Vahap COŞKUN
Her ulus-devlet, bir “ulus” kimliğine dayanır ve bu kimliği inşa eder. Ulus inşası, devletin hüküm sürdüğü topraklardaki insanlar arasındaki farklılıkları törpülemeyi ve onlardan bir “birlik” yaratmayı hedefler. İnşa sürecinde hâkim olan grup ya da topluluk bir kimlik tanımlar ve birtakım vasıtalar kullanarak herkesi bu tanımlanmış kimliğin içine almaya gayret eder.
Ulusun yaratılması için başvurulan vasıtalar yumuşak veya sert olabilir, ayrıca muazzam bir çeşitlilik gösterir. Dolayısıyla ulus inşa sürecinde devlet, ekonomik ve kültürel bütünleşmeden siyasi merkezileşmeye, askeri fetih ve boyunduruktan ortak çıkarların yaratılmasına, vatandaşlığın kurumsallaşmasından demokrasiye geçişe, bürokratik kontrolden baskı politikaları ve etnik temizlik hareketlerine kadar çok farklı araçları kullanabilir.
Türkiye’de İttihat ve Terakki ile başlayan ve Cumhuriyet döneminde keskinleşen yeni bir kimlik kurma sürecine, iki temel ilke rengini verir: Laikçilik ve milliyetçilik. Laiklik/laikçilik ile güdülen gaye, Osmanlı’yı Batı karşısında geri bıraktırdığı düşünülen dini kamusal alanda silik bir öğe haline getirmektir. “Muasır medeniyet seviyesine” çıkmak için, toplumun din ile bağı kopartılmalı ya da insanların hayatında dinin kapsadığı alan mümkün mertebe küçültülmedir.
Milliyetçilik ise altı yüz yıllık imparatorluğu çözdüğü düşünülen kimliksel heterojenliğe son verip onun yerine homojen bir kimlik koymanın politikasıdır. İttihat ve Terakki’nin liderleri ile Cumhuriyet’in banileri, devleti “Türk” kimliğine dayandırırlar ve bunu her düzeyde egemen hale getirirken Türklük harici kimlikleri ise bitirmeye, etkisizleştirmeye ve görünmez kılmaya gayret ederler. İki taraflı işler bu süreç: Bir taraftan, hukuki ve fiili metotlarla ülkedeki gayri-müslim nüfus tasfiye edilir. Diğer taraftan, Türk olmayan Müslüman nüfus “Türklük” dairesi içinde eritilmeye çalışılır.
Türkleştirme siyaseti için bütün imkânları seferber eden Cumhuriyet, “Vilayet-i Şarkiye” olarak adlandırılan Kürt coğrafyasında ise fazla mesai yapar. Zira Kürt nüfusunun yoğunluğu, dinin ve geleneksel yapının belirleyiciliği ve bölgenin merkezden uzaklığı gibi faktörler, Cumhuriyet’in kimlik inşa sürecini zorlar. Bölgeye çok sayıda etkili ve yetkili isim gönderilir, devletin ne yapması gerektiğine ilişkin raporlar hazırlatılır. Raporlarda, devlete -başta askeri olmak üzere- elindeki siyasi, iktisadi, içtimai, idari ve hukuki bütün tedbirleri devreye sokması tavsiye edilir, ayrıntılı öneriler getirilir.
“Türklüğün kutsal yuvası”
Cumhuriyet’in erken dönemlerinde bu önerilere uygun siyasetlerin en çok tatbik edildiği yerlerden biri Diyarbakır’dır. Ercan Çağlayan “Cumhuriyet’in Diyarbakır’da Kimlik İnşası”* başlıklı çalışmasında, tek parti döneminde, Kemalist yönetimin Diyarbakır’a kendi biçtiği gömleği giydirmek için yaptıklarının detaylı bir tahlilini yapar.
Diyarbakır’ın etnik ve dini yapısından rahatsızlık duyan Cumhuriyet, ilkin kendisi de bir Diyarbakırlı olan Ziya Gökalp’i sahaya sürer. Gökalp, Diyarbakır’ın “lisan, hars, tarih ve mezhep bakımından” Türk olduğunu iddia eder.
