Taha Akyol
Denizcilik eski müsteşarı Mustafa Korçak, Taha Akyol’un sorularını cevapladı.
İnce deniz salyası Marmara’yı nasıl öldürüyor, çaresi ne?
Geçmiş yıllarda çok hafif kendini gösteren ancak bu sene bilhassa şubat ayından beri yoğun bir şekilde endişeyle izlediğimiz Marmara denizimizin durumu içler acısı hale gelmiştir.
Evsel atıklarımızın doğrudan veya derin deşarjla denize vermemiz, sanayi atıklarımızın çoğu arıtma tesisi olmadan dere ve akarsu kanalı ile denize gitmesi ve Marmara Bölgesinde yapılan tarımda kullanılan kimyasal gübrelerin yağmurlarla denize taşınması sonucu fitoplankton diye nitelendirilen organik yapıların oluşturduğu deniz salyası (Sea Snot) veya müsilaj (Marine Mucilage) yığınları Marmara kıyılarını ve Körfezleri doldurmuştur.
Deniz Salyası, sarı renkli, yapışkan, kaygan ve pis kokuludur. Denizin yüzeyini kapladığında güneş ışığının denizin dibine gitmesine engel olarak oradaki ekosistemin dengesini bozar. Başta, denizin tabanında oluşacak fotosenteze engel olmak üzere olumsuzluklara neden olur. Denizin tabanında bulunan yosunlar oksijen üretemez hale gelir. Müsilaj dibe çöktüğünde ise başta balık ve balık yumurtalarının ve diğer canlıların üzerini kaplar ve ayrıca denizin içindeki bu canlılar için gerekli olan oksijeni tüketerek parçalanırlar. Şu anda dalgıçlar, deniz dibine doğru binlerce baygın ve ölü balıklar tespit etmişlerdir. Marmara koma halindedir. Ölüyorum diye çığlık atmaktadır.
Çaresi; Yüzeyde toplanan katı salyalar, otuza yakın çevre gemileri ile süratle toplanmalıdır. Bu konuda çok geç kalınmıştır. Deniz temizliği için seferberlik ilan edilmelidir. Kapatılan Denizcilik Müsteşarlığının görevlerini acilen üstlenecek ve buna ilave bu konunun sahibi olacak etkili ve yetkili Denizcilik Bakanlığı veya Denizcilik Kurumu ihdas edilmelidir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mevcut hantal yapısıyla bu işin altından kalkamaz.
İleri düzeyde arıtma tesisi olmayan sanayi kuruluşu bırakılmamalıdır. Hiçbir evsel atık biyolojik arıtmadan geçmeden derin dejarja verilmemelidir.
Bölgede tarımsal gübre kullanımı kontrol altına alınmalıdır. f- Marmara’ya akan bütün dereler ve nehirler sıkı denetim altına alınmalıdır. Acilen Marmara Master Planı yapılmalı ve tavizsiz uygulanmalıdır.
MARMARA’YI BOZAR
Kanal İstanbul, Marmara denizini nasıl etkiler?
Yapılacak Kanaldan Marmara’ya yıllık 20 milyon metreküp Karadeniz suyu gelecektir. Boğazdan gelen suyun yedide biri kadar ilave yük. Sıcaklık, tuzluluk, yoğunluk, organik madde miktarı ve kimyasal özellikleri farklı büyük miktardaki su, Marmara denizini daha da bozar. Gelecekte Marmara Denizi İzmit Körfezinin eski haline dönüşür.
KANAL KÂRLI DEĞİL
Kanal İstanbul başka konularda sakıncalı olsa bile, iktisaden yararlı, gelir getirici bir proje mi?
Kanaldan sadece petrol, petrol ürünleri ve kimyasal tankerler ile diğer dünyaca tehlikeli yük kabul edilen gemiler can ve mal emniyeti gerekçe gösterilerek geçmeye zorlanabilir. Bunun sayısı yıllık 9000 civarındadır. Montrö gereği bunlardan alınacak ücretler ile kanal işletmesinin karlı olması mümkün değildir. Bu geçiş ücretlerini, kanalı yapan firma tahsil edeceği için İstanbul Boğazı geçiş ücretleri azalacağından devletin bu işten zararı olacaktır.
