Taha Akyol
Merkez Bankası eski Başkanı, İYİ Parti’li Durmuş Yılmaz ekonomik kıskaçtan çıkışın reçetesini Taha Akyol’a anlattı.
2020 yılının üçüncü çeyrek büyümesi %6,7, olarak açıklandı. Nereden geliyor bu?
Türkiye ekonomisi 2020 yılı 3’üncü çeyrekte takvim etkisinden arındırılmamış şekilde bir önceki yılın aynı dönemine göre, %5,5 olan piyasa beklentisin üzerinde %6,7 büyüdü, bir önceki çeyreğe göre ise %15,6 büyüdü. OECD ülkeleri arasında en yüksek büyüme oranı olan bu rakam iktidara her zaman olduğu gibi sözde moral kaynağı oldu. Bakan Elvan biraz temkinliydi. “3’üncü çeyrek büyümesinde yurt içi talep artışı etkili oldu. Oluşabilecek riskleri göz ardı etmiyoruz. Makroekonomik, finansal ve fiyat istikrarını önceleyen politika çerçevemizle; dengeli ve istihdam oluşturan büyüme sürecini sürdürülebilir kılmayı amaçlıyoruz” dedi. Bakan Bey büyümenin istihdam yarat(a)madığını ve sürdürülmesinde güçlükler olduğunun farkındaydı. Olumlu bir gelişme.
Büyümenin alt bileşenleri, tüketim ve yatırım olarak nihai iç talepte önemli artış, net ihracatta tarihi düşük değerler. GSYH’nin üretim yönünden bileşenlerine bakıldığında Tarımın %6, Sanayinin %8, İnşaatın %6, Hizmetlerin %1 ve Finansın %41 büyüdüğünü görüyoruz. Harcamalar yönünden ise, Hane halkı tüketiminin %9, Kamu Harcamalarının %1, Sabit Sermaye Oluşumunun %23, İthalatın %16 arttığı; İhracatın ise %22 daraldığı görülmektedir. %5,1 de stoka üretim yapılmıştır.
İster üretim ister harcamalar hangi yönden değerlendirilirse değerlendirilsin büyümenin motorunun güçlü kredi büyümesi olduğu açıktır.2’nci çeyrekte kapanan ekonomi 3’üncü çeyrekte açılmış ve ekonomiye olağanüstü bir kredi desteği verilmiştir. Normalleşme döneminde toplam yurt içi talep %17 oranında artmıştır. Bu dönemde BDDK’nın zorlayıcı kredi tedbirleri ve düşük faiz oranları nedeniyle mevduat bankaları toplam kredileri %37,2, hane halkı tüketici kredileri %56,2 artmıştır. Konut ve dayanıklı tüketim mallarına olan talep artırmıştır.
Yurttaşlar büyümeyi hissedebildi mi? Sağlıklı değerlendirme için büyümeden ziyade istihdama odaklanmak daha doğrudur. Yüksek büyüme oranı istihdam yaratır, pandemi sürecinde kaybedilen gelirlerin bir bölümünü ikame eder. İlave istihdam yaratmak bir yana, büyüme var olan istihdamın bile sürdürülmesine olanak vermedi. İstihdam o kadar kötü etkilendi ki, istihdam ve büyüme 2020 yılı 1’inci çeyreğinde 100 kabul edilse büyüme 3’üncü çeyrekte 105’e yaklaşırken, istihdam 90’a geriliyor.
‘BORÇLA BÜYÜMEK’
Özetle, büyüme geniş halk kesimlerinin yaşantısına dokunmuyor. Geniş tanımlı işsizlik oranının %28,6’ya çıktığı ortamda emeğin GSYH’den aldığı pay %29,7 den %26,6’ya gerilemiştir. Bu husus oldukça dengesiz bir büyümeye işaret etmektedir.
3’üncü çeyrek büyümesinin en ilginç yönü 2018 3’üncü çeyreğinden 2020’nin 2’nci çeyreğine kadar 8 çeyrek negatif olan sabit sermaye yatırımlarının bu çeyrekte artıya geçerek %23 gibi bir artış göstermesidir. Bu son derece önemlidir. Ekonomi tekrar büyüme patikasına mı döndü? İş alemi fırsat bilip gelecekteki yatırımlarını öne çekmiş olabilir mi? %23 artan Sabit Sermaye Oluşumunun alt bileşeni içinde bu dönemde %57,6 artan Diğer Aktifler kalemi içinde %459,5 artan parasal olmayan altın ithalatı var. Altın ithalatının makine teçhizat yatırımı ile ne ilgisi var? TÜİK bunu açıklamalıdır.
