Yıldıray OĞUR

Yıldıray OĞUR
Yıldıray OĞUR
Karar gazetesi Tüm Yazıları
Muhsin Batur’un utanıp anlatamadığından gururlananlar...
17.11.2025
18

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, Dersim Katliamı’nın 88'inci yıldönümünde bir anma mesajı yayımladı ve ortalık yıkıldı.

Muhtemelen Dersim, katliam laflarını gören okurların bir kısmının eli hemen yorum bölümüne doğru gitmiştir.

Aslında CHP’nin Alevi milletvekillerinden, Kılıçdaroğlu’na da yakın bir isim olan Sarıbal’ın paylaşımında, bir zamanlarda herkesin ezbere bildiği, arada bir çeşitli vesilerle kullandığı Seyit Rıza'nın idamından önce söylediği sözlere yer vermişti:

“’Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu.

Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.’

Sonra da Seyid Rıza’yı anmıştı:

“Alevi kültürünün hak ve adalet öğretisinin simge isimlerinden Seyit Rıza’yı, oğlu Resik Hüseyin’i ve onlarla birlikte darağacına yürüyen canlarımızı idam edilişlerinin 88. yılında hüzünle ve saygıyla anıyorum. Alevi toplumunun hak ve hakikat anlayışı mazlumdan yana durmayı, haksızlığa karşı söz söylemeyi vicdani bir sorumluluk olduğunu öğütler.

Darağacına giderken insanlığın ortak vicdanına ‘Evladı Kerbelayız; yazıktır, günahtır, zulümdür’ sözleriyle seslenen Seyit Rıza’nın ışığı, adaletin peşinden yürüyenlerin yolunda yanmaya devam ediyor.”

Bundan 10 yıl öncesine kadar muhtemelen sosyal medyada yüzlercesini göreceğiniz, onlarca milletvekilinin, akademisyenin, gazetecinin de benzerlerini paylaşacağı türden bir anma mesajı bu.

Ama son baktığımda 6 milyona yakın kişinin görüntülendiği bu mesaj üzerine Sarıbal fena halde linç ediliyordu.

Üstelik, görebildiğim kadarıyla bu linç dalgasına karşı DEM’li milletvekilleri dışında partisinden ya da Alevi çevrelerden de pek destek alamamıştı.

Ülkedeki atmosferin nasıl değiştiğinin yeni ve çarpıcı bir örneğiyle karşı karşıyayız.

Halbuki bundan sadece 14 yıl önce 23 Kasım 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim için dilediği özür hala sosyal medya hesabında duruyor:

“Dersim olayları sebebi ile devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ben özür dilerim ve diliyorum #OzurDilerizDersim

Başbakan sadece özür dilememiş, devletin Dersim arşivini de açmıştı.

Bir parti toplantısında çıkmış, CHP’nin Dersimli lideri Kılıçdaroğlu’na seslenerek beş gizli belgeyi açıklamıştı:

“Belge-1 yine 1935 yılında bir kanun çıkarılıyor. Kanun'un adı: Tunçeli vilayetinin idaresi hakkında kanun. Sadece Tunçeli'ni kapsamıyor. çevre illeri de kapsıyor. …

İşte bu kanunun ardından, hazırlıklar yapılıyor, 1937,1938 ve 1939 yıllarında Dersim'de maalesef büyük bir dram yaşanıyor. Havadan, karadan, toplarla, hatta gaz bombalarıyla, Dersim'de hareket eden her şey, çocuklar, kadınlar katlediliyor.'

Belge 2: Bakın burada, bir belgeyi sizlere göstermek istiyorum. 8 Ağustos 1939 tarihli bir belge. Jandarma Umum Komutanlığından başvekalet yüksek makamına gönderilmiş. Dersim'e yapılan müdahalenin bilançosunu veriyor, kat'i netice alınıncaya kadar baskınların devam edeceğini bildiriyor. Ekte de bir cetvel var. Ölü, diri, teslim olanların rakamlarını gösteriyor. 1936, 1937, 1938 ve 1939'da, toplam 13 bin 806 kişinin öldürüldüğü bu belgede ifade ediliyor. Bakın deprem felaketinden bahsetmiyorum, öldürülenlerden bahsediyorum.”

Böyle devam etmişti Erdoğan’ın konuşması.

 

Bütün Türkiye günlerce Dersim Katliamı konuşmuş, yaşayan tanıklar manşetlere çıkmış arşivlerden çıkan belgeler dolaşıma girmişti.

Aksini iddia etmenin ayıp olduğu zamanlardı.

Aslında 1937 ve 38’de Dersim’de yaşananlar uzun yıllar boyunca konuşulmamış, Aleviler Atatürk’ün hasta olduğunu iddia ederek kendilerine alternatif bir tarih yazmış ve Türkiye’de kısık sesli bahsedilen ve fazla bilinmeyen bir katliam olarak kalmıştı.

Bu konu üzerinde konuşulması o kadar ayıp ve yasaktı ki, 1985 yılında Milliyet gazetesinde anılarını yayınlayan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur bile, 1938’de 19’uncu Alay’da genç bir teğmenken Kayseri’den götürüldükleri Dersim’de yaşadıkları için anılarında okuyanları şok eden bir cümle kullanmıştı:

“Günlerden bir gün Alayımıza emir geldi... tren yolu ile Elazığ’a intikal edilecek,bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeyegideceğiz. Tren yolculuğumuz 40 kişinin paylaştığı kapalı yük vagonlarında pekilkel ve zor koşullar altında gerçekleşti, Elazığ’ın biraz uzağında Harput’un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum. Alaya verilen özel görev, Elazığ bölgesinde büyük bir manevra ve resmi geçit ile bitti... Subaylara ve bizlere Atatürk imzalı birer madalya dağıttılar.”

Batur’un özür dileyerek anlatmadığı 19’un Alay’ın Dersim’de yaptıkları arşivlerde ve yaşayan tanıkların ifadelerinden artık biliniyor.

Süngü tak emri verilen askerlerin silahlı, sivik ayrımı yapmadan yaptıkları da.

Bizzat Kılıçdaroğlu’nun konuşturduğu dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil, mağaralarda insanların nasıl fare zehiriyle öldürüldüğünü anlatmıştı.

Yani Dersim sadece bir isyanın bastırılmasından ibaret kalmamıştı. İsyancılar ve aileleri, nasıl yakılacağı talimatlarla anlatılan evleri ve tarlaları herşey hedefti.

O yüzden de hala acısı ve anısı taze.

Ama devletin Dersim için özüründen 13 yıl sonra bugün CHP’li bir Alevi milletvekilinin Dersim anması bile linç edilmesine yetebiliyor.

Toplumlar her zaman ileri gitmiyor bazen geriye de gidebiliyor.

Hatta bazen Muhsin Batur’un yaptığı anlatmaktan utandığı işler, başkaları tarafından gururla anlatılabiliyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar