Serpil Çevikcan
Suriye’de 6 yıldır süren iç savaşta artık son düzlüğe girildiği, Rakka’ya yönelik operasyonla barış masasının da kurulacağı beklenirken, ABD’nin devreye girmesiyle dengeler bir kez daha değişti.
Daha 1 hafta önce Esad’ın Suriye açısından politik bir gerçeklik olduğunun altını çizen ABD, İdlib’e yönelik kimyasal silah saldırısından sonra beklenmedik bir hızla harekete geçti.
Esad rejimi açısından büyük öneme sahip Şayrat Askeri Üssü’ne, Doğu Akdeniz’deki gemilerinden 59 Tomahawk füzesini ateşleyen ABD’nin verdiği zayiattan çok mesajı önemli.
ABD’nin bundan sonraki tutumunun ne olabileceği, hangi mesajı vermek istediği, Suriye meselesinin genel gidişatını nasıl etkileyebileceğini dün uzmanlar ve askeri kaynaklarla konuşma imkânı buldum. Aldığım bilgileri şöyle yorumlayabilirim:
Tek seferlik cezalandırma
Trump, işbaşına gelirken Esad rejimine yönelik müdahaleci bir tutum izlemeyeceği, Suriye’de asıl olarak DAEŞ’in hedef alınması gerektiği üzerinde duruyordu. Dün sabaha karşı gerçekleştirilen saldırı, “müdahaleci” olmayacağı tezini zayıflatıyor. Bu da sahadaki gelişmelerin, ilan edilen tutumları nasıl değiştirebileceğini bir kez daha gösteriyor.
n Pentagon, işbaşına geldiğinden bu yana Trump’ın elini rahatlatan hamleler yapıyor. ABD ordusunun sahne gerisinde kalmasına rağmen Musul’da DAEŞ’i geriletmesi, PYD-PKK’yı kullanarak Rakka kuşatmasını başlatması bu tip hamlelerdi. Ancak ABD’nin Obama yönetimi döneminde “kırmızı çizgi” olarak ilan ettiği kimyasal silah saldırısından sonra Pentagon’un ya farklı bir çözüm üreterek ya da Esad’a yönelik geniş bir kuşatmaya başlayarak, kırmızı çizgisinin aşıldığı zaman ABD’nin yapabileceklerini göstermesi gerekiyordu. Pentagon, bu ikilemden, Tomahawk füzeleriyle çıktı. Esad’ı sahada kuşatmaya yönelik askeri hamlelerin güçlüğü, halihazırda Suriye’de bu tip bir askeri yeterliliğinin bulunmaması, Rusya faktörü Pentagon’u ve Trump yönetimini bu tercihe zorladı. Aksi bir tercihte füzelerin adresi hava üssü değil, Esad ve ordusunun komuta merkezi olacaktı. Ancak ABD, “Kimyasal kullanırsan karşılığını görürsün” diyerek, tek seferlik bir cezalandırma yolunu seçti. Böylece, Esad’ın çizilen sınırlardan çıkması halinde cezalandırılacağı, ABD’nin diğer aktörlere rağmen gerekeni yapacağı mesajı verildi. ABD ve Trump’ı baskı altına alan kimyasal saldırıya da Rusya’ya rağmen yanıt verilmiş oldu.
Öncelik değişmedi
Tek seferlik cezalandırmanın seçilmesi, Trump yönetiminin Suriye’deki önceliğinin hâlâ DAEŞ’le mücadele olduğunu da gösteriyor. Esad’ın Suriye’nin geleceğinde rolünün olmadığı açıklamasının gereğinin nasıl yapılacağını anlamak için de ABD’nin bundan sonraki tutumunu izlemek gerekiyor. Yapılanın taktik bir hamle mi yoksa stratejik bir hamle mi olduğu bundan sonra yapılacaklarla ortaya çıkacak. ABD’nin askeri kapasitesini artırıp artırmayacağı, kara birliklerini Suriye’ye sevk edip etmeyeceği, bu konularda ABD Kongresi’nde yapılacak tartışmalar ve Rusya’yla yürütülecek müzakere süreci bu konuda ipuçlarını verecek.
