Vahap COŞKUN
Mustafa Alper, Denizli Cumhuriyet Başsavcısı’ydı. Alper’in Türkiye kamuoyunda tanınmasını sağlayan, FETÖ’cü darbecilerle ilgili ilk iddianameyi hazırlayan savcı olmasıydı. Alper 15 Temmuz’un ilk anından itibaren cesurca darbe girişimine karşı durmuş, gözü pek bir şekilde darbecilerle mücadele etmişti. Maalesef 10 Mayıs’ta gerçekleşen elim bir trafik kazasında Alper hayatını yitirdi.
Cumhuriyet gazetesi internet sitesinde Alper’in ölümünü “Başsavcı Alper’i kamyon biçti” olarak verdi. Kullanılan dil ve seçilen başlık son derece rahatsız ediciydi. Nitekim sosyal medyada bu dil ve başlık seçimi çok sert eleştirilere uğradı. Gazete de kısa bir süre içerisinde haberin sosyal medyada duyurusunu yapan mesajları sildi ve başlığı düzelterek haberi yeniden verdi.
Savcılara gözdağı vermek
Kamuoyu tepkisi, yargı makamlarının da devreye girmesini sağladı. Cumhuriyet’in internet yayınlarının Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven önce gözaltına alındı ve akabinde tutuklandı. Tutuklama kararı veren hakime göre, “kamyon biçti” ifadesinin kullanılmasındaki gaye, haberi sansasyonel bir başlıkla duyurmaktan ziyade, FETÖ davalarını soruşturan savcılara gözdağı vermekti. “Savcılara akıbetlerini göstermek, bu savcıların sonlarının ne şekilde olacağına ilişkin gönderme yapmak”tı.
Hakim, gazetenin internet sitesindeki bu haberin “FETÖ hakkında iddianame hazırlayanların ileride başlarına ne geleceği hakkında toplumda bir algı oluşturmaya” matuf olduğu kanaatine vardı. Bu yönüyle haberin “terör örgütünün propagandasını yapma” suçunun kapsamına girdiğini belirti ve Güven’in tutuklanmasını da buna dayandırdı.
Gazetenin dilinin sorunlu olduğu aşikâr. Başlığın geniş kitleleri rahatsız edeceği de su götürmez. Zaten gazetenin kendisi de bu hatânın farkına erken varmış. Güven, savcılıkta “haberi bir an önce girme düşüncesinin bu hatâyı doğurduğunu” ifade etmiş; “kamyon biçti” ifadesini içeren tweetin 55 saniye sonra silindiğini ve başlığın da düzeltildiğini belirtmiş.
Dozunda tepki
Böyle bir dil ve başlık kullanan gazete elbette ağır bir biçimde tenkit edilebilir. Gazetecilik etiği açısından yoğun sorgulamalara tabi tutulabilir. İnsani duyguları göz ardı ettiğinden kınanabilir. Gazeteye karşı barışçıl protestolar ve boykot çağrıları yapılabilir. Okurları duydukları hoşnutsuzluğu gazeteyi takip etmeyi bırakmakla gösterebilir.
Bütün bunlar meşrudur. Nihayetinde gazetenin bir hatâsı söz konusudur ve kamuoyunun böylesi bir hatâya dozunda tepki vermesi demokratik toplumların rutinidir, sağlık işaretidir.
Ancak bunun ötesine geçip gazete hukuki kıskaca alınamaz. Doz aşımı olur bu. Hele gazete “terör örgütü propagandası” gibi ağır bir ithama maruz bırakılamaz. Hele hele sorumlu kişiyi tutuklamak hiçbir surette kabul edilemez. Zira mevzu edilen olayda, ne somut bir suç fili var ne de bir delil.
Peki, olan ne? Özü itibariyle olan; önündeki dosyada herhangi bir suç deliline rastlamayan hakimin gazetecinin “kafasının içini” okuması, “gizli” hedefini tespit etmesi ve “niyet”ini ortaya çıkarmasıdır. Ardından bunu oldukça zorlama bir yorumla hukuki bir kalıba dökmesidir.
Tehlikeli bir hukuk okuması
Tehlikeli bir yoldur bu. Nitekim bir kaç gün sonra Sözcü gazetesine yönelik gerçekleştirilen operasyon da tehlikenin büyüklüğünü gösteriyor. Sözcü de benzer bir hukuki okumanın gadrine uğradı. Basına yansıyan bilgilere göre, Sözcü 15 Temmuz’da darbe girişiminin başlamasından dört saat önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te kaldığı adresi duyurmakla suçlanıyor. Yani savcılara göre darbeciler, cumhurbaşkanın bulunduğu yeri bilmiyorlarmış. Sözcü’nün verdiği haberle uyanmışlar ve cumhurbaşkanına karşı operasyon yapmak için düğmeye basmışlar.