14 BİN SAYFA RAPOR!
ÇED raporu 14 bin sayfa, ne diyor?
Hazırlanan ÇED Raporu ana raporla birlikte 30 yakın kitapçıktan oluşan 14000 sayfalık bir dökümandır. İncelendiğinde; 1- Talimatla ısmarlama yapıldığı anlaşılmaktadır. 2- Birçok kabuller yapılmıştır. Kabullerin niçin öyle yapıldığı belirtilmemiştir. 3- Bir ÇED raporu var, halbuki daha önceki ön raporda 12 adet daha rapor olacağı açıklanmıştı. Onlar yapılmamış. 4- Raporda çok fazla yanlışlık vardır. 5- Raporda ciddi eksiklikler mevcuttur. 6- Raporun eklerinde belirtilen bazı önemli konular ana raporda yer almamıştır. 7- ÇED Yönetmeliğnda belirtilen safhalar uygulanmamıştır. Kısaca kabul edilebilir bir ÇED raporu değildir.
ÇED RAPORU YANLIŞ
ÇED raporunda yanlış bulduğunuz yönler neler?
ÇED Raporunda tespit ettiğim önemli yanlışları şu şekilde sıralamak mümkündür:
• İstanbul Boğazı’ndan 2070’de 86,000 gemi geçeceği öngörülmüştür. Bu tahminin nasıl yapıldığı belli değildir. Çok afaki değerdir.
• 2017 değerinin 44,000 olduğu ve son 5 yılda gemi geçiş sayılarında ciddi azalmalar olduğu dikkate alındığında bu projeksiyonun doğru olmadığı anlaşılmaktadır.
• Karadeniz ve Marmara Konteyner Limanları öngörülmüştür. Bu öngörüyü destekleyecek hiçbir veri ortada yoktur.
• Karadeniz’de çok büyük bir dolgu alanı olacağı belirtilmiş bunların çevreye olan olumsuz etkilerinden hiç bahsedilmemiştir.
• Ayrıca çıkacak hafriyatın deniz dolgusu yapımına uygun olup, olmayacağı konusunda da hiçbir veri mevcut değildir.
• Kanalın yapılması ile Sazlıdere barajı iptal edilecektir. Sazlıdere barajı İstanbul’un 30 günlük su ihtiyacını karşılamaktadır. Bunun boşluğunun nasıl doldurulacağı belirtilmemiştir.
• Terkos gölünün havzasının kenarında geçecek olan kanalın Terkos gölüne olacak olumsuz etkileri gereğince dikkate alınmamıştır.
• Kanal genişliği, eğimi ve derinliğinin manevra simülasyonu ile tespit edilmesi gerekir ki bundan hiçbir şekilde bahsedilmemektedir.
• Geçecek gemilerin hızları konusunda bir fikir ortaya konmamıştır. Gemi hızının 10 knot’ı geçmemesi gerekmektedir. Bu dikkate alındığında bir gemi Kuzeyden Güneye 3 – Güneyden Kuzeye ise 3,5 saatte geçeceği tahmin edilmektedir. ÇED de 2 ve 2,2 saat deniyor. Bu mümkün değil.
• Böyle bir kanalda yılda 16,000-18,000 civarında geçiş olabileceği tahmin edilmektedir. En fazla 20000 gemi/yıl olabilir. Aksi takdirde risk artar.
• 7 yıllık inşaat süresince oluşacak tozumaya karşı hiçbir önlem ortaya konmamıştır. Oluşacak tozun insan ve hayvan sağlığına, çevreye, floraya, tarım arazilerine ve ürün kalitesine olumsuz etkilerinden bahsedilmemiştir.
• Kanaldan Marmara denizine akacak suyun Marmara Denizi su kalitesine etkisinden bahsedilmemiştir.
• Uluslararsı Denizcilik Örgütü (IMO) ve uluslararası bağlayıcılığı olan mevzuattan bahsedilmemiştir.
• Montrö anlaşması yeterince incelenmiş ancak kanaldan geçecek gemilerin uğraksız gemi sayılamayacağı konusundaki yorum hatalıdır. Böyle denildiğinde ve ayrı bir yerde iç hukuk geçerli dendiğinde Montrö sözleşmesi ortadan kalkar. Montrönün ruhuna sadık kalınacağı belirtilmiş ama ortaya konan fikirler Montröyü ortadan kaldırıyor.