Şeyh Said Hadisesinden sonra “Diyarbakır’ın Türklüğü” Kemalistler tarafından daha sık gündeme getirilir. 1931’de Mustafa Kemal’in Diyarbakırlılara hitabında, şehrin Türklüğüne vurgu yapılır. 1935’te Vilayet-i Şarkiye ve Karadeniz’i kapsayan bir yut gezisine çıkan İsmet İnönü “Diyarbakır’ın kuvvetli bir Türklük merkezi” olması için şartların müsait olduğunu söyler. 1939’da Birinci Umumi Müfettişlik tarafından hazırlanan bir kitapta Diyarbakır’ın “kadim bir Türk şehri” olduğu hatırlatılır:
“Temeli Türkler tarafından kurulan, en küçük taşından en büyük burcuna kadar soyu sopu Türkoğlu Türk olan Diyarbakır, dün olduğu gibi bugün de doğunun büyük bir kültür merkezi ve Türklüğün kutsal yuvasıdır.” (s. 19)
Kemalistler, Diyarbakır’ı kafalarında kurguladıkları gibi “tarihi ve etnografik teşkilatıyla tamamen bir Türk şehri” yapmak için, bu şehirden 4T’yi eksik etmezler: Te’dib (terbiye etmek), Tenkil (başka bir yere nakletmek, sürmek), Temsil (asimile etmek) ve Temdin (uygarlaştırma).
“Cumhuriyet’in Diyarbakır’da kimlik inşa süreci başta siyaset kurumu olmak üzere, umumi müfettişlikler, zorunlu iskân ve sürgün gibi demografik müdahaleler ile zorunlu eğitim, Türk Ocakları, Millet Mektepleri ve Halkevlerinin endoktrinasyonel çalışmalarıyla gerçekleştirilmekteydi. Buna ilaveten Cumhuriyet, yeni kimlik inşasında mimarlığı bir ideolojik aygıt olarak kullanarak bölgedeki ulaşım ve yeni imar çalışmalarıyla bir taraftan mekânın ulusallaşmasını, diğer taraftan ise devletin kontrolünde olmasını amaçlamaktaydı.” (s.20-21)
Gelin ve güvey
Uluslaşma süreçlerinde siyasetin ve siyasi katılımın hayati bir önemi haiz olduğu açıktır. 1923’te Diyarbakır’ı temsil eden vekillerin tamamı Diyarbakırlı iken, 1927’de Diyarbakır vekilliği yapmak üzere görev verilen kişilerin hiçbiri Diyarbakırlı değildir. Milletvekillerinin tayininde 1938’e kadar Mustafa Kemal’in, 1938’den sonra ise İnönü’nün sözü geçer. 1923-1946 yılları arasında yapılan 7 genel seçimde Diyarbakır’da toplam 45 milletvekili Meclis’e girer. Ancak bazı milletvekilleri birkaç dönem seçildiklerinden, tek parti dönemi boyunca Diyarbakır’dan Meclis’e giden vekil sayısı toplamda 24 olur.
Bu 24 vekilden sadece 11’i Diyarbakırlıyken, yedisi İstanbul, bir Aydın, biri Gaziantep, biri Harput (Elazığ), biri Manastır, biri Köstence (Romanya) ve biri de Greveşka (Bosna) doğumludur. Yani Diyarbakır vekillerinin yarısından fazlası Diyarbakırlı değildir, dahası Diyarbakırlı olmayan vekillerin çoğu Diyarbakır’ı hayatında bir kez bile görmemiştir. Metin Toker, bu durumu görücü usulü evliliğe benzetir:
“Bu haliyle bu usul, eski izdivaçlara benzer. Gelin ve güveyi birbirlerini ancak koltukta görür, gerdekte tanırlar.” (s.43)
Şeyh Said Hadisesinin ardından CHP, Doğu vilayetlerindeki teşkilatlarının çoğunu kapatır. 1936’da ülkedeki 62 ilden 12’sinde CHP’nin teşkilatı yoktur ve bu illerin tamamı Vilayet-i Şarkiye’dedir. CHP ara sıra bu illere – teşkilat kurup kurmamak konusunda bir karar vermek üzere- tetkik seyahatleri düzenler. 1942’de bu seyahatlerden birine çıkan CHP Genel Sekreteri Memduh Şevket Esendal, gezdiği 12 ilden sadece Elazığ ve Urfa’da parti teşkilatının kurulması talebi ile karşılaşır. Ona göre bu kayıtsızlığı iki nedeni vardır: Biri, halkın CHP’den teşkilat açacağına dair umudunu kesmesidir. Diğeri ise, dil farklılığıdır.
