Tuncer KÖSEOĞLU
Temel bir gün otoyola ters yoldan girer. Bu sırada açık olan radyodan şöyle bir anons duyar: “Tüm sürücülerin dikkatine otoyola tersten giren bir araç, diğer sürücülerin hayatını tehlikeye atmaktadır. Dikkatli olun.” Temel kendi kendine cevap verir: ‘’Ne bir tanesi kardaşum hepsi ters yoldan gideyi’’.
Meclis’ten geçen Anayasa’nın referandum sürecinin başlaması üzerine ‘Kraldan çok, kralcılar’ cengaver bir şekilde ortaya atıldılar. Daha siyasi partiler, referandumda hangi stratejiyi uygulayacaklarını henüz belirlemezken, bu cengaverler belirledikleri stratejiyi kamuoyuna açıkladılar: Despotizm…
Evetçi ya da hayırcı olmak mesele değil, bunun için çalışmak da… Varsa yoksa dayatma ve o dayatmanın getirdiği mutlak lince ortak olma hali. Ortada düşünme, akıl yürütme gibi bir dert olmayınca; ama daha önemlisi tartışma ortamı oluşmayınca bazıları kendi mahallesinde ‘Aslan askercilik’ oynayıp “Bak, ben kendimi nasıl paralıyorum”u gösterme derdine düştü… Sosyal medyada gördüklerim beni pek şaşırtmasa da buna bir itiraz etme zamanı geldi de çoktan geçti.
‘Evet’ adına kendini ortaya atan birileri karşısındakine parmak sallayarak “Sen önce referandumda ‘evet’ mi ‘hayır’ mı diyeceksin? Onu söyle’’ diyebilme küstahlığını kendinde bulabiliyor. Bu hakkı kendinde görebiliyor. Ya da kendince ‘hayır’kampanyasını başlatan ‘Aslan Askerler’, ‘evet’ diyeceğini açıklayanlara hainlikten tutun, ‘köpekleşmeye’ kadar, her türlü sıfatı söyleyebilme hakkını kendinde bulabiliyor. Bizden olmayan herkes ters yolda olduğu için, her türlü hakareti yapabilme haklılığına da sahip oluyoruz aynı zamanda…
Bu karşılıklı dayatma hali içinde, kamplaşmanın dayanılmaz hafifliğinin keyfini sürerken bir şey gözden kaçırılıyor. Darbe anayasası değiştirilirken, daha özgür bir ülkede yaşayan ve bütün hakları kapsayan bir anayasayı Meclis’ten geçiremez miydik? Bunu söyleyenler çıkacaktır elbet, söyleniyor da. Sesleri kısık çıktığı ya da duyulmak istenmediği için anlaşılan o ki, bu referandumda ayrıntıların tartışılmadığı, sadece herkesin kendi mahallesindeki kampları sıklaştıracağı bir süreç yaşayacağız. Hani şair demiş ya; “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” diye, rezillikler daha ilk günlerden ortalığa saçılmaya başladı bile. Nisan’a kadar kim bilir neler göreceğiz.
Başımıza kendilerine biçtikleri rolle ‘siyasi komiser’ kesilenler, bulundukları yeri muhafaza etme adına her türlü saldırganlığı mubah sayarken, ABD seçimleri gözümün önüne geldi. Trump’ın seçilmesini içine sindiremeyenlerin başkent sokaklarını yangın yerine çevirmesini bir yana, dünyaca ünlü isimler açık açık yeni başkana tavır aldı. Hatta Robert De Niro daha da ileri giderek ‘’Trump’ın çenesini kırmak’’, Madonna ise ‘Beyaz Saray’ı yakmak’ istediğini söyledi. Bu söylemler, De Niro’nun dünyanın gelmiş geçmiş en büyük aktörlerinden biri olduğu (bana göre) gerçeğini mi değiştiriyor? Ya da Madonna’nın 40 yıldır dünyayı sarsan bir star olduğunu. Trump’a gönül veren Amerikalılar red mi etti bu iki büyük yıldızı? İkinci Dünya Savaşı sırasında Fransa’nın en güçlü adamı olan ve 1940-44 yılları arasında ülkesini yöneten General Charles de Gaulle’e, büyük Fransız düşünür Jean Paul Sartre’ın yazdığı muhalif ve sert yazılar sorulur. Sartre, De Gaulle ve Fransa yönetimini çok sert eleştirmektedir çünkü. General cevap verir: “Sartre, Fransadır.”Tıpkı, De Niro ve Madonna’nın Amerika olduğu gibi…
Bizde de ünlülerden bazıları sosyal medya üzerinden desteklerini açıklamaya başladı. Açıklamalarıyla birlikte ne hainlikleri kaldı ne de ‘çomarlıkları’. Mesela; Rıdvan Dilmen’in çağrısına uyarak ünlülerin 'evet' dediği bir kısa video yayınlandı sosyal medyada. Rıdvan Dilmen'in çağrısına uyan futbolcu Arda, “Güçlü bir Türkiye için evet” diyeceğini söyledi. Videonun altındaki yorumlardan birkaçını okudum, midem bulandı. Bu ülke topraklarının yetiştirdiği en önemli futbolculardan olan Arda’ya ise denilmedik laf kalmadı. Anlamadığım şu; Arda’yı değerli ve özel kılan sahada gösterdiği performans mı yoksa, ‘evet ya da hayır’ diye rengini belli etmesi mi? Size ne… Ha keza referandumda ‘hayır’ diyeceğini açıklayan Meltem Cumbul da bu kez karşıtlar tarafından lince uğradı. Hakaretler, linç girişimi aynı, taraflar farklı sadece…
Faşizm, söz söylemekten korkma, sinme hali olduğu kadar zorla söz söyletmektir aynı zamanda. Hayatım boyunca bana dayatılanlara, dayatmalara karşı çıktım, çıkmaya devam edeceğim. Lisedeyken babamla bir tartışma sonrasında aracından inmiştim. Üç ay boyunca okula dağdan yaya olarak gidip geldim. Karda kışta yürüdüğüm yol gidiş- geliş 24 km. idi. Sonra aile büyükleri araya girince inadım kırıldı… Şimdi böyle dayatmaları görünce insan isyan ediyor haklı olarak. Biz büyüklerimizden öyle gördük. İnsanın inancı, cebindeki parası, hangi partiye oy vereceği sorulmazdı. Ayıp sayılırdı böyle şeyler. Ayıbı da geçtim resmen faşist bir baskıyla karşı karşıya insanlar. Benim gibi ‘arafta’ kalmış, neyin ne olduğunu anlamaya çalışan insanlar da var bu toplumda. İşte bu sessiz insanlar adına parmak sallayanların menşei ne olursa olsun ‘Sana ne’ diyoruz kısaca. Sana ne kardeşim…
Yazarlar
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.12.2023
20.05.2023
7.03.2022
1.03.2022
14.02.2022
28.01.2022
24.01.2022
12.01.2022
29.12.2021
20.12.2021