Tanıl Bora
15 Eylül günü, iktidar medyasında iple çekilen “mutlak butlan” kararının çıkmaması, CHP’yi Güven Partisi’ne dönüştürme girişimini durdurdu veya şimdilik askıya aldı.
Tekrarlayalım:[1] Güven Partisi, CHP’nin orta yaşlarından (1970’lerin başından) beri geliştirdiği bir urdur ve bünye bu uru sürekli üretir – CHP’nin içinde daima Güven Partisi hücreleri mevcuttur. Genellikle orta sınıfların nispeten tuzu kuru olan ve tuzlarının nemlenmesinden ürken müesses nizamcı kısımlarının endişelerine hitap eder; demokrasinin nefesini açacak, alanını genişletecek, katılımı çoğaltacak kıpırtılardan huylananlara hitap eder. Statükonun payandasıdır. 12 Eylül sonrası Halkçı Parti, bir Güven Partisi’ydi; DSP giderek öyle bir yere oturmuştu; Baykal CHP’si de önemli oranda CHP’nin topyekûn Güven Partileştirilme dönemiydi… CHP’yi “eski yönetime” iade etme girişimi de apaçık bir Güven Partileştirme hamlesi…
CHP, şimdi buna direnmesi ile, asrı deviren tarihindeki en önemli CHP’lerden biridir. “CHP sadece CHP değildir” denecek bir CHP…
***
CHP, iktidarın, rejimin alabildiğine daralan rıza üretim kabiliyetinin dopingi olarak iş görüyor bir zamandır. Dindarlara-muhafazakarlâra demek doğru mu, bilmiyorum; daha ziyade kültür savaşı içinde ajite edilmiş olanlara dönük bir “CHP gelir!” korkusu, sonsuz bir doğalgaz kaynağı kadar bereketli. Türk Sağı’nın anti-CHP ‘söylem’ birikiminin[2] bir potpurisini dinliyoruz namütenahi. Hem asla son ermemiş ve ermeyecek bir tek-parti dönemi hafızasının suyu çıkartılıyor… Hem 1950’lerin millete yabancı, dine diyanete düşman, fitneci fesatçı CHP’ye dair Necip Fazıl ilhamlı lânetlemeler; hem 1970’lerin, CHP’nin yıkıcı-bölücü meşrebine, bürokratikliğine, tepeden inmeciliğine, devletçiliğine, menfi ruhluluğuna, slogancılığına dair anti-komünist edebiyat tazeleniyor… Hem de yolsuzluklara batmış (“belediye soyguncusu”), kendi içinde kavgalı, sürekli hizip ve kurultay üreten, cuntalarla iş tutamıyorsa kendi içinde cunta kuran, küçük dünyasına kapanmış dar kafalı CHP imgesi, “çağdaş” bir enstalasyon olarak ortaya seriliyor. Bu kadar korkunçlu bir şeytanlaştırma mesaisi, “iddiaların” doğru olabilecek kısmının bile inandırıcılığını azaltmaktan öte, şeytanın kendisine bile anlayış gösterme hissini doğurabilecek kadar rahatsız edici…
***
Cumhuriyet Halk Partisi, bir zamandır, adındaki üç kavrama da hayatiyet getiren bir seferberlik içerisinde.
Cumhuriyet’le, eşit ve reşit yurttaş topluluğunun egemenliğini kastediyorum. Yurttaşların söz, karar, yetki sahibi olmasını yücelten, meşruiyetin ve siyasal-“kutsal”ın kaynağını orada gören, cumhurî/kamusal insanın eylemine bizzat değer atfeden bir zihniyeti kastediyorum. Cumhuriyet’i milliyetçiliğin/ulusalcılığın, modernliğin, Atatürkçülüğün müstear adına indirgemekten çıkartacak bir cumhuriyetçiliktir bu. Cumhuriyeti, bir statüko (veya status quo ante / bir önceki statüko) olarak muhafaza etmeyi değil, yeniden inşa etmeyi hedefleyen anlayıştır. Özetle, Cumhuriyeti demokratikleştirerek sahiden cumhuriyetçi hale getirmeyi kastediyorum.[3]
***
Halk’la, hem ahaliyi, kitleyi, “sıradan insanlar”ın sesini nefesini; hem de bir emeli, bir ülküyü kastediyorum. Necmi Erdoğan’ın tarifiyle, “eşit, özgür ve kardeşçe bir insan topluluğu olma umut ve iradesini cisimleştiren bir kolektif özne”; halihazır halktan öte, “gelecek olarak halk”ın ütopik ufku...[4] Eylem kavramının iade-i itibarı, halkın sokağa çıkması, kitle halinde meydanlarda ‘eğleşmesi,’ elbette bunun bir alâmeti değil ama bir umut tohumudur.