“Parti teşkilatını taşımaya elverişli olmayışı, vilayetlerden kazalara ve nahiye ve köylere doğru indikçe, okuyup bilenlerin azlığı değil, Türkçe dilini bilir insanların bulunamamasından ileri gelmiş olsa gerektir… İş böyle olunca parti kurumundan önce birer kültür kurumu olan Halkevleri açmak ve dil ve bilgi yayımı için çalışıldığını istemek çok doğrudur.” (s. 48)
“O cahil halk reyini Haso’ya veya Memo’ya verir”
CHP, Diyarbakır’daki parti teşkilatını ancak 1944’de açar. DP ise farklı bir yol izler, kurulur kurulmaz Doğu’da teşkilatlanır. Nitekim kurulmasından 7 ay sonra DP, Diyarbakır’da örgütlenir. Kısa sürede güç kazanan parti, CHP’nin çözülmesine neden olur ve CHP’nin siyasetinden memnun olmayan birçok CHP’li de DP’nin yolunu tutar. Mesela CHP’nin Diyarbakır’da örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan Nazım Önen, DP’nin de Diyarbakır’daki kurucusu ve ilk il başkanı olur.
Metin Toker, İnönü’nün Bayar’a her iki partinin de Doğu’da teşkilatlanmamasını önerdiğini yazar. 1946 seçimlerinden önce İnönü, Bayar’a “Hudut bölgelerimizde ve Doğu’da parti teşkilatları kurmayalım. Siz kurmayınız, biz de bizimkileri lağvedelim. Oralar halkı vuruşkan ateşli kimselerdir. Particiliğin milli birliği bozmasından endişe ederim” diyerek Doğu’da teşkilatlanmaya gidilmemesini teklif eder. Ama Bayar, Doğu’ya “başka sınıf vatandaş” muamelesi yapılmasının doğru olmayacağını belirterek bu teklifi reddeder.
DP’nin Doğu’da teşkilatlanmaya hız vermesi CHP’li rahatsız eder ve kızdırır. DP’yi “mürtecilik ve bölücülük” ile suçlayan CHP, bir yandan da Doğu’nun demokrasiye ve seçimlere yabancı olduğunu vurgular. CHP Sinop Milletvekili Cevdet Kerim İncedayı, Şubat 1949’da Aydın Halkevi’nde yaptığı konuşmada “bölge halkının cahilliğine” dikkatleri çeker:
“Doğu vilayetlerinde millet cahildir. Okuyup yazma bilmemektedirler. Türkçe konuşamamaktadırlar. O ahaliyi gezerken mektep talebelerinin tercümanlığıyla zorlukla anlaşabildim. Seçim günlerinde burada jandarma marifetiyle tedbir almazsak o cahil halk reylerini Haso’ya veya Memo’ya verirler. Kimsenin buna vicdanı elvermez.” (s.66)
Tayyare ile gelen özgürlük
Şeyh Said Hadisesini kontrol altına alan devlet, öncelikle tanınan Kürt ailelerinin üzerinden buldozer gibi geçer. Halkın bildiği ve itibar ettiği büyük ailelerin mensuplarının bazıları tutuklanır, bazıları idam edilir ve büyük bir çoğunluğu da sürgüne gönderilir. Misal, Diyarbakırlı Cemilpaşazade Ailesinden 11 kişi, Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır. Yargılamanın neticesinde Ekrem Bey dışındakiler serbest bırakılır, Ekrem Bey on yıl ceza alır.