Esad’sız Suriye
ABD’nin uzun vadede Rusya’yı, “Esad’sız bir Suriye” modeline ikna edebilmesi de ancak Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını sonuna kadar gözetecek bir yönetim modeli oluşması durumunda mümkün. Ancak bu da İran’ın Esad’dan vazgeçmesi anlamına gelmiyor. Esad’ın varlığını bu koşullarda bir süre daha sürdürebileceğini söylemek yanlış olmaz. Sonraki aşamada kurulacak masada yer bulup bulamayacağı ise izleyeceği tutuma bağlı gözüküyor.
Türkiye için ne ifade ediyor?
Sahada yaşananlar gösteriyor ki Suriye sorunu uzun bir süre devam edecek. Bu durum, Suriye ve Irak’tan kaynaklı güvenlik, ekonomi, sosyal ve insani sorunlarla Türkiye’nin uzun bir süre daha karşı karşıya kalacağını gösteriyor.
Türkiye, İdlib’deki kimyasal saldırıya ilk andan itibaren en güçlü tepkiyi vererek, konunun dünya gündemine de girmesini sağlayan ülkelerden. 6 yıldır Esad rejiminin işlediği suçları anlatan Türkiye’nin, ABD’nin saldırısına destek vermesi bu nedenle kaçınılmaz.
Ancak Türkiye açısından önemli olan sadece Esad’ın cezalandırılması değil. Suriye’nin siyasi, ekonomik, sosyal açıdan yeniden inşası, Türkiye’nin ulusal güvenliğiyle yakından ilgili. Bu nedenle, Ankara’nın Trump’ın girişimlerine verdiği desteğin aynı zamanda Suriye’nin geleceğine yönelik planlamaları da kapsaması gerekiyor. Türkiye de ilk andan itibaren güvenli ve uçuşa yasak bölge konusunu açıp, barışçıl-kalıcı çözüm önerilerini gündeme getirerek bu yolu izlemeye çalışıyor.
Ankara’nın Suriye’de sahada oluşan yeni duruma göre uygulanabilir planlamalar yapma zorunluluğu bulunuyor. İç savaşın parçalara ayırdığı, düşmanlıkları derinleştirdiği, Suriye’nin içinde farklı aktörlerin kendisine taraftar bulduğu ortamda görünür gelecekte istikrarlı ve bütüncül bir Suriye modeli sunabilmek, Esad’ı sistemden çıkarmanın da tek yolu gibi gözüküyor.
Esad’ın cezalandırılması konusundaki görüş birliği, ABD ve Türkiye’nin Suriye konusunda bütünüyle anlaştığı anlamına gelmiyor. Trump yönetiminin PYD-YPG ile ilişkileri sürüyor. Planlarında değişiklik yaparak PYD’yi yüzüstü bırakma ihtimali de zayıf görünüyor. Bu konuda Türkiye’nin PKK-PYD konusunun, “milli bir sorun” olduğu gerçeğinden hareketle stratejisini kendi gücüne dayandırması gerekiyor.
Gelinen noktada, ABD’nin DAEŞ’i daha etkili hedef almasının PYD’nin rolünü daha etkili kılma riski bulunuyor. Bir diğer risk, Rusya-Suriye rejiminin Türkiye’nin desteklediği ılımlı muhalefeti daha çok hedef alması. Bunun da başta 1 milyonu aşkın insanın göç etmesi olmak üzere riskler yaratacağı ortada.
Bütün bu unsurlar gösteriyor ki Trump’ın hamlesinin Esad’ın hemen gitmesini sağlayacağını düşünmek için bir neden yok.
Ankara, bir yandan PYD kararlılığını sürdürürken, diğer yandan güvenli bölge tezinde ısrar etmeli ve güvenliğine yönelik adımlara, terörle mücadeleye yoğunlaşmalı gibi gözüküyor.
Yazarlar
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2018
25.05.2018
23.05.2018
19.05.2018
16.05.2018
12.05.2018
9.02.2018
5.02.2018
2.02.2018
28.04.2018