• ÇED raporunda uzun uzun çizelgeler ve tablolar verilmiştir. Çıkan sonuçların yorumu ya hiç yapılmamış ya da çok yetersiz incelenmiştir.
• ÇED raporundaki çok can alıcı noktalar bazı yerlerde bir cümle ile sıkıştırılarak geçiştirilmiştir.
• Bu durumun, ilerde raporu neden böyle yapıldı diye sorulacak olursa biz ikaz etmiştik demek için yapıldığı anlaşılmaktadır.
• Yapılan simülasyonlarda büyük hatalar bulunmaktadır. Eğer kanaldan yılda 84,000 gemi geçer derseniz Boğazda hiçbir sınırlama yapamazsınız.
• Kanalın üzerine yapılacak 6 adet köprünün ayakları alüvyon tabakası üzerine denk gelmektedir. Bu konuda tedbir alınmamıştır.
• Kanalda sızdırmazlık için 2 milyon metrekare kaplama yapılacak denmiş halbuki kanalın tabanı ve yan duvarları yaklaşık 15 milyon metrekare.
• Hafriyatın dolgularda kullanılacağı ancak civardaki taş ocaklarından da dolgu maddesi temin edileceği belirtilmiş ancak bu konuda hiçbir bilgi verilmemiştir.
• Dip tarama malzemeleri hem Karadeniz’e hem de Marmara denizine dökülecektir. Bunların etkisinin ne olacağı belirtilmemiştir.
• Projede 20 yılda 126.4 Milyar dolar ekonomik katkı sağlayacağı belirtilmiş, bu konuda hiçbir bilgi verilmemiştir.
2.5 MİLYON YENİ NÜFUS
500.000 nüfus iskan edileceğini açıklandı. Durum nedir?
Bu konuda görüş bildiren kurumlar, yetkililer ve değişik ortamda konuşanlar çok farklı rakamlar telaffuz etmektedir. Kabullerini bilmiyorum. Bana göre Kanal işletmeye alındıktan 10 yıl sonra 500.000 nüfus Kanalın İstanbul tarafında, 300.000 Trakya tarafında toplam 800.000 konut yapılacağı düşünülürse 2,5 milyon nüfuslu bir şehir kurulmuş olacaktır.
ÇEVRE TAHRİP OLACAK
O kadar nüfusu İstanbul kaldırabilir mi? Su kaynakları, çevre, trafik ne olur?
İstanbul zaten şu andaki nüfusunu kaldıramıyor. Ülkemizdeki dengesiz şehirleşmeye, nüfusumuzun belirli şehirlere yığılmasına süratle engel olmalıyız. Başta Sazlıdere Barajı olmak üzere kanalın geçeceği havzadaki su kaynakları yok olacağı için İstanbul’un su ihiyacının yüzde 10 yok olacak buna ilave bu yöreye yerleşecek 2,5 milyon yeni nüfusun da su ihtiyacı ortaya çıkacak. Bunu dikkate alan yok. Marmara Denizinin gelecekte çok büyük çevre felaketiyle karşılaşacağı ortada iken başka çevre sorunundan bahsetmeye bilmem gerek var mı? Bayramlarda İstanbul’un boşalması ve tatil dönüşü trafik durumu ortada iken halen 110 civarında olan irili ufaklı yollar ortadan kalkıp 7 köprüye düşerse ortaya çıkacak trafik keşmekeşini ve zorlukları İstanbul’da yaşayanlar nasıl düşünemiyorlar. İnsanın uykusunu kaçırmaktadır.
DEPREM OLURSA…
Deprem gibi bir doğal afet ihtimalinde, nüfus tahliyesi nasıl olur?
Denizcilik Müsteşarlığı görevinde iken 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depreminde Milli Güvenlik Kurulu bünyesinde kurulan Kriz yönetiminde aylarca çalıştık. Bir doğal afet esnasında Kanal ile İstanbul Boğazı arasında kalan yaklaşık 10 milyonluk adanın tahliyesi, yardımların ulaşması, ölü ve yaralıların enkazdan çıkarılması, haberleşme ve koordinasyon tam bir kaos ortamı oluşacaktır. Kanal üzerindeki köprülerden bazıları hasar görürse işte o zaman Allah yardımcımız olsun. Zarar depremi iki defa yaşamış gibi oluruz. Düşünmek dahi istemiyorum.
