Yıldıray OĞUR
UFO, İngilizce “Tanımlanamayan Uçan Cisim”in kısaltması.
Bu kelimenin Türkçe’de bir karşılığı yok. Ama işlevi açısından en iyi karşılayan hangi kelime diye sorulsa hiç düşünmeden “Provokasyon” derim.
Türkiye’de bir olaya “provokasyon” denince aslında o olayın tanımlanamayan bir cisim olduğunu söylemiş olursunuz.
Ama burada gerçekten üzerinde kafa yorup, düşünüp, yine de tanımlayamamaktan bahsetmiyoruz.
Hatta genelde bir tanımlama çabası ve niyeti bile yoktur ortada.
Hiç düşünmeden, hemen gelişine kullanılan bir kavramdır provokasyon.
Bir olaya “provokasyon” diyorsanız aslında o olaydan hızlıca uzaklaşmak, kaçmak, yüzleşmemek, üzerine düşünmemek, sebeplerine ve sonuçlarına kafa yormamak, next next deyip geçmek istediğiniz sonucu çıkarılabilir.
Bir tür ağrı kesicidir bu kavram. O anki ağrıdan, sıkıntıdan sizi kurtarır.
Yani tanımlanamayandan çok, açıklanamayan, açıklanmak istenmeyen, açıklamaya çalışmak işinize gelmeyen cisimlere ülkemizde “provokasyon” denir.
Öyle bir hayat kurtarıcı, el freni, hava yastığıdır ki acil durumlarda üzerinizden yükü, sorumluluğu, hesap verme yükümlüğünü atar.
Bazen “provokasyon” demek bir uzlaşma zemini de olabilir.
Kimsenin yüzleşmek istemediği hakikatlerden, toplumu geren meselelerden, çatışma potansiyeli olan konulardan topluca kaçmak gerektiğinde imdada provokasyon yetişir.
Bir tür milli mutabakat zemini kurulur, bu sayede hayat hiç bir şey olmamış gibi devam edebilir.
O yüzden Türkiye’de provokasyon kavramı bir boş gösterendir.
Ama bir taraftan da bir telaşı, hatta bir tür suçluluk psikolojisini de ele verir.
Provokasyon kavramının aptallaştırıcı bir tarafı da vardır.
Elinizin altında böyle bir kavram varken hiçbir konuyu uzun boylu düşünmenize, herhangi bir meseleyi sahiden dert yapmanıza ve tabii ki çözmek gibi büyük sorumlulukların, risklerin altına girmenize gerek kalmaz.
Suç belirsiz odaklara, asla yetenekleri ve güçleriyle baş edemeyeceğimiz, ancak oyunlarına gelmeyerek onları alt edebileceğimiz elle tutulamayan aktörlere atılır. Böylece provokasyon sayesinde pek çok olay fail-i meçhul olmaktan kurtulur.
Ama aslında provokasyon kavramı bir fail-i meçhul makinesidir. O derin çukura atılan her olayın fail-i hem bellidir, hem belli değildir.
Suçlanacak biri bulunur ama bir suçlu bulunamaz.
O yüzden Türkiye’de pek çok olay “provokasyon” denerek hem çözülmüş hem de çözülmemiştir.
Bir tür plasebo etkisi yapar.
Çok büyük oyunların deşifre edildiği, esas emir verenlerin yakalandığu hissine neden olur ama günün sonunda elinizde çoğunlukla her tarafı dökülen bir komplo teorisinden başka bir şey yoktur.
O yüzden her kesimin kendi favori provokasyonları vardır.
Şimdi onları sıralayıp, aynı anda herkesi kızdırmaya gerek yok.
Çünkü failin tanıdık olduğu, bu hesaplaşmayı yapmaya hazır olmadığınız her olay provokasyondur, karşı tarafın faili olduğu her olay ise provokasyon denerek geçiştirilemez.
Bu bakış yüzünden Türkiye’nin dönüm noktalarındaki pek çok olay provokasyon denerek faili meçhulleştirilmiş, gerçek kimsenin umurunda olmamıştır.
Bugün ise artık kendisinden izinsiz uçan kuşları bile provokasyonla suçlayabilecek bir iktidar var.
Evet, Türkiye’nin şeffaf olmayan bir devleti var. Karanlık yapılar, çeteler, mafya hep hayatımızda oldu. Bu yapılar büyük suçlar da işlediler. Kaba şiddette hiç kötü değiller.
Ama toplumu germek, birbirine düşürmek, tansiyonu artırmak için provokasyon örgütlemek kaba şiddetten fazla bir akıl, planlama gerektiriyor.
Bu kudretli devletin ne kadar beceriksiz olabildiği her vatandaşın malumu iken, ona provokasyon örgütleyecek akıl atfetmek pek akıl karı gibi görünmüyor.
Zaten bugüne kadar provokasyon denen olayların çoğunda sonuç provokasyonu örgütleyenlerin istediği gibi de olmadı.
Günün sonunda o kadar zahmete girip provokasyon örgütleyenler değil, esneme rahatlığında “provokasyonlara gelmeyelim” diyenler, sağduyu çağrısı yapanlar kazanıyor.
Halk istenen provokasyona pek gelmiyor.
Ama anlaşılan her seferinde bin bir zahmetle örgütledikleri ‘provokasyonları’, anında “provokasyon bu” diye teşhir edilmesine rağmen provokatörler ısrarla ve inatla yeni provokasyonlar örgütlemeye, şanslarını denemeye devam ediyorlar.
Provokasyon kavramının Türkiye’deki kullanımı üzerine bu kadar uzun bir girizgahın sebebi, bu kavramın artık gerçeğin üzerini örten, bizi gerçek sorunlarımızdan uzaklaştıran bir perdeye dönmesi.
Son örnek İzmir HDP İl binasına yapılan silahlı bir saldırı.
Türkiye’nin üçüncü en büyük şehrinde, Meclis’teki en büyük üçüncü partisinin binasına giren saldırgan etrafa ateş açtı ve Deniz Poyraz’ın öldürdü.
Saldırıdan sonra bir süre sessiz kalan iktidar cephesinden kısa bir süre sonra kınama mesajları gelmeye başladı.
Mesajların tamamında o kelime yankılandı: Provokasyon.
Böylece yıllardır HDP’ye karşı edilmiş onca ağır sözle oluşan iklimde birinin durumdan vazife çıkarıp bu saldırıyı yapma ihtimaliden provokasyonun güvenli limanlarına kaçıldı.
Böylece milyonlarca insanın oy verdiği, bütün Türkiye’de örgütlü bir parti için bu kadar ağır konuşmanın olası tehlikeli sonuçları hakkında bir muhasebe yapmaktan hızla uzaklaşıldı.
Sadece iktidar değil, muhalefetin bir kısmı da olayı provokasyon kelimesiyle ifade edip, geçti.
Muhaliflerin daha kalabalık bölümü ise ortaya çıkan silahlı Suriye fotoğraflarından hareketle ilk andan itibaren bu olayın örgütlü, planlı karanlık bir saldırı olduğunu iddia etti.
Tabii ki soruşturma sürüyor.
Ama Suriye’de çekilmiş o silahlı fotoğrafların zannedildiği gibi Suriye’de silahlı bir grubun, örgütün, para-militer grubun militanlığı yüzünden çekilmediği, saldırganın Suriye’de görev yapmış bir sağlık çalışanı olduğu ortaya çıktı.
Zaten fotoğraflar da gