Taha Akyol
Belediye seçimleri hainlere karşı vatan savaşı değildir; Türkiye hainler ve vatanseverler diye ikiye bölünmüş, sosyolojik ve siyasi zemini böylesine parçalanmış, bekası seçim sonuçlarına kalmış, böylesine kırılgan bir ülke değildir.
Hele de ele güne karşı hiç böyle gösterilmemelidir.
MHP baştan beri ‘vatan tehlikede’ diyor, AK Parti de son yıllarda aynı dili kullanıyor.
AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında Sayın Bahçeli, 18 Mart 2008 günkü konuşmasında, “Türkiye’nin çok ciddi iç ve dış güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya” bulunduğunu, AK Parti iktidarının “Türkiye’yi bir yangın yerine çevirdiğini” ifade ederek şöyle diyordu:
“Bir ateş çemberinden geçen ve yakın tarihinin en ağır sorunları ve tehditleriyle karşı karşıya bulunan Türkiye’yi bu güç ve tehlikeli dönemde, laikliğe aykırı fiillerin odağı olmak ve Cumhuriyeti yıkmakla suçlanan siyasi kadrolar yönetecektir.”
2008 yılında Suriye’de iç savaş yoktu; Ankara “Esat kardeşimiz”le dosttu, AB süreci gayet iyi gidiyor, yabancı sermaye yatırımları zirve yapıyordu…
Batı laikliği tehlikede görmüyor, parti kapatmaya karşı çıkıyordu.
Bir gazete manşeti
Ülke sorunlarına soğukkanlı, rasyonel çözümler geliştirmek yerine “büyük tehlike”alarmıyla heyecanlara kapılmak bizim gibi ülkelerde daha yoğun bir hissiyattır.
Bizim gibi derken, tarihinde ağır kırılmalar yaşamış, istiklalini büyük zorluklarla kazanmış ülkeler…
Fransa’da da 1958’e kadar böyleydi, zira çok sert din ve laiklik kavgaları yaşanmıştı, Alman orduları iki defa Paris’e girmişti.
Şimdi, 29 Haziran 1931 tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetine bakalım:

Tek Parti’nin yayın organı, muhalifleri ve eleştirel basını “vatan haini” diye suçluyor, şöyle diyordu:
“Memleketin mukaddesatına dil uzatmaya kadar giden alçaklara hadlerini bildireceğiz. Bu, bugün için ve her zaman vatani ve milli vazifelerin en başında bulunan bir vecibedir…”
Zamanımızda aynı dil bu defa ‘öbür’ taraftan seçimlerde yoğun şekilde kullanılıyor. İdeoloji ve sistem 1930’lardan çok farklı ama siyasi kültürümüzde iktidar mevkiinden bakınca böyle bir hissiyat ortaya çıkıyor.
Dün de bugün de kutuplaşmayı derinleştirerek, soğukkanlı rasyonel politikalar geliştirilmesini zorlaştıran, yoğun ve otoriter bir hissiyat.
Rasyonel politikalar
Türkiye’de Kürt meselesi şu veya bu dozda öteden beri vardır. Türkiye otuz senedir terörle mücadele ediyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşı elbette sorunları daha da ağırlaştırdı ama bütün hükümetlerimiz sınır ötesi harekatlar yaptı, bu mücadeleyi yürüttü.
Yeniden gündeme gelen “Adana Mutabakatı”nın tarihi 1998’dir…
Suriye meselesinde soğukkanlı, hesaplı, rasyonel diplomasi son derece önemlidir: Terörü tecrit etmek, Suriye’nin yeniden kuruluşunda Türkiye’nin güvenliğini güçlendirecek politikalara uluslararası zemin kazandırmak, ülkenin imajını yükseltmek gibi…
Güçlü ekonominin de yolu “kurallara dayalı piyasa ekonomisi”nin rasyonel politikalarıdır.
İktidar doğru olarak sürekli yabancı sermaye davet ediyor; Türkiye’nin “güvenli liman” olduğunu söylüyor. Ama “beka sorunu yaşan ülke” görüntüsü vermek bu çağrılarla çelişmiyor mu?!
15 Temmuz darbe teşebbüsünün sarsıntılarının atlatıldığını da üç ay sonra hükümet açıklamıştı.
‘Savaşta değiliz’
Vatanseverlik, Türkiye’nin geleceği için yüksek kalitede eğitim ve yüksek kalitede hukuk devleti standartlarına ulaşmayı gerektirir. Kutuplaştıran söylemlerden sakınarak bu konuları soğukkanlılıkla konuşabilmeliyiz.
Sayın Binali Yıldırım, AK Parti ve MHP gibi CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nin de bayrak ve vatanın bütünlüğü gibi temel değerlerde bir olduğunu hatırlatarak “Savaşta değiliz, aramızda kan davası yok… Bu açıdan baktığımız zaman bir beka sorunuyla ilgili ben bir endişe taşımıyorum” dedi; doğrusu budur.
Türkiye için en büyük tehlike, sorunları üzerinden birbiriyle kavga ederek rasyonel çözümler üretemeyen ‘Üçüncü Dünya’ toplumu durumuna sürüklenmektir.
Hepimizin acil ihtiyacı siyasi heyecan fırtınalarından kurtularak ruhen ve zihnen hızla normalleşmektir.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.12.2025
28.12.2025
24.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
10.12.2025