Kadri Cemilpaşa, ailesinin üyelerinin mahkemede serbest kalmasında, ailenin topladığı parayla Cemilpaşazade Ziya Bey vasıtasıyla Türk Tayyare Cemiyeti’ne bir uçak almalarının etkili olduğunu ifade eder.
“Mahkemenin elinde Cemilpaşaları itham edecek hiçbir evrak mevcut değildi. Ekrem’in herkesçe tanınmış Kürtçülüğünün ileri gelenlerinden olmasını da Ali Saip ve kendisiyle beraber bir evde oturan Lütfi Müfid’e rüşvet olarak verilen binlerce kırmızı altın bertaraf edince hayatı kurtarılmış oldu. Yalnız on sene kürek cezasına mahkûm ettiler. Ziya Cemilpaşa’nın aile namına Türk ordusuna bir tayyare satın alarak hediye etmesi de işe yaradığından mahpus bulunanların hepsi de suçsuzluk kararı ile serbest bırakıldılar.” (s.77)
Kürtlerin ileri gelenlerine cezayı kesen devlet aynı zamanda bölgeye yönelik idari, hukuki ve askeri tedbirleri de kısa sürede uygulamaya geçirir. Umumi Müfettişliklerin bu tedbirler paketinin içinde müstesna bir yeri vardır. 25 Aralık 1927’de Bitlis, Elaziz, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Siirt, Urfa ve Van illeri, Birinci Umumi Müfettişlik Bölgesi olarak ilan edilir. 1 Ocak 1928’de Birinci Umumi Müfettişlik, 29 kişilik kadroyla merkez olarak belirlenen Diyarbakır’da göreve başlar. Akabinde dört tane daha açılır ve umumi müfettişlik sayısı toplamda beşi bulur.
“Kürtlüğün kaldırılması için yola ihtiyaç var”
Umumi müfettişliklerin yetki sahası geniştir. Başta valiler olmak üzere bütün devlet görevlileri, umumi müfettişe karşı sorumludur. Olası tehlikeler karşısında bölgesinde sıkıyönetim ilan edebilen umumi müfettişler, devletin ve partinin tüm işlerini de yürütmekle de vazifelidirler.
Yaklaşık yirmi yılda Diyarbakır’da beş umumi müfettiş çalışır. Çağlayan, her bir müfettişin dönemini ayrı ayrı ve teferruatlarıyla yazar. Kişilikleri ve tarzları farklı olsa da, umumi müfettişlerin çalışmaları genel olarak üç noktada toplanır: Asayişi sağlamak, ulusal kimliği güçlendirecek faaliyetlerde bulunmak ve bilhassa Suriye’den gelecek Kürtçü cereyanlara karşı hudut güvenliğini sağlamak.
Mamafih müfettişlerden Abidin Özmen özel bir ilgiyi hak eder. 1936’da Ankara’da gerçekleştirilen Umumi Müfettişler Toplantısı’na bir rapor sunan Özmen, bölgede yapılması gereken asıl işin asimilasyon olduğunu ve bunun da çok çeşitli yöntemlerinin olduğunu söyler:
“Özmen’e göre aralarında Diyarbakır’da bulunduğu bölgede asimilasyonun başarıyla sonuçlanması için şunlar yapılmalıdır: Bölgenin Türkleşmesi için bölgeye Türkler yerleşmeli, Türk, Kürt ve Aleviler birbirinden kız alıp vermeli, Batı’dan bölgeye gelen asker ve memurlar Kürt kızlarıyla evlenip bölgeye yerleşmeli ve kendilerine arazi verilmelidir. Bölgede çok sayıda okullar açılıp Türkçenin yaygınlaşması sağlanmalı ve bölgede Türklük merkezleri tesis edilmelidir.” (s. 96)
Özmen, bölgede nüfuz sahibi olan ailelerin sürgün edilmesini, Halkevleri de dâhil olmak üzere devlet dairelerinde Kürtçenin kesinlikle yasaklanmasını ve yol yapımına önem verilmesini de önerir. “Kürtlüğün kaldırılması ve sağlam idarenin kurulması için yola ihtiyaç vardır. Bu askeri bir zaruret olmanın yanı sıra emniyet, asayiş, kültür ve asimilasyon adımları için gereklidir” diyen Özmen’e göre, Kürtlerin askerlikte amale taburlarına alınmaları ve bu yolların da onlara yaptırılmasını gerekir.
Şehri havalandırmak için surları yıkmak
Karayolları gibi demiryolları ve mimari de yeni kimliğin emrine amade kılınır. Diyarbakır, Cumhuriyet’in yeni mimari tarzıyla inşa edilen kentlerden biri olur. Cumhuriyet, kendisini yüceltirken, geçmişe ait değerleri, yapıları ve kültürleri çerçöp derekesine indirir. Diyarbakır Halkevi’nin 1935’te çıkardığı bir broşürde, şehrin her sahada ayaklarına dolanan zincirleri Cumhuriyet sayesinde nasıl koparıp attığını betimlenir.
“Eskiden surların taştan kolları arasında sıkışıp kalmış bulunan ve İslami zihniyetin körletici çemberi içinde her çeşit yeniliklerden mahrum bırakılan Diyarbekir, 12 yıl gibi kısa bir zaman içinde her alanda özlü bir varlık göstermiştir. Kadınlar kara çarşaf ve peçeyi atarak medeni kıyafete girmiş, (…) fenne ve maddeye isyan eden Arap akidesinin içimize soktuğu tevekküle dayanarak her hastalığı duasıyla geçirebileceğini sananlar bile bugün fenne ve tıbba iman etmişlerdir.” (s.251-252)
Diyarbakır’da mimaride radikal değişim 1930’lu yıllarda başlar. 1935’te demiryolu hattının şehre varmasıyla birlikte bir istasyon binası inşa edilir. Böylece şehrin gelişimi istasyona doğru bir seyir kazanır ve surun dışında yeni bir şehir inşası için plan hazırlanır. 1939-1945 yılları arasında İkinci Dünya Savaşı nedeniyle yavaşlayan şehirleşme çalışmaları, 1945’ten sonra vites artırır; Yenişehir’de stad, postane, kamu lojmanları ve okullar yapılır.
Asri bir şehir kurmaya odaklanan Cumhuriyet, gözüne surları kestirir. Binlerce yıllık tarihe sahip surlar, modernleşmeyi sekteye uğratan ve ortadan kaldırılması gereken bir taş yığını muamelesi görür. 1931’de hava akımın engellediği ve bulaşıcı hastalıklara sebebiyet verdiği gerekçesiyle surların bir kısmı dinamitlenerek yıktırılır. Allahtan 1932’de arkeolojik çalışmalar için Diyarbakır’da bulunan Fransız Albert Louis Gabriel, tarihe dönük bu cinayeti rapora döker, Milli Eğitim Bakanlığı ve diğer yetkililere durumu bildirir. Böylelikle surların yıkımı durdurulur.
“Kürdistan’ı Kürtlerden boşaltmak”
Diyarbakır’daki 1927’de % 3.5 olan gayri-müslim nüfus, 1945’te % 1.25’e düşer. 1927 nüfus sayımına göre Diyarbakır’da nüfusun % 69’u anadilini Kürtçe, % 29’u ise anadilini Türkçe olarak işaretler. 1950 nüfus sayımında Kürtçenin anadili olduğunu söyleyenlerin oranı % 71, Türkçe’nin anadili olduğunu söyleyenlerin oranı ise % 28 olarak çıkar. 1927-1950 nüfus sayımları esas alındığında, 1935 nüfus sayımı hariç, en fazla Kürtçe konuşan nüfus Diyarbakır’da bulunur.
