Tuncer KÖSEOĞLU
Tımarhaneden firar eden bir delinin yolu kar nedeniyle dünyayla irtibatı kesilen küçük bir kasabaya düşer. Sıcak bir yer ararken kendisini bir anda kasabanın kaymakamı olarak bulur. Kasabalının beklediği yönetici karları aşarak gelmiştir çünkü. Bu deli kaymakam karla kaplı kasaba yolu açılana kadar halkın dertlerine derman olur. Cevat Fehmi Başkut 1965 yılında yazdığı tiyatro oyununda, devlet bürokrasisinin hizmet etmeye değil, efendilik etmeye meraklı olmasını ironik bir şekilde anlatır. Sanki o oyunu yaşıyor gibiyiz; bir tek, yönetenler tarafından tamamen açık tımarhaneye çevrilen memleketi bu durumdan kurtaracak ‘gerçek deliler’ eksik.
İstanbul ve Marmara’ya bu kadar kar yağacağı günler öncesinden belliydi. Haber kanalları, hava durumu raporu veren internet siteleri, bu işin uzmanları günler öncesinden bunu duyurup uyarılar yaptı. Başta ülkeyi yönetenler olmak üzere halk da dahil kimse bu uyarılara aldırmamış olacak ki bu kar esareti yaşandı. İstanbul’a giriş ve çıkışlar kapatıldı. İstanbul bunu en son Fatih Sultan Mehmet’in şehri kuşatmasında yaşamıştı. Fetihten 569 yıl sonra İstanbul’u ablukaya almak bugünkü yöneticilere nasip oldu. Hayırlı olsun…
Ahmet Kaya’nın şarkısındaki gibi: “Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça…” Böyle günlerden geçiyoruz. Epey bir süredir bilime kulaklar tıkandığı için meteorolojiye aldıran olmadı, gerekli önlemler alınmadı. Halkın da uyarıları dikkate aldığını düşünmüyorum doğrusu. Zorunlu olan da olmayan da yollara düştü. Karlı havada yola çıkmak için kullanılması zorunlu olan zincir, zaten gerektiğinde gösterilecek bir aksesuardı. Avrupa’daki birçok ülkeyi nüfus olarak katlayan İstanbul topyekûn kara gömüldü.
Önemli olan hizmet değil algı
Pazartesi günü insanlar işlerine, evlerine dönmeye çalışırken yollarda mahsur kalmaya başladı. Şehrin her yerinden insanların yardım talepleri yükselirken şehri yöneten yerel ve merkezi yöneticiler bu durumdan karşılıklı olarak birbirlerini sorumlu tuttu. Aslında yaşanan kaosun ana nedeni de buydu. Merkezi ve yerel yöneticiler böyle bir kar yağışına karşı öncesinde de sonrasında da konuşmamış, ortak hareket etmemişlerdi. Bu koordinasyonsuzluk ülkenin en önemli şehrinin yollarında insanları 40 saate yakın süreyle perişan etti. Yerel ve merkezi yöneticiler bu basiretsizliğe karşı, yollarda kalan insanları kurtarmak yerine imajlarını kurtarma yolunu seçti. Şehrin sokakları, ana caddeleri, ana arterleri sorumluluk almama adına paylaşılmaya başladı. Yöneticilerin İstanbul’u paylaşarak sorumluluğu üzerinden atmaya çalıştığı saatlerde olan, araçlarında açlıktan ve soğuktan donmaya bırakılan vatandaşlara oldu. İstanbul’un düşman sokakları, caddeleri ve ana arterlerinin olduğunu öğrenmiş olduk kar vesilesiyle…
Bu karşılıklı olarak başlayan imaj kurtarma ve karalama tartışmasına Belediye Başkanı’nın danışmanı İsviçre’den katıldı. Belli ki İstanbul’la ilgili kar uyarılarına aldırmayan danışman daha önemli gördüğü İsviçre tatiline gitmişti. Zaten amaç imajı düzeltmekse onu dünyanın her yerinden yapabilirdi. Belediye başkanı da bu uyarıları pek dikkate almamış olacak ki kar yağışının en yoğun olduğu bölgelerden biri olan Rumeli Kavağına giderek bir balıkçıda İngiliz Büyükelçisi ile yemek yedi. İmamoğlu dönüşte bereket versin ki yolda mahsur kalmadı. Bir de balıkçıdan dönerken mahsur kalan belediye başkanı ile meşgul olacaktı ahali…
Ankara’dan ‘talimatla’ büyük abiler geldi
İstanbul’da karadan ulaşımın hemen hemen hiç olmadığı saatlerde, duruma müdahale etmesi için iki önemli yönetici Cumhurbaşkanı talimatıyla İstanbul’a gönderildi. Yollarda kalan insanları kurtaracak İçişleri ve Ulaştırma bakanı kapatılan Atatürk Hava Limanı’na indiğinde saatler Salı günü 03:00’ü gösteriyordu. Bakanların kurtarıcı olarak ‘talimatla’ İstanbul’a gelişi flaş haber olarak verildi haber kanallarında. Bunun yolda kalanlara, soğuktan donmak üzere olan insanlara bir faydası olmasa da talimat mühimdi. İndikleri havaalanı ise pek manidardı. Yetersiz olduğu gerekçesiyle kapatılan havaalanına inişin bakanlar için elbette haklı bir nedeni vardı. Yapılma sürecinde bütün itirazlara karşın bir çeşit ‘inat’la inşa edilen İstanbul Havalimanı yetmiş santimi bulan kar kalınlığı nedeniyle ulaşıma kapanmıştı. Havalimanına giden yollar kapandığı için, binlerce yolcu mahsur kaldı. Ulaştırma bakanının ulaşamadığı alanda sıkışıp kalan yolcuların çıkaracağı olası isyana karşın devlet en iyi bildiği çözümü üretti, alana çevik kuvvet polisleri gönderdi. Metro inşaatı tamamlanmadan açılan havalimanında sıkışıp kalan yolcuları yatıştırma görevi polislere düştü. Havalimanı yapılırken işi bilen insanların yaptığı en büyük itirazlardan birisi, İstanbul’un en kuzeyinde yer alan bölgenin olumsuz hava koşullarından çok etkileneceği idi. İtiraz edenler anında hainlikle damgalandı iktidar tarafından. Birçok olayda olduğu gibi. İnsan hain damgası yeme pahasına sormadan edemiyor yine de: Bütün alt yapısı tamamlanmış, şehrin merkezinde bulunan havalimanını kapatıp, yerine bunu yapmak akıllıca mı?
Sonuç olarak elbette kar, aşırı yağmur gibi sebeplerle birçok gelişmiş ülke sıkıntılar çekiyor, yollar kapanıyor. Bu tür olumsuzluklardan dünyadaki diğer ülkeler gibi biz de nasibimizi alacağız. Ülkenin yaşadığı asıl çaresizlik, yereliyle, merkeziyle yönetimsel beceriksizlik. Bunun bedelini de ülkeyi yönetsinler, hizmet etsinler diye onları oraya getiren insanlar ödüyor. Bakmayın siz öyle sessiz çoğunluk olarak olup biteni izlediğine. Gün gelir faturayı yönetme kibrine kapılmış yöneticilere de ödetir elbet…
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları







































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.12.2023
20.05.2023
7.03.2022
1.03.2022
14.02.2022
28.01.2022
24.01.2022
12.01.2022
29.12.2021
20.12.2021