Eğer dosyada başkaca bir bulgu, bilgi ve belge yoksa, salt bu iddiaya -- bırakın başkalarını -- onu kaleme alanlar da inanmaz. Bir kere, haber verildiğinde bir darbe girişiminden kimse haberdar değil. İki, cumhurbaşkanının nerede olduğunu her gazeteci merak eder. Ve üç, cumhurbaşkanının nerede olduğu öğrenen her gazetecinin bunu kamuoyuna duyurmasından daha tabii bir davranış olamaz.
Varsayalım ki Sözcü değil de -- ya da Sözcü’den önce -- mesela iktidara yakın bir medya organı bu bilgiye muttali oldu. Ne yapardı? Bilgiyi kendine mi saklardı, yoksa halkla paylaşır mıydı? Herhalde o da Sözcü’nün yaptığını yapar ve bahse konu bilgiyi takipçilerine iletirdi. Acaba o zaman, bu gazeteler hakkında da böyle bir suçlamada bulunulur muydu? Hiç sanmıyorum. Burada soruşturmanın başlatılmasında, “fiil”den (!) çok “özne”nin, gazetenin kimliğinin belirleyici olduğu söylenebilir.
Heba edilen fırsat
Bu tür zayıf, altı boş iddialarla ve tamamen hukuku zorlayarak yürütülen soruşturma ve dâvâlar iki büyük tahribat yaratır. Birincisi, minareye uydurulan kılıf niteliğindeki gerekçelerle her habere, her başlığa karşı hukuki takibat yapılabilir. Hoşa gitmeyen her cümle, muhalif olduğu düşünülen her söz bir suç çerçevesinin içine alınabilir. O vakit hiç kimse kendini hukuki güven altında hissetmez; ifade ve basın özgürlüğü berhava olur, düşünce kuraklaşır.
İkincisi, inandırıcı olmayan, aklı başında kimseyi ikna etmeyen, kurgu olduğunu bas bas bağıran soruşturmalar ve dâvâlar arttıkça en büyük zararı FETÖ karşıtı mücadele görür. Türkiye benzer bir sürece Ergenekon davalarında tanık olmuştu. İlgili ilgisiz herkes derin devletle irtibatlandırılmıştı. Düzmece deliller havalarda uçuşmuştu. Davaların sahiciliği ve inandırıcılığı yerle yeksan edilmişti. Neticede çok kıymetli bir fırsat heba edilmiş; memleketin darbecilerle gerçekten yüzleşmesinin ve hesaplaşmasının önüne set çekilmişti.
“İnce hastalık”
Ne yazık ki benzer işaretler 15 Temmuz’la alâkalı dâvâlarda da çoğalıyor. Serbestiyet’te daha önce Gürbüz Özaltınlı, Alper Görmüş ve Yıldıray Oğur, iddianamelerden örnekler de vererek bu tehlikeye dikkat çekmişlerdi. En son Tuncer Köseoğlu da yazdı. Köseoğlu’nun da belirttiği gibi, toplum 15 Temmuz’un tüm karanlık noktaların aydınlatılmasını ve halka karşı gaddarlıkta sınır tanımayan darbecilerin cezalandırılmasını istiyor. Bunun için darbe yargılamalarını da destekliyor.
Halk desteği büyük bir şans, ama marifet bunu gerektiği gibi kullanabilmekte. Eğer her şey “FETÖ çuvalı”nın içine doldurulur ve “damatlar ince hastalıktan tahliye edilirken muhalifler içeri tıkılırsa” şans harcanmış olur. Ama eğer “adalet duygusundan ayrılınmaz, yeni mağduriyetler yaratılmaz ve suçlular hak ettiği şekilde cezalandırılırsa” fırsatın iyi değerlendirildiği söylenebilir.
“İşte asıl mesele bu. Ergenekon da FETÖ kadar gerçek ve karanlık bir örgüttü. Ergenekon’dan geriye mağdurlar ve yok olan adalet duygusu kaldı. FETÖ dâvâsı da böyle olmasın, aynı hatâyı ikinci kez yapmayarak hukuk devleti oluruz...”
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025