Vahap COŞKUN
Milletvekili genel seçimlerinde uygulanan yüzde 10 ülke barajı, Türkiye demokrasisinin en önemli ayak bağlarından biri. 12 Eylül darbe yönetiminin bir icadı olan bu yüksek baraj, ilkin muhafazakâr/mütedeyyin kesimlerin partilerini Meclis dışında tutmak için getirilmişti. Günümüzde ise baraj en çok Kürtlerin siyasi taleplerinin taşıyıcılığını yapan partileri mağdur ediyor. Barajın, temsiliyet noktasında büyük bir soruna yol açtığı açık. Buna rağmen Türkiye’de siyasi partiler baraja karşı ilkeli ve tutarlı bir tavır geliştiremediler. Genelde muhalefette iken barajdan şikâyetçi olanlar, iktidara geldiklerinde barajın sağladığı avantajlardan istifade etmeyi tercih ettiler. “İstikrar” ve “koalisyonlara mahkûm olmama” adına barajı savunur pozisyona geçtiler. Böylelikle baraj şimdiye kadar varlığını muhafaza edebildi.
Türkiye, Haziran’da yine barajlı bir genel seçim yapacak. Ancak bu kez baraja karşı Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) radikal bir meydan okuması var. Bugün HDP tarafından temsil edilen siyasi hareket, 2007 ve 2011’de baraja takılmamak için bağımsız adaylarla seçime girmiş ve önemli bir başarı elde etmişti. Beklenti aynı taktiğin bu seçimlerde de uygulanmasıydı. Ne var ki HDP, 2015 seçimlerine bağımsız adaylarla değil, parti olarak gireceğini ilan etti. Henüz kesinleşmemiş olsa da bu karar üzerine gözler HDP’ye çevrildi. HDP’nin seçimlerde nasıl bir performans göstereceği siyasi gündemin en çok tartışılan konusu hâline geldi. Cevabı merak edilen birçok soru var, burada üç tanesini tartışacağız:
1. HDP’nin seçimlere parti olarak girmesinin nedeni nedir?
HDP’nin seçime parti kimliğiyle girme kararı almasının birçok nedeni var:
a. Türkiyelileşme iddiası: HDP, 1990’da Halkın Emek Partisi (HEP) ile başlayan siyasi çizgide önemli bir kırılmaya işaret ediyor. Kendinden önceki partiler “Kürt partisi” olarak bilinir ve buna yüksek sesle itiraz etmezken, HDP “Türkiyelileşme”yi önüne koyuyor ve bir “Türkiye partisi” olmayı hedefliyor. Yeni Türkiye’nin inşasında alternatif bir kurucu güç olma iddiası taşıyor. Böylesine büyük bir iddia, Türkiye’nin tamamına seslenmeyi gerektiriyor. Parti, faaliyet sahası olarak bütün Türkiye’yi görüyor. Kürt meselesi, elbette parti için merkezî önemini koruyor. Ama HDP artık tek bir mesele ile tek bir bölge ile anılan bir parti olmaktan çıkıp, ülkenin tamamına ilgi duyan ve her bir sorununa çözüm sunan ana-akım bir partiye dönüşmek istiyor.
Böylesine iddialı ve istekli bir partinin, seçimlere bağımsız adaylarla girmeyeceğini deklare etmesi normal. Zira daha baştan bu yola girilseydi, hem dillendirilen hedefe partinin kendisinin inanmadığı ortaya çıkardı, hem de parti kendi kendini sınırlardı. Bağımsız girmek, ülkenin her yerinde değil, sadece aday gösterilen yerlerde siyasi çalışmalar yürütüleceği anlamına gelir, alanı daraltır, şevki kırar ve katılımı düşürürdü. HDP, heyecanı ayakta tutmak, katılımı artırmak ve sınırları aşmak için seçime parti olarak girmeyi düşünüyor.
b. Sistemi zorlama ve daha fazla milletvekili kazanma çabası: HDP’ye göre seçimlere bağımsız girmek, hem sistemi rahatlatıyor, hem de adaletsiz sonuçlar üretiyor. Bağımsız adaylarla Meclis’e girildiğinde sistem sorunun çözülmüş olduğunu düşünüyor, üzerinde bir baskı hissetmiyor ve bunu değiştirmek için harekete de geçmiyor. Keza seçime bağımsız girildiğinde alınan oyla orantılı milletvekilliği kazanılmıyor; partiyle girildiğinde kazanılacak olandan daha az sayıda milletvekiliyle iktifa etmek durumunda kalınıyor. HDP, bu durumu değiştirmeye çalışıyor. Seçimlere parti olarak girerek hem sistemi zorlama ve değişime mecbur etmeyi, hem de barajı aşarak daha fazla sayıda milletvekili çıkarmayı amaçlıyor.
c. Kandil’in isteği: HDP’nin seçimlere parti kimliğiyle girmesi konusunda en istekli ve ısrarcı odak Kandil. Kandil, bunu bir “seçenek” olarak görmüyor, devrimci ve demokratik mücadelenin bir sonucu olarak değerlendiriyor. Kandil’e göre, bu kararın altında “radikal demokrasi güçlerinin Türkiye siyasetini etkilemesini sağlamak” düşüncesi yatıyor.
