Yıldıray OĞUR
Eğer son anda vazgeçmedilerse dünyanın Pinochet diktatörlüğüne karşı verdikleri mücadeleyle, Venceremos’la tanıdığı, ünlü muhalif grup Inti-Illimani dün İşçi Partisi’nin gençlik kolu Türkiye Gençlik Birliği’nin 19 Mayıs kutlamasında (Viva 19 Mayıs) sahneye çıktı. Eğer bu sabah kalktıklarında “biz dün gece ne yaptık ya” demezlerse bu akşam da Anıtkabir’in önünde konserleri var.
Şaşılacak bir şey yok. Bu Türkiye’de devrimcilerin yolunun ilk kez Anıtkabir’e düşmesi değil. 1960’ların yükselen sol dalgası Santiago Teknik Üniversitesi’nde okuyan Şilili öğrencilere Inti-Illimani’yi kurdururken, Türkiye’de Samsun’dan Anıtkabir’e Mustafa Kemal Yürüyüşü yaptırıyordu.
Deniz Gezmiş’in önderlik ettiği grup 1 Kasım 1968 günü Samsun’dan yürümeye şu sözler başlatmıştı:
“1919’da başlayan Mustafa Kemal Devrimi kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyet’in bütün kurumları yozlaştırılmıştır. Bugün Türkiye’miz dünyada ilk antiemperyalist ve antikapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal’e rağmen yabancıların desteklediği karşı devrimcilerin etkisi altına girmiştir. Biz Mustafa Kemal Gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya azimliyiz, kararlıyız. Bugün başlayan yürüyüşün amacı budur.”
10 Kasım günü Anıtkabir’de biten yürüyüş sonunda grup adına Anıtkabir defterine de şunlar yazılmıştı:
“Milli kurtuluş yolunda Amerikan emperyalizmine karşı gerçekten İZİNDEYİZ. Milli Kurtuluş mücadelesi yok edilemez onu yok etmek için BÜTÜN TÜRK MİLLETİ’Nİ yok etmek gerekir.”
Peki, bu kadar sistemin içinden bir restorasyon talebi ve anti-Amerikancılık olarak ortaya çıkan bir hareket nasıl eline silah aldı?
Bunun en ilginç cevaplarından biri daha 1971’de yazılmış bir yazı. Yazıyı yazan kişi Türk solunu fikirleri, Türkiye ve dünya okumasıyla Marx’tan ve Lenin’den bile daha çok etkilemiş ve bugün hâlâ solun kullandığı pek çok şablonun sahibi Doğan Avcıoğlu.
Çok erken bir tarihte 23 Şubat 1971’de Devrim gazetesinde çıkan yazısının başlığı: Gerilla. Uzunca bir alıntı ama meseleyi çok iyi anlatıyor:
“NATO’nun kuzeyden gelecek her saldırıya karşı Türkiye’yi korumayacağı ünlü Johson mektubuyla anlaşılınca, Genelkurmay’da bir ulusal savunma stratejisi çizme ihtiyacı doğdu: Türk vatanı, üstün hasım karşısında kendi olanaklarıyla nasıl korunacaktı? Bu sorunun cevabı gerilla idi. Bütün mazlum milletlerin, süperdevlet saldırıları karşısında tek savunma yolu gerilla idi. Çok başka koşullarda yürütülen Kurtuluş Savaşımız dahi, bir gerilla hareketi olarak başlamış değil miydi? Gerilla savaşı için hazırlanma zorunluluğu Genelkurmay’da herkesçe teslim edildi. Fakat bu yolda ciddi bir adım atılmadı. Gerilla savaşı, Johnson mektubuyla unutuldu gitti. Şimdi Türkiye’de başka tip bir gerilla savaşının belirtileri görülüyor. Bu, ülke içinde, siyasi iktidarlara egemen sınıflara ve emperyalistlere karşı bir savaş... Adına ‘Şehir Gerillası’ deniyor ve devrimci gençliğin bu savaşı başlattığı öne sürülüyor. ...Ülkede devrimci bir iktidar işbaşına gelene kadar bu koşullar değişmeyeceğine ve hatta ağırlaşacağına göre, gerilla eylemlerinin büyümesi ve genişlemesi beklenmelidir. Ancak devrimci bir iktidar, devrimcilerin bugün şiddete yönelen enerjisini, ülkenin inşasına çevirebilir. Faşizmin artan vahşetine de son vermek üzere, var gücümüzle devrimci bir iktidar için mücadele edelim.”