Kısacası,2020 3’üncü çeyreğinde gerçekleşen büyümenin istihdam yaratamama yönünden dengesiz, kredi bağımlılığı nedeniyle sürdürülemez olduğu görülmektedir. 2017 yılının %7,4 büyümesinin sağlayan kredi büyümesinin sıkıntılarını yaşayan Türkiye’de kredilerin arabaya, altına ve dövize gitmesi düşündürücüdür.
‘PANDEMİ TAHVİLİ’
Türkiye’de borç ertelemesi ve kredi desteği yerine, pandemi mağdurlarına doğrudan hibe şeklinde gelir desteği verilebilir mi?
Yönetimler bir tercih yapmak zorunda kaldıklarında elbette sağlık seçilmeli ve ekonominin kapanma süresince yurttaşların beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek gelirleri olmalı. Türkiye bunu tercih etmedi. Ağırlıklı olarak borç ertelemeleri ve kredi kolaylıkları sağladı.
Bütçe mali bir hareket alanı sunmasa da harcama kalemleri arasında yapılacak tercih değişiklikleri buna imkân tanır. Ayrıca; bu günler düşünülerek hareket edilseydi, TCMB yedek akçesi bu işe yeterdi Artık bunlar yok, ama hâlâ çözüm var. Pandeminin başında gerek uygulayıcılar gerekse akademisyenler; üzerinde iyi çalışılmış, giriş ve çıkış yöntemleri belirlenmiş, suiistimalden uzak şeffaf bir plan çerçevesinde Merkez Bankası kaynaklarının kullanılabileceği yönünde görüş bildirmişlerdir. Şimdi detayına girmeye gerek yok. Henüz vakit geçmiş değil ya kısa vadeli avans şeklinde ya da TCMB’ye ihraç edilecek özel tertip “Pandemi Tahvili” ile kaynak sağlanabilir. Çok hassas bir konu, kaş yapayım derken göz çıkarmamak için disiplin ve temiz sicil şart.
2008’DEN SONRA BOZULDU
Ekonomi gerçekten iyi gidiyordu; hangi yıllarda hangi hatalarla bozulma başladı?
2001 krizinden sonra uygulamaya sokulan ve özünde neoliberal olan politikalar kendi içinde tutarlı ve akılcı idi. Uygulayıcılar da popülizmden uzak rasyonel davranıyorlardı. Şeffaflık vardı, kurallara uyulmaya çalışılıyordu, devralınan güçlü kurumsal kapasite (TCMB, BDDK vb.) ve donanımlı insan kaynağı daha da güçlendiriliyordu. Kamu İhale Kanunu (KİK) rekabeti önceliyor, kaynakların etkin dağılımına yardım ediyordu. Bu dönemde ekonomi 29 çeyrek kesintisiz büyüdü. AB ile ilişkilerin güçlenmesinin getirdiği özgürlük ortamı büyümenin kalitesini de yükseltmişti. 2008’e kadar olan dönemde ortalama toplam faktör verimliliği (TFV) %2,5 olmuştur. Orta Gelir Tuzağından çıkma umutlarımız güçlenmişti. Ama olmadı/olamadı. Takip eden dönemde siyaset kurumunda rejim değişikliğini hedefleyen bir özgüven patlaması yaşanmıştır. Sonuçta yukarıda sayılan ne kadar olumlu gelişme varsa hepsi tersine döndü. AB ile ilişkiler askıya alındı, kurala göre değil duruma göre yönetimi önceledik, Kamu İhale Kanunu’nu 191 kere değiştirerek kaynak tahsisini bozduk ve yolsuzlukları artırdık. 2013’te 951 milyar dolarla zirve yapan milli gelir, bugün 730 (tahmini) milyar dolara geriledi. Fakirleştik, orta gelir tuzağına gri döndük, en önemli kazanımlarımızdan olan TFV neredeyse sıfırlanmıştır. Önceki dönemde içsel tutarlılığı olduğunu söylediğim makro politika yapımı ve karar alma süreci bugün kaybolmuştur. Artık makro sorunlarımıza günü birlik mikro çözümlerle tepki veriyoruz. Bir sorunu çözerken başka sorunlara neden oluyoruz. Bu aslında CB Hükümet Sistemi ekonomiyi nasıl etkiledi? Sorunuzun da cevabı. Yeni sistem ekonomiyi ciddi biçimde olumsuz etkiledi. Bu sistemde kararlar hızlı alınacaktı. Doğru, kararlar kararnameler ile hızlı alınıyor ama doğru alınmıyor. Yeni sistemle birlikte Bakanlıkların yapısında ciddi sorunlar meydana gelmiş ve kurumlar arasında koordinasyon bozulmuştur.
Ekonominin dış dengesine gelince, 2001 öncesi dönemde Türkiye bütçe açıkları ile büyüyordu. Dolayısıyla. Bu dönemde cari açığımız düşük, bütçe açıklarımız yüksekti. 2001 krizinden sonra ortaya çıkan paradigma değişikliği ile Türkiye cari açık ile büyümeyi seçti. Bu dönede önceki dönemin aksine bütçe açıklarımız düşük, cari açıklarımız yüksek olmaya başladı. 1923-2002 döneminde 44,1 milyarlık cari açığa karşın 2003-2020 döneminde 518 milyar dolar cari açık oluşmuştur. Türkiye yalnız ekonominin küçülme dönemlerinde cari fazla verilebilmektedir. Pandeminin de etkisiyle Türkiye 2020 yılında ikiz açıkla karşı karşıyadır. Ekonomik büyümenin önündeki engellerden biri olan cari açıkla ilgili önemli bir tartışma var. Genel de Tüm sektörleri ile Türkiye ekonomisi, özelde imalat sanayi ve dolayısıyla ihracat ithalat girdisine ne kadar bağımlı. Yüksek olduğunu da düşük olduğunu da söyleyen ciddi çalışmalar var. Taraflar henüz anlaşabilmiş değil.
KATAR’LA İLİŞKİLER
Katar’la ilişkilere ne diyorsunuz?
Türkiye Varlık Fonu mülkiyetinde olan BİST’in %10’luk payının Katar Yatırım Otoritesi tarafından satın alınması bir tartışma başlattı. Tartışmanın esası, söz konusu kamu malının satışında uygulanan yöntemin yeteri kadar şeffaf olmaması, ihale yapılmaması, fiyatın nasıl belirlendiğinin bilinmemesi hususlarından oluşmaktadır. İngiliz sömürgesi iken 1970’lerin başında devlet olan Katar daha önce bir dizi Türk varlığının sahibi olmuş, Merkez Bankası ile de bir döviz swap anlaşması yapmıştı. Türkiye dışa açık, uluslararası sistemde önemli bir oyuncudur. Ancak kötü ve yanlış ekonomi politikaları nedeniyle iyi yönetilememiş, döviz rezervleri eksiye düşmüş, varlıklarının değeri kelepir olmuştur. Pazarlık gücü zayıftır. Yeterli bilgi verilmeden, kamuoyu ile sağlıklı bir iletişim kurulmadan, kasasında 16 milyar TL nakdi (elbette bilançosunun pasifinde bir yükümlülüğe karşı) olduğu söylenen bir kuruluşun %10’luk payının döviz rezervi ihtiyacının en yüksek olduğu bir ortamda satılmasına yurttaşlar haklı olarak şüphe ile yaklaşmışlar, itiraz etmiş, hangi bilgi-beceri ve teknoloji transferini yapılacağını sorgulamıştır. Telekom’un satışından da bir tecrübesinin olduğu unutulmamalıdır. Evin iyi yönetildiği, eşit şekilde rekabet edilebildiği, pazarlık gücünün olduğu dışa açık bir ekonomide, ulusal çıkarlara uygun olmak koşuluyla, alıcının Katar veya başka bir ülke olası önemli değildir. Ulusal ekonomik çıkarlarınıza uygunsa sizde gider onun ülkesinde yatırım yaparsınız. Unutulmasın, alınan doğal gaza ödenen fiyatlardan KÖİ çerçevesinde dövizle yapılan onca yatırımın neresinde şeffaflık var. Satış sonrası yapılan açıklamalar ile başta satış fiyatı olmak üzere bazı veriler paylaşılmıştır.
YATIRIM PAYI DÜŞÜK
Bütçeye bakalım, ne diyor bütçe?
83 milyon yurttaşlar olarak 1 trilyon 346,1 milyar TL harcama yetkili 2021 bütçesine sığmamız zor. Pasta küçük olduğu için hangi tercihi yaparsak yapalım farklı bir hareket alanı elde edilemiyor. Bütçenin önemli bir bölümü cari harcama ve transferlere gidiyor. Mutlak değer olarak artsa da 2021 bütçesinin ancak %1,8’i, çoğu altyapı olmak üzere yatırımlara ayrılabilmiş. 2002 bütçesinde bu oran %2,2 olmuştu. Pastayı büyütmekten başka çaremiz yok.
Merkez Bankası’nın en başarı başkanlarından biriydiniz. MB’nın bağımsızlığı ne durumda, neden önemli?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle MB bağımsızlığı çok büyük tahribata uğradı. Kredibilitesinin yeniden inşası şart. Bu yurttaşlık hakkına saygının bir gereğidir. Bağımsızlığın olduğu yerde bir miktar demokrasi açığı vardır. Ancak, bu bağımsızlık “elitist bir fantezi” ya da popülist siyasetin iddia ettiği gibi “küresel finans çetesinin bir komplosu” değildir. MB bağımsızlığı önemlidir çünkü, paranın itibarının ve ülke varlıklarının değerinin korunması bir zorunluluktur. Yurttaşın cebindeki paranın değerini tırtıklamak hırsızlıkla eşdeğerdir. Enflasyon ahlaksızlıktır, enflasyon kanunsuz bir vergidir. MB’ına bağımsızlığını parlamento verir, siyasetçi bunu içselleştirir ve saygı gösterir. MB yönetimi ise atanmış olduğunu ve son tahlilde millete siyaset kurumunun hesap verdiğini bilir. Bağımsızlığın getirisi; düşük enflasyondur, yüksek sürdürülebilir büyüme ve artan refahtır. Bağımsızlık başta Başkan olmak üzere yönetimin gerektiğinde “hayır” diyebilme duruşudur. Bağımsızlığın gerekli şartı yasal düzenleme olsa da yetmez. Yeterli şartı “hayır diyebilen duruştur.”
DIŞ KAYNAK NASIL?
Türkiye’nin 50 milyar dolar gibi bir dış kaynağa ihtiyacı olduğu söyleniyor. Ne dersiniz?
Önce kaynağı tanımlayalım. Doğrudan yabancı sermaye: Güvenlik ister, iyi işleyen hukuk düzeni ister. Halbuki dünya sıralamasındaki yerimiz hiç de iç açıcı değil. Sıcak para: Kısa vadeli olduğu için hukuku çok dikkate almaz. Baktığı şey kazancım ne olur ve girersem istediğim zaman çıkabilir miyim? Yani gireceğim ülkenin yeterli döviz rezervi var mı? Halbuki Türkiye’nin döviz rezervleri ekside.
Kaldı ki Türkiye’nin ihtiyacı uzun vadeli fon. Uluslararası piyasalardan borçlanma: Dünyada tasarruf ve likidite bol, maliyetler düşük. 15 trilyon dolardan fazla tahvilin getirisi negatif. Ancak ucuzluk her ülke için değil, evini düzene sokanlar için geçerli. Türkiye bu grupta değil. Yüksek maliyeti öderse borçlanabilir. En son Hazine borçlanmasının maliyeti basit faiz % 6 oldu. Yüksek enflasyon ve eksi rezerv Türkiye’nin risk primini artırıyor. Ekonomisi %8 küçülen Güney Afrika, %6,7 büyüyen Türkiye’den daha ucuza borçlanıyor. IMF: En ucuz kaynak burada, ancak şartları ağır, ekonominin yönetimine ortak olmak istiyor, reçetesi belli, dar gelirlilere kemer sıktırmak. Yönetim, zaten yeteri kadar şeytanlaştırdı, kapıyı kapattı. Gidilmemeli.
Çıkış için zorunlu birkaç adım nedir?
Artık ağızlara sakız olan ve hepimizin söylemekten yorulduğu hukuk, yapısal reform falan demeyeceğim. Aklı ve rasyonelliği esas alan kurala dayalı toplumsallığı güçlendirelim. Bunun için son birkaç yılda yapılmaması gerektiği halde yapılanların tümünün tersini yapalım yeter.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
29.05.2025
26.05.2025
23.05.2025
22.05.2025
18.05.2025
15.05.2025