Bu, resmi bir gerekçe. Bunun haricinde seçimde çıkacak sonuçlara bağlı olarak Kandil farklı taktikleri sahaya sürebilir. HDP barajı geçtiğinde, Kandil’in eli siyaseten güçlenir. Çünkü bu durumda Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Meclis’te anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşamaz. HDP kilit bir konum elde eder. HDP üzerinden Kandil’in ağırlığı artar. Dolayısıyla gerek yeni anayasa ve gerek Çözüm Süreci mevzularında Kandil’in pazarlık marjı yükselir.
HDP barajın altında kaldığında ise, Kandil’in tavrına dair bazı ihtimallerden bahsedilebilir. Kandil demokratik kanalların tıkandığı, siyasi mücadelenin imkânı kalmadığı ve meşru alanın daraltıldığından bahisle çatışmaları yeniden yükseltebilir. Eğer AKP, parlamento dışında kaldığı için HDP’yi denklem dışına çıkartırsa, bu sefer de Kandil HDP’nin yerine sürece üçüncü bir gözün dâhil olmasını isteyebilir. Bu da “milli ve yerli” olarak nitelenen sürecin kimyasının değişmesi anlamına gelir.
d. Cumhurbaşkanlığı seçiminde elde edilen sonuç: Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimindeyüzde 10’a yakın bir oy alması, HDP’yi seçimlere parti hüviyetiyle girme noktasında motive eden önemli bir faktör. HDP yöneticileri, bu oyu referans alarak barajın kıyısında dolaştıklarını ve iyi bir seçim çalışmasıyla barajı rahatlıkla aşacaklarını söylüyorlar. Kamuoyuna yansıyan bazı araştırmaların sonuçları da onları cesaretlendiriyor, kendilerinden emin hâle getiriyor.
2. HDP barajı aştığında ne olur?
HDP parti olarak barajı geçtiğinde seçim barajı anlamını ve işlevini kaybeder. Ve muhtemelen 2015 Haziran’ında oluşacak olan yeni parlamento, bu demokrasi ayıbını ortadan kaldıracak bir formül üretir.
Yüzde 10’u geçen bir HDP, Türkiye siyasetinin merkezine yerleşir. Türkiye’nin her kesiminden ve bölgesinden oy talep eden bir partiye dönüşür; bu da onu daha sorumlu davranmaya iter. Kürt meselesi partinin önceliği olmaya devam eder ama HDP sahip olduğu imkânların tümünü bu meseleye hasretmez, ilgi alanlarını genişletmek durumunda kalır. HDP etkili, tutarlı ve yapıcı bir muhalif hat oluşturabilirse, Meclis’teki diğer muhalefet partilerini de –bilhassa CHP’yi de– etkiler. Ciddi bir rakibin parlamentoda yer alması, CHP’nin bazı politikalarında –mesela Kürt meselesinde– değişikliklere sebebiyet verebilir.
Barajı aşmak HDP’nin yeni bir anayasa yapacak olan Meclis’teki pazarlık gücünü artırır. AKP de, HDP de yeni bir anayasa yapılmasında mutabıklar ama yeni anayasadan beklentileri ve öncelikleri farklı. AKP başkanlık sistemine, HDP ise Kürt meselesinin de çözümüne katkıda bulunacak adem-i merkezîyetçi bir yapının inşasına öncelik veriyor. Bu durumda taraflar iki türlü davranabilirler: Ya bir araya gelmez ve birbirleriyle çatışırlar. Bu, ikisine de zarar verir, çünkü hiçbirinin istediğini gerçekleştirmiş olmaz. Ya da taleplerinin tevil edilebileceğini düşünür, iki tarafın taleplerini ortaklaştıracak asgari bir paydanın bulunmasına çabalarlar. Yeni anayasa yapma iradesi ve taleplerinin tevil edilebilirliği, iki partinin uzlaşmalarını gerekli kılıyor.
HDP barajı aştığında, silahlı mücadele bir seçenek olmaktan çıkar. Barajı aşmak, ülke çapında yaklaşık beş milyon oya ve parlamentoda 50 civarında vekile sahip olmak anlamına gelir. Buna belediyeleri, sivil toplumu, medyayı da eklediğiniz de büyük bir siyasi güç ortaya çıkar. Böylesine bir siyasi gücün silaha sarılmasının gerekçesi kalmaz. Bu, HDP’nin barajı geçmesinin üreteceği en hayırlı sonuç olur.
3. HDP baraj altında kalırsa ne olur?
Peki, HDP baraja takılırsa ne olur? Muhalefetin meydanlara taşınacağını, sokakların karıştırılacağını, şiddetin kentleri esir alacağını yazanlar var. PKK’li ve HDP’li bazı yöneticilerin açıklamaları da bu öngörüleri güçlendiriyor. Ama böyle bir kıyamet senaryosunun gerçekleşebileceğini sanmıyorum. Her siyasi aktör, belli bir meşruiyet zemininde hareket etmek zorundadır. Parlamentoya girilmedi diye savaş başlatılamaz. Heveslenenler olsa da bunun bir meşruluğu olmaz. Çatışmalı bir sürece girilip girilmemesinde, seçim sonuçlarından ziyade, sürecin alacağı hâl etkili olacaktır. Sürecin tarafları arasında mutabakat oluşur ve buna uygun davranılırsa, baraj altında kalmanın doğuracağı sıkıntılar asgariye indirilebilir.