Silaha neredeyse milli bir görev olarak, Kuva-i Milliye kılığında bulunan bu kılıfın özellikle “Genelkurmay’ın yapmayı düşünüp yapamadığı” kısımlarının altı çizilmeli. Avcıoğlu’nun o Genelkurmaylarda epey çevresi olan biri olduğu düşünülünce özellikle.
Neredeyse gerillacılığa resmî ideolojiden bulunan kılıftan sonra geriye bu işin nasıl yapılacağı kalıyor. En kolayı o olmuş herhalde. Filistin Kamplarına gidemeyenler için gerillacılığın tüm püf noktaları size bir kitapçı kadar yakın. İlk baskısını 1973’te yapmış Che Guevara’nın Gerillaya Pratik Önerilerkitabının ciltlerini bugün hâlâ sahaflarda bulmak mümkün. Altı baskı yapmış ciltlerden birini açıp okumaya başlıyoruz: “Mitralyözün üçüncü özelliliği gücü ve mermisinin delme etkisidir. Eğer maddi engeller hesaba katılmazsa, mitralyöz mermileri, 300 metreye varan uzaklıktan herhangi bir savaşçıyı vurabilir ve savaş dışı edebilir.”
O Bir Militandı adlı elden ele dolaşmış daha popüler kitaplardan birine şöyle bir bakınca bunun bir kitap olarak basılmış ve okunmuş olması bile insanı ürkütüyor. Ömer Seyfettin’in Primo Türk Çocuğu’nun Vietnam’da geçeni neredeyse.
Yani Türk solu bir ideolojik tercih olarak, kitabına uydurarak, devrimci yöntem olarak bunu seçerek silahlandı. (Türkiye İşçi Partisi gibi birkaç yapı hariç) PKK da dâhil olmak üzere sol örgütlerin silahlanmasının sebebi esas olarak meşru müdafaa değil, devrimci şiddetin tarihi değiştirmek için meşru ve zorunlu olduğuna duyulan inançtı. Ama nedense bu devrimci şiddetin hedefi de ne asker oldu ne de polis. Mesela PKK 1978–1984 arasında devleti değil diğer devrimci örgütleri, ağaları kendisine hedef olarak seçti.
Bugün devrimci şiddet romantize edilirken, “ başka çareleri mi vardı” denirken, devrimci şiddet oluruyla öldürülmüş insanlara, aptalca bir antiemperyalist okuma yüzünden öldürülen İsrail Başkonsolosu’na, bir hiç uğruna öldürülmüş o Batılı teknisyenlere ve bu uğurda eline silah alıp genç yaşında, daha başka bir yol üzerinde yeterince düşünme şansı olmadan devletin vahşi şiddet makinesinin karşısında kendini bulup hayatını kaybeden insanlara saygısızlık ediliyor.
Daha da kötü bir şey yapılıyor. Bugün yine devrimci şiddet uğruna hâlâ dağlarda olan, silahın hâlâ çözüm olduğunu zanneden ve bu yüzden hayatlarını kaybeden gencecik insanları da silahsız bir mücadeleye ikna edecek, evlerine götürecek yollara kayalar atılıyor.
Bugün yapılması gereken bu devrimci şiddet tarihiyle amasız hesaplaşmak ve bu geçmişle ideolojik, romantik bütün ilişkiyi koparmaktır. O mücadelenin hiçbir tarafı kutsal ve değerli değildi, hayatını kaybedenler saygıyla hatırlanabilir ama silahlı mücadelelerini unutmak için geç bile kalındı.
Yine de umarım şiddetli bir yağmur yağar ve Inti-Illlimani bu akşam Anıtkabir’in önünde konser veremez. Bu kadarını Türkiye solu bile hak etmiyor...
Yazarlar
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
22.09.2025
20.09.2025
17.09.2025
10.09.2025
8.09.2025
6.09.2025
3.09.2025
2.09.2025
30.08.2025