MONTRÖ’YÜ ETKİLER
Montrö’yü etkiler mi, nasıl?
Montrö ülke menfaatlerini en iyi koruyan bir sözleşmedir. 1999-2202 arasında, biz görevde iken hiçbir ortamda tartışmadık. Yapılacak Kanal’da Montrö şartlarının dışına çıkıldığında Motö Antlaşmasını muhakkak etkiler. İstanbul-İzmir otobanından Bursa’ya kadar otobandan gittiniz geri kalan kısmı otobandan çıkıp parasız yoldan gitseniz otobanı etkiler mi diye sormaya benzer. Marmara Denizini kullanacak bütün geçiş yolları Montrö’yü etkiler.
Diyelim Montrö’yü iptal ettik, “şu kadar geçiş parası verin” diye şart koyduk, ne olur?
Montrö Sözleşmesi fesih olursa dört ihtimal ortaya çıkar: a- Montrö Sözleşmesindeki imzacı taraflar bir araya gelerek yeni bir anlaşma yapana kadar Montrö yani mevcut durum devam eder. b- Bir önceki uygulama yani Lozan Antlaşması hükümleri uygulamaya başlar. Boğazlar silah ve askerden arındırılmış bölge olur. Boğazlar yönetimi Uluslar arası Komisyonca yürütülür. c- 1192 Cenevre Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi hükümleri geçerli olu. Ülke olarak buna taraf değiliz. Kıta Sahanlığı 12 mil ve transit geçiş hakkı var. d- Bütün dünyaya Türk Boğazlar Bölgesinin ulusal sınırlarımız içinde olduğunu belirterek her türlü geçiş şartlarını kendi belirlediğimiz iç hukukumuz dahilinde uygulayacağımızı ilan ederiz. Bunun sonuçlarının nasıl olacağını da yaşayarak görürüz. Burada 1982 yılında Bülent Ulusu Başbakan iken geçiş ücretleri hakkında alınan kararın yarattığı olumsuz tepkiler sonunda geri alındığını hatırlatmak isterim. Yöneticilerin bu ihtimalleri ciddiyetle bir incelemelerini tavsiye ederim.
Sonuç olarak ne tavsiye edersiniz?
Boğazlardan geçen gemilerden groston başına altın frank esasına göre alınan, sahil sıhhiye, fener, ışıklı şamandra ve tahlisiye ücretleri 1983 uygulaması ile çok düşük kalmıştır. Bu ücretlerin derhal Montrö Anlaşmasında belirtilen miktarlara getirilmesi gerekir. Altın frank karşılığı dolar değil bütün Dünyada uygulanan para birimi olan SDR ye geçilmelidir. Bu yanlış uygulama sonucunda Ülkemizin yılda en az bir milyar dolar kaybı vardır. Çalışmalara hemen başlanmalıdır.
Hemen Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) petrol boru hattının yanına en az 60 milyon tonluk ikinci petrol boru hattı kurulmalıdır. Novorosisk-Tiflis-Ceyhan (NTC)
Taahhüt altına girildi ise, Küçükçekmece Yat Limanı; gölün deniz girişine yapılacak bir asansör sistemi ile mevcut karayolunun üstünden yatlar geçirilip göle indirilebilir.
Konteyner limanları yapımı ekonomik ve talep mevcut ise her zaman mümkündür.
Konut alanları için de söz verildi ise; Kanal yeri olarak düşünülen alan tatlı su göletlerine çevrilip lüks konutlar yapılabilir. Bu durumda yabancılar için 150000 civarında lüks konut yapılabilir.
Yukarıda yapılan açıklamalardan dolayı İstanbul Kanalı ( Kanal İstanbul) projesi, gelecekte Ülkemize telafisi mümkün olmayan zararlar açacaktır. Projeden derhal vazgeçilmelidir.
Kanala harcanacak paranın yüzde 10’u ile Marmara Denizi eski temiz bol balıklı bir deniz haline getirilir.
Yazarlar
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.08.2025
6.08.2025
5.08.2025
1.08.2025
30.07.2025
29.07.2025
25.07.2025
23.07.2025
21.07.2025
19.07.2025