Tek parti yönetimi, Diyarbakır’ın bu çok kültürlü yapısına cephe alır. Bölge hakkında hazırlanan raporlarda, gayri-müslim nüfusun bölgeden çıkarılmasının altı çizilir. 1950’ye gelindiğinde Diyarbakır gayri-müslim nüfustan arındırılır. Kürtçenin hâkimiyetini zayıflatmak için de demografik mühendislikten istifade edilir. Bir taraftan Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya, Rusya ve Kudüs’ten muhacirler ve mülteciler getirilir. Göçmenler için inşa edilen köyler ve mahalleler ile Diyarbakır bir “iskân mahalline” dönüşür.
Diğer taraftan, zararlı olduklarına kanaat getirilen köklü Kürt aileleri ise Türkiye’nin batısına sürgüne gönderilir. Toprak sahibi büyük aileler Batı’da zorunlu iskâna tabi tutulurken toprakları da topraksız köylülere dağıtılır. Bu uygulama, daha sonra ciddi çatışmalara neden olur. Batı’da ikamete mecbur edilenler, sadece muhalif kimliğiyle maruf olanlar değildir. Devletin yanında olmakla birlikte herhangi bir sebepten ötürü “tehlikeli” addedilenler de sürgünden yakalarını kurtaramazlar. Cemilpaşazade Kadri Bey, bu konuda kendi tecrübesini paylaşır:
İsyan başladığı tarihten bir sene geçmeden Kürdistan’ı Kürtlerden boşaltmak isteyen Ankara hükümeti ilk önce aşiret reislerini, tanınmış kişileri Kürdistan’dan Anadolu’ya nakletmeye başladı. Dikkati şayan olan cihet, Türk hükümeti isyan anında kim kendine yardım ettiyse bunları ilk kafile olarak sürgüne göndermesiydi. Hükümetin iyi gözle görmediği kimseler kendilerini hükümet memurlarından uzak tutmaktaydılar. Hükümet yardım etmiş veya en azından vatani düşünceleri kısa kimseler, isyan başladıktan sonra hizmetlerine mükâfat veya hiç olmazsa aferin almak niyetiyle hükümet kapısından ayrılmıyorlardı. Bundan dolayı vefasız, gaddar hükümetin icraatine ilk kurban bunlar oldu. Sürgün edildiğim Burdur vilayetine yetiştiğimde benden evvel Burdur’a gönderilmiş Türkofillikleri ile tanınmış bir kısım Kürtleri orada mevcut buldum… Bediüzzaman Molla Said de aramızda bulunuyordu.” (s. 154)
1947’de zorunlu iskân sona erdiğinde Batı’daki birçok aile Diyarbakır’a geri döner. Onların gelişi, şehirdeki sosyal, siyasal ve ekonomik dengeleri değiştirir, kartların yeniden karılmasını sağlar.
“Kürtleri ya imha edeceğiz ya da temsile gideceğiz”
Kürtlerin Türkleştirilmek için devlet, bir yandan Kürtçeyi kamusal alanın dışına itip Kürtler ile dilleri arasındaki köprüleri yıkar, diğer yandan da Kürtlere yoğun bir şekilde Türkçe öğretmenin uğraşını verir. Okullar, Halkevleri, Türk Ocakları, Halk odaları ve benzeri yapılardan hem toplumsal kalkınmayı katkıda bulunmaları hem de Türkçü ideolojiyi kitlelere taşıyıp benimsetmeleri beklenir.
Diyarbakır’da Türk Ocağı 1926’da, Halkevi ise 1932’de açılır. Her iki kurum da, dil ve edebiyat, spor, güzel sanatlar, tarih, kültür, sosyal yardım faaliyetleri ve benzeri birçok alanda yoğun faaliyet gösterir. Raporlar, Diyarbakır’daki bu ocak ve evlerin oldukça faal olduğunu gösterir. Cumhuriyet her iki yapı da önem verir. Lakin Kürtlerin Türkleştirilmesi gibi hizmeti yerine getirdiklerinden, Kürt coğrafyasında bunlara daha fazla önem atfedilir.