Sadece 27 Mayıs’ı değil, 1970’li yılların sosyalist-devrimci seferberliğini de CHP’den “bilen,” CHP’nin “en iyi bildiği şeyin sokağı kışkırtmak” olduğunu söyleyen iktidar sözcülerinin sokak korkusu, o umut karşısındaki korku, aslında. Kısmen, muhalefetin sağ yakasına da bulaşan bir korku. Sokak, evet, elbette bir mit olmamalı, siyasetin tek yolu olamaz ve evet, “riskleri” vardır;[5] fakat muhafazakâr-sağcı demokratlar da, keşke, sokağı esasen ve illâ geniş kitleleri korkuya sevk edecek ve devletin baraj kapaklarını patlatacak bir tabii âfet gibi görme ve öyle olduğuna herkesi ikna etmeye çalışma alışkanlıklarını biraz sorgulasalar.
***
Parti ile, siyasal faaliyete katılan, eyleme geçen üyeleriyle, asabiyyesi ile, örgütü ile bir siyasal topluluğu, bir yaşayan organizmayı kastediyorum. Bir partinin kendini yeniden kurarak, daha fazla parti olması… Çoktan bir devlet dairesine dönüşmüş olan, - tek parti CHP’sinin olduğu gibi-, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin çoktan unuttuğu bir hayatiyet… CHP’nin, siyasal parti olmanın temel anlamını, siyasal parti olma haysiyetini gösterir hale gelmesi, belki de bundan ötürü iyice ifrit ediyor onları.
***
2025 CHP’si bunların, sahih cumhuriyet fikrinin, bir emel olarak halkın, parti organizmasının mükemmel temsili midir? Değildir – veya ‘o kadar’ değildir. Fakat CHP’nin üzerindeki baskı, CHP’yi Güvenpartileştirme harekâtı, kesinlikle, bu ihtimali öldürme, bu kapasiteyi boğma, bu kuvveyi söndürme girişimidir. “CHP sadece CHP değildir”in hikmeti, bu…
[1] https://birikimdergisi.com/haftalik/8319/guven-partisi
[2] “Sağın biley kayışı olarak CHP” Birikim, sayı 287 (Mart 2013), s. 56-61.
[3] https://birikimdergisi.com/haftalik/11387/dorduncu-cumhuriyet-ve-cumhur
[4] Erdoğan, 2023: 191-193.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet farkında mı? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKültürel hegemoni savaşı: Türkiye’ye bak, Amerika’nın geleceğini gör 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCHP’liler için bir seçimlik başarı mı, Türkiye’nin demokratik dönüşüm mü? 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Bize bir ömür daha lazım…” 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluZeytine ağıt 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTopunuz bir İspanya Başbakanı kadar olamadınız... 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunStalin ‘Huzur Türklükte’ demiş! Cidden mi? 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünyayı çılgınlar yönetiyor; akıllı olmak gerek… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolArap rejimleri 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKalıcı fakirlik ve pahalılık 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖzgür Özel ve siyasi drama… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCHP’ye kayyım davasında AK Parti’nin eli var diyen yok ki… 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYeni Diyanet İşleri Başkanı 19.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANTürkiye kötüye gidiyorsa AKP’nin oyu neden yüzde 30 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan’ın bütün akbabaları aşkına 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAltın ve boksit madenleri, elektrik, kahveci… Yeni bir el koyma mı geliyor? 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİç Sömürge: Gücün İçeriye Yöneldiği Karanlık Düzen 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEMuhafazakârlığın önlenemeyen düşüşü 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTeflon siyaset 18.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “Al sana misilleme”… 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEskinin Öldüğü, Yeninin Henüz Doğmadığı Bir Dönem.. 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSınırsız küstahlığın sınırları; acziyetin sınırsızlığı 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“BACASIZ SANAYİ” ALARM VERİYOR… 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHukuksuzluktan daha pahalı bir nesne yok 15.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalCharlie Kirk cinayeti ve ‘radikal sol’ 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.09.2025
23.08.2025
7.08.2025
24.07.2025
29.06.2025
29.05.2025
10.05.2025
22.04.2025
9.04.2025
7.03.2025