Vahap COŞKUN
Öcalan, 31 Mayıs 1999’da İmralı’da ilk kez mahkemenin önüne çıkıyordu. Kimlik tespiti yapıldı, prosedürel formaliteler yerine getirildi. Öcalan savunmasına,
baskı, hakaret ve işkence görmediğini belirterek başladı. “Demokratik Cumhuriyet ekseninde, barış ve kardeşlik için devletin hizmetinde çalışmak istediğini”
söyledi. Yakalanmasının korsanvari yöntemlerle gerçekleştiğini ve Batılı devletlerin uluslararası hukuk kurallarına uymadığını açıkladı ve bunu protesto etti.
“Bu yüzden yargılanmamın ve dolayısıyla savunmamın fazla gereği olmayacağını belirtmek istiyorum. Ayrıyeten barış ve kardeşlik için yaşamam gerektiğini
söyledim. Savunmamı mahkemenizde dile getirmeyi, yine tarihi bir görev biliyorum” diyerek de sözlerini bitirdi.
Kısa bir süre soluklandı Öcalan ve tekrar söz aldı. “Sayın saygıdeğer tüm şehit aileleri için kısa bir açıklama yapmak istiyorum” dedi ve devam etti: “Kendilerinin yaşa
dığı üzüntüyü, acıyı yürekten paylaşıyorum. Bundaki sorumluluk payımdan üzüntü duyuyorum. Hakikaten bir toplumsal yaradan kaynaklanan kanın durması için, barış
için elimden gelen her tülü çabayı göstereceğim sözünü veriyorum. Saygılarla, efendim.” Akabinde de Öcalan mahkeme heyetine el yazısıyla yazdığı iki sayfalık dilekçeyi
sundu.
Büyük bir sürpriz olmuştu bu. Başta avukatları olmak üzere kimse Öcalan’dan “özür” anlamına gelen bu sözcükleri duyacağını tahmin etmemişti. Avukatları
basbayağı şaşırmışlardı. Sadece onlar değil, Öcalan yaptığı ilk savunmayla Kürt mahallesini de karıştırmıştı. PKK taraftarları Öcalan’ın sözlerine bir anlam vermeye
çalışıyorlardı. PKK karşıtları ise Öcalan’ın özür dilemesini ve mahkemedeki tavrını “süt dökmüş kediye” benzetiyorlardı. Onlara göre, Kürt tarihinde hiçbir lider
mücadele ettiklerinin eline düştüğünde böylesine teslim olmamıştı. Kabul edilemez bir davranıştı bu ve her şeyden önce kaybeden Kürt gençlerine ve ailelerine kar
şı bir haksızlık teşkil ediyordu.
Öcalan, kendisine yönelik yapılan bu eleştirilere çok kızmıştı. Avukatlarına, neden böyle bir özür dilediğini şöyle gerekçelendirdi: “O konuşmayla inisiyatifi ele almak
istedim. Duruşma başlamadan kaygı verici boyuta ulaşan gergin ve şoven atmosferi tersine çevirmek istedim.” (Cengiz Kapmaz; Öcalan’ın İmralı Günlükleri, İthaki Yayın
ları, 2011, İstanbul, s. 61-65)
“Bir daha asla”
Daha sonraki süreçte, eğer yanlış hatırlamıyorsam, PKK başka bir gruptan kurumsal olarak özür dilemedi. Aradan 16 yıl geçti. PKK bu kez Bayık’ın dilinden Alman
ya’dan özür diledi. Bayık, Kandil’de Almanya’nın WDR ve NDR televizyonlarına verdiği mülakatta, PKK’nin 1990’lı yıllarda Almanya’da gerçekleştirdiği kendini yakma, oto
ban işgalleri ve şiddet eylemlerinden ötürü özür diledi. “ PKK adına Alman halkından özür diliyorum” diyen Bayık “Bu tür eylemler bir daha asla olmayacak”
sözünü verdi. Bayık’ın “bir daha asla olmayacak” dediği eylemler, PKK’nin 1990’larda Almanya’da yaptığı otoban işgalleri, Türk ve Alman hedeflerinin bombalanması, iş
yerlerinin basılması, işverenlerden para toplaması, vb. eylemlerdi.
PKK’den gelen özür açıklaması Almanya’da PKK’nin hukuki konumuna ilişkin bir tartışma başlattı. PKK, halen Avrupa Birliği’nin ve Amerika’nın terör listesinde bulunu
yor. Acaba bu açıklama Almanya’nın kendi tavrını yeniden gözden geçirmesini sağlayabilir miydi? İlk resmi açıklama Almanya İçişleri Bakanlığı Sözcüsü Tobias Plate’den
geldi. Plate, PKK’nin özür dilemesinin örgüte konulan yasakların kaldırılması ve terör örgütü listesinden çıkarılmasına zemin oluşturmayacağını söyledi. Plate’e göre “Ba
yık’ın tek başına yaptığı açıklamalar Almanya’nın PKK’yı yeniden değerlendirmesi için yeterli değil” idi. (Bayık’ın özrü yetmedi”, Habertürk, 12.04.2015)
Buna mukabil PKK’ye karşı tavrın değişme ihtimalini gösteren emareler de var. Sosyal Demokrat Parti (SPD) Meclis Grup Başkanı ve Dış Politika Sözcüsü Rolf
Mützenich, IŞİD’e karşı mücadele ve Bayık’ın açıklamaları göz önünde bulundurulduğunda PKK’nın konumunun yeniden değerlendirilebileceğini belirtti. Mützenich’e
göre “ Bu açıklamalar yeni bir ses tonuna işaret ediyor ve örgütün yeni bir değerlendirmeye tabi tutulması için fırsat oluşturuyor”du.