HDP’nin barajı aşmadığında Türkiyelileşme iddiasından vazgeçeceği, bölgeye çekileceği, bir “Kürt parlamentosu” oluşturacağı ve fiili özerk bir yönetim kuracağı iddiaları da gerçekçilikten uzak. “Türkiyelileşme” doğru bir perspektif. Çünkü Kürtlerin önemli bir kısmı Türkiye’nin batısında yaşıyor. Dolayısıyla Kürtlere ve Kürt meselesine odaklanan her parti Türkiye’yi ve Türkiyelileşmeyi gözetmeli. HDP, barajı aşmadı diye bundan vazgeçmez. Bir “Kürt meclisi” ve fili özerklik uygulamaları da devletten önce, Kürtler arasında kanlı çatışmalara sebebiyet verir. Herkesin bunları hesapladığını ve önce Kürtlere zarar verecek bu tür maceralara girişmeyeceklerini düşünüyorum.
Bununla birlikte HDP’nin barajı geçememesi bazı sorunlara yol açar. Sorunların ağırlığı ve muhatabı, alınan oya göre farklılaşır. Mesela yüzde 6-7 civarındaki bir oy, ciddi bir başarısızlık olarak addedilir, HDP sorgulanmaya başlanır ve HDP projesinin kendisi masaya yatırılır. Ama HDP yüzde 8 veya 9 üzeri bir oyla Meclis dışında kalırsa, bu takdirde tartışma daha çok temsiliyet üzerinden yürür. Temsilde bir sıkıntı baş gösterir. Parlamentonun meşruluğu tartışılır. Meşruluğu zayıf bir Meclis tablosunda yeni anayasa hedefini gerçekleştirmek çok zorlaşır. Yapılsa dahi bu çok sancılı olur.
HDP ile AKP arasında bir anlaşma yapıldığını, AKP’nin Meclis’te tek başına anayasayı değiştirebilecek bir çoğunluğu elde etmesi için HDP’nin barajı geçmeyeceğini bilerek seçimlere katıldığını söyleyenler var. Buna göre AKP Meclis’teki ağırlığına dayanarak hem Tayyip Erdoğan’a başkanlık yolunu açan, hem de HDP’nin de taleplerini içeren bir anayasayı tek başına yapacak. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu iddiayı seslendiriyor. Böyle bir anlaşmanın olmasına ihtimal vermiyorum. Aralarında güven ilişkisi olmayan aktörlerin, tamamen güvene dayanan bu tür bir anlaşmayı yapmaları eşyanın doğasına aykırı. HDP, AKP’nin sözüne itibar ederek 50’ye yakın milletvekilinden vazgeçemez. Ancak şu da bir gerçek: HDP’nin baraj altında kalması AKP’ye Meclis’te sandalye sayısı bakımından önemli bir avantaj sağlar ve Erdoğan’ın başkanlık yürüyüşünü kolaylaştırır.
Çözüm Süreci’nin yapısı değişime uğrar. Erdoğan, HDP’nin Meclis dışında kalması hâlinde muhatap olmaktan çıkacağını söyledi geçenlerde. Eğer bu mutlak bir kararsa, bu takdirde devlet, ya Kandil ile doğrudan masaya oturur veya aracılık yapacak yeni bir aktörü devreye koymak zorunda kalır.
Barajın altında kalındığında HDP’de bir muhasebe yapılması kaçınılmaz. İddialarının büyüklüğüne ve hatırı sayılır bir tarihî mirasa rağmen neden halen yüzde 10’un aşılamadığı tartışılır. Eksikler gündeme gelir, nerede hata yapıldığının sorgulaması yapılır. İki dönemdir parlamentoda yer alan bir hareketin, hem de en gerekli olduğu bir dönemde parlamento dışında kalmasına neden olan kararı verenler hesaba çekilir. Başarısızlıktan sorumlu tutulanların ödeyeceği bir siyasi bedel olur. Bu da HDP içinde yeni bir yapılanmayı zorunlu kılar. Kısacası ortaya çıkacak sonuç, hem Türkiye siyasetine önemli bir etkide bulunacak, hem de HDP’nin kaderini de şekillendirecektir.
Doç. Dr. Vahap Coşkun, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi. Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Dicle Üniversitesi'nde gördü, doktorasını ise Ankara Üniversitesi'nde tamamladı. Çeşitli gazete ve dergilerde makaleleri yayımlandı. İnsan hakları, demokrasi, Kürt Sorunu ve bunun hukuki yansımaları hakkında çalışmaları bulunuyor.
Twitter'dan takip edin: @vahap_coskun
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/hdpnin-secimi-ve-olasi-sonuclari
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025
11.07.2025