip çıktığı “gömleği çıkarıyor”. Bu durum GELECEK’in kısa vadede iktidarın güçlü bir ortağı olma potansiyelini zayıflatırken AK Parti sonrası dönemde onu “İslami” siyasetin merkezi için güçlü bir aday kılıyor. Öte yandan “ilk seçimde iktidar ya da ortağı olmak” gibi bir motivasyondan beslenen DEVA, merkezde siyaset yapmayı önceleyen ve burada ısrar eden bir görüntü veriyor.
Bu noktada Erdoğan’ın muhalefete biçtiği söylem ve siyaset sınırı da önemli bir belirleyen oluyor. Genel olarak muhalefet Erdoğan’ın hegemonik etkisi altındaki bu sınırlardan taşmakta pek istekli görünmüyor. Oy oranları arasında büyük bir makas olmamasına rağmen GELECEK aldığı oyla orantılı risk hesabı yaparken DEVA başarı odaklı düşünmesi ve merkezde siyaset yapmanın bir sonucu olarak daha çok kesimi “gözetme” ihtiyacı hissediyor. Elbette gerek muhalefet gerekse bu analizin konusu yeni partiler Erdoğan tarafından belirlenmiş alanı zaman zaman aşıyorlar ancak bu çerçeveye ilişkin yaklaşımı esas belirleyen şey, karşılaştıkları tepki karşısında aldıkları tutumla açığa çıkıyor. DEVA’nın Anayasanın ilk dört maddesi ve öğrenci andı performansına bakıldığında bu sınırın dışına çıkan ancak tepkiler sonrası alana geri çekilen bir yol izlediği söylenebilir. Hal böyle olunca da GELECEK, Erdoğan ve AK Parti tarafından belirlenen siyaset ve söylem sınırının dışına çıkabilme potansiyelini daha fazla taşırken DEVA bu alanın içinde kalmaya özen gösteren, Kemalistleri ürkütmemeye ve milliyetçileri kaçırmamaya çalışan bir siyaset yaklaşımı sergiliyor. Bu noktada; merkezde konum alma, seçmeni ürkütmeme, hata yapmaktan kaçınma gibi alanlara harcanan teyakkuzun yeni ve yol gösterici siyaset imkanını zorlaştırdığı anlaşılıyor.
Son olarak GELECEK, liderlik makamının DEVA’ya nazaran daha belirgin olduğu, söylemsel bütünlük içeren bir parti görüntüsü verirken DEVA, öğrenci andı örneğinde olduğu gibi ideolojik bir dağınıklık yaşadığını hissettiriyor. Bir yandan “genç, kuşatıcı, kapsayıcı, müzakereci, çoğulcu, açık fikirli” gibi kavramlarla tanımlanan DEVA’nın bir başka handikapı da bunların yanında partinin “kentli, orta sınıf üstü” bir eksende siyaset yaptığına ilişkin tespit ve eleştirilerin geçerliliğini koruyor olması. Genel merkezdeki kurgusu ile bu handikapı aşamayan DEVA’nın yerel teşkilat yapısı durumu kısmen değiştirse de eleştirileri ortadan kaldırabilmiş görünmüyor.
DEVA’nın İyi Parti ile Rekabeti ve GELECEK Partisi
DEVA’nın başarı odaklı ve merkezde durmaya özen gösteren siyaseti onu bir yandan Milliyetçilik ve Kemalizm gibi Türkiye’nin zor gündemlerinde ana akım içinde kalmaya ve dolayısıyla farklı bir tutum göstermekten imtina etmeye zorlarken öbür yandan merkezde İyi Parti ve Meral Akşener gibi zor bir rakiple karşı karşıya getiriyor.
DEVA merkezde durmaya özen gösterdikçe ona en güçlü rakip olarak, arkasında krizleri aşmış bir teşkilat yapısı, %10’un üzerini garantilemiş partisiyle güçlü ve yükselen liderliğiyle Meral Akşener’i buluyor. Gerek Erdoğan’a karşı muhalefetin dozu açısından olsun gerekse sokakta vatandaş ve esnafla girdiği ilişkilerle olsun Akşener’in Babacan’dan daha iyi bir performans gösterdiği düşünülüyor. Bu da Akşener’i, bilerek yahut bilmeyerek merkezde güçlendikçe DEVA’nın yöneldiği alanda büyüyen ve dolayısıyla DEVA’nın merkezde talip olduğu alanı onun aleyhine daraltan bir aktöre dönüştürüyor.
Bu durum Akşener için bir başarı gibi görünse bile muhalefet bloku için total büyümeyi geciktiren bir faktöre dönüşüyor. Çünkü bir yukarıda anlatılmaya çalışıldığı üzere AK Parti’den yeni partilere doğru oy akışının hızlanması, yeni partilerin ilgi odağı ve güçlü görünmeleriyle ilişkili. DEVA’nın merkezde İYİ Parti’den de oy çekerek %7-8’lere varması İYİ Parti’ye büyük bir zarar vermemekle birlikte AK Parti seçmeni için tetikleyici eşiğin geçilmesini ve akışın hızlanmasını sağlayabilir. Bu durumda hele CHP gibi bir aktör de oraya talip görünürken merkezdeki minderin bu iki partiye ve aktöre dar gelmekte olduğu görülmelidir.
Öte yandan İyi Parti ve Meral Akşener, merkezde daha büyük bir avantaja sahipken ve CHP ile iyi bir iş birliği ve iş bölümü de yakalamışken potansiyelini büyütebileceği bu havzadan DEVA’nın lehine geri çekilir mi, pek kolay görünmüyor. Geri çekilmeyi düşünmeyeceğini varsayarsak; merkezde büyüme potansiyeli gösteren ama Kürtlerin desteğini alamayan bir aktör olarak Akşener eksik yanını DEVA ile mi yahut GELECEK ile mi tamamlamak ister, bu da cevabı kolay bir soru değil. Zira kendisine fazlaca benzeyen DEVA’nın Kürtlerin desteğini alma potansiyeli güçlü olmakla birlikte AK Partili Kürtlerle birlikte muhafazakarları da bulundukları yerden koparma bahsinde GELECEK daha avantajlı bir müttefik olarak görülebilir.
Sonuç olarak; CHP, DEVA ve İYİ Parti’nin odağa aldığı “merkez siyaset” zemininde yeni bir rol paylaşımı elzem görülmekle birlikte DEVA’nın da “merkezde duran, kentli, orta sınıf” imajı üzerine yeniden düşünmesi gerekiyor. Diğer aktörlerin merkezden birer adım geri çekilerek bu alanda DEVA’nın genişlemesine müsaade mi edecekleri yoksa DEVA’nın siyaset biçimini gözden geçirerek; Erdoğan’ın belirlediği siyaset alanının dışına çıkıp çıkmayacağı, doğrudan Erdoğan’a karşı muhalefet ve söylemde vites mi yükselteceği, yoksa hepsinin bir arada mı olacağı hem merkezin hem de DEVA’nın geleceğini önemli ölçüde etkileyeceğe benziyor.
Aksi durumda; DEVA’nın büyüyemediği bir denklemde AK Parti’den rahatsız seçmenin kararsız/boykot limanına demirlemesi ihtimali artarken önceliği merkez olmayan, Kemalizm ve milliyetçilik kıskacından daha rahat çıkabilecek ve daha agresif muhalefet yapan GELECEK’in sürpriz yapması da aslında sürpriz olmayacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.04.2024
30.05.2021
9.02.2017
19.06.2016
15.02.2016
13.01.2016