Meşruiyetin anahtarı
Bayık’ın PKK namına böyle bir açıklamada bulunmasının hedefi belli; PKK terör örgütleri listesinden çıkmak istiyor. Ortadoğu’da radikal dinci örgütlerin korkunç terör
eylemlerine imza atması ve PKK’nin IŞİD’e karşı mücadele vermesi, seküler bir güç olan PKK’ye büyük bir sempati sağlamış durumda. PKK, bu türden adımlarla bu sem
patiyi besliyor ve Batı nezdinde meşru bir siyasi güç olarak kabul edilmeyi umuyor. Zira davalarına ve mücadelelerine güç katacağını düşündüklerinden silahlı gruplar,
uluslararası meşruiyet ve tanınmayı hedeflerler.
Ancak bu hedef salt açıklamalarla varılamaz. PKK’nin kendisi hakkında var olan algıyı değiştirebilmesi ve yeni bir değerlendirmeye tabi tutulabilmesi için, Mützenich’in
dediği gibi “inandırıcı ve kontrol edilebilir bir şekilde şiddetten vazgeçmesi” gerekiyor. Dolayısıyla meşruiyetin anahtarı PKK’nin elinde; şiddetten arınıp onun yerine demo
kratik siyaseti ikame ettikçe PKK’nin meşru bir aktöre dönüşmesinin imkan ve ihtimali yükselecek.
“Bölücü örgüt”
Gerek Türkiye, gerek Avrupa medyası Bayık’ın açıklamalarını daha çok “özür” üzerinden değerlendirdi. Çünkü “özür”ün alıcısı çoktu. Ama açıklamanın Türkiye ve çö
züm sürecine ilişkin kısmı üzerinde fazlaca durulmadı. Oysa açıklamanın Türkiye ve çözüm sürecine ilişkin bölümünde de Bayık iki önemli noktaya değiniyordu:
İlki, “örgütün artık bağımsız bir Kürt devleti kurulması amacını gütmediğinin” bir kez daha ilan edilmesiydi. Her PKK’li yetkili herhangi bir konuda konuşurken öncelikle
sınırlarla bir sorunlarının bulunmadığını, problemleri Türkiye’nin içinde çözmeyi amaçladıklarını ve siyasi bir çözüme ulaşılması için gayret gösterdiklerini belirtiyor. Böylelik
le hem Türkiye’nin içinde yer aldığı uluslararası sisteme bölgede istikrarsızlaştırıcı bir unsur işlevi görmeyeceğinin teminatını veriyor. Hem de Türkiye’deki tüm gruplara bir
likte yaşama iradesine sahip olduğunu gösteriyor.
Bunun taktik bir değişiklik olduğu kanısında değilim; Türkiye’de yaşama ve Türkiyelileşme PKK’nin (keza HDP’nin de) stratejik bir kararı. Bu karar, Türkiye’de devletin
ve medyanın da değişmesini gerekli kılıyor. Mesela artık PKK’den “bölücü örgüt” olarak tanımlamak son derece anakrtonik. Çünkü bugünlerde herhalde hiç kimse PKK
(ve HDP) kadar Türkiye’nin birliğinden ve bütünlüğünden söz etmiyor.
Geri dönüşsüz süreç
İkincisi, Bayık’ın “Türkiye’ye karşı savaşmak istemediklerini” söylemesiydi. “Artık yeter diyoruz. Savaşarak ne biz amaçlarımıza ulaşabildik, ne de Türk devleti.” Bu
sözlerin asıl anlamı yürümekte olan çözüm sürecinden geriye dönmenin mümkün olmaktan çıktığını göstermesidir. Bir müzakere sürecini geri dönüşsüz kılan iki temel
faktör vardır: Biri, uzun süren bir çatışmalı halden sonra tarafların askeri açıdan kesin bir zafere ulaşmalarının imkansız olduğunu görmeleridir. İki tarafa da zarar vere
cek bir kavgaya girmek, akıl karı olmasa gerektir. Diğeri ise, silahlı mücadele veren grubun amacına -şiddetle değil- siyasetle varabileceğini görmesi, siyaseten yol alma
imkanının açık olmasıdır.
Günümüz Türkiye’sinde her iki faktör de vardır. Dolayısıyla şiddeti tamamen devre dışına çıkarmak için büyük bir olanak var önümüzde. Gereksizliği artık ona başvu
ranlar tarafından da görülen şiddet bütünüyle sona ermeli. Siyasi hayat şiddetin esaretinden kurtulup normalleştiğinde, devletin de PKK’nin de daha çok özür dilediğine
tanık olacağız. Zira her ikisini bekleyen uzun bir özür listesi var.
http://haber.star.com.tr/acikgorus/pkknin-ozru-ne-anlama-geliyor/haber-1025878
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları






















































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.09.2025
3.09.2025
27.08.2025
23.08.2025
19.08.2025
14.08.2025
5.08.2025
29.07.2025
22.07.2025
15.07.2025