Kürt nüfusunun yoğunluğundan hoşnut olmayan Abidin Özmen, bu sorunun iki yolla çözülebileceğini, birinin imha, diğerinin ise temsil (asimilasyon) olduğunu belirtir. “İmhaya hacet yok, temsile gideceğiz” diyen Özmen’e göre halkevleri, burada kritik bir noktada dururlar. Kürtler, halkevleri aracılığıyla temsil edilmelidir. Halkevlerine önem verilmeli, okuma odaları açılarak halka gazete ve mecmua okutturulmalı, bilgi ve kültüre hitap eden filmler seyrettirilmeli, Türkçe şarkı ve türküler öğretilmeli, Türk eserlerini teşhir edecek müzeler kurulmalıdır.
Diyarbakır’da Kürtçe, Mardin ve Siirt’te ise Arapça sorundur. Halkevleri Yüksek Danışma Heyeti’nden Tahsin Banguoğlu, CHP Genel Sekreterliği’ne gönderdiği bir raporda, Türkçe konuşulmayan yerlerde halkevlerinin en mühim vazifesinin Türkçe öğretmek olduğu ifade eder:
“Türkçe konuşmayan unsurların bulundukları yerlerde halkevlerinin ilk vazifesi Türkçeyi bu vatandaşlara öğretmek ve benimsetmek olmalıydı. Bunun için bu özellikleri taşıyan bölgelerdeki halkevlerinin eğitim kurumları ile işbirliği yaparak geniş, ısrarlı ve devamlı bir faaliyet göstermesi lazımdı.” (s. 204)
“Kuvvetli bir Türklük merkezi”
Ezcümle, yaklaşık çeyrek asırlık tek parti yönetimi, bütün ideolojik aygıtları ile baskı aygıtlarını azami derecede işleterek Diyarbakır’ın kimliğini dönüştürmek ve onu kendi zihnindeki forma uygun hale getirmek ister. İthal vekillerin, umumi müfettişliklerin de, iskânların, sürgünlerin, Türk Ocaklarının, Halkevlerinin, demiryollarının, karayollarının, mimari faaliyetlerin her biri birçok amaca yönelir. Fakat aslında hepsinin altında, Kürtlüğün Diyarbakır’daki güçlü izlerini silmek ve unutturmak, Diyarbakır’ı İsmet Paşa’nın deyimiyle “kuvvetli bir Türklük merkezi” kılmak amacı yatar.
Elbette bütün bu enstrümanlar bazen başarı kazanır bazen boşa çıkar. Yine de bir bütün olarak bakıldığında Diyarbakır’ın muktedirlerin arzu ettikleri biçime girmediğini teslim etmek lazım gelir. Değişir ve dönüşür ama başkalarının kendisi için çizdiği çerçeve itiraz eder ve merkezi rahatsız eden asıl hususiyetlerini bir şekilde muhafaza etmesini bilir.
nedenle Ankara’da oturanların da Diyarbakır’ın kimliğiyle olan hesabı bitmez. Her iktidar, kendi referanslarını Diyarbakır’a dayatmanın yollarını arar. Geçmişte seküler değerlerle etrafı çevrilen kimlik şimdi dini motiflerle örülmeye çalışılır. Dün halkın kendi hayatı üzerinde söz sahibi olmasının önüne umumi müfettişlikler çıkarılır, bugün aynı işi kayyumlar üstlenir.
Hülasa, iktidarlar gelir gider ancak referansları farklılaşsa da onların Diyarbakır’ı bir ele geçirme, bir fethetme, bir kendine benzetme hevesi bitmez.
* Ercan Çağlayan, Cumhuriyet’in Diyarbakır’da Kimlik İnşası (1923-1950), İletişim Yayınları, İstanbul, 2014.
Perspektif, 25.05.2021
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025
28.03.2025
19.03.2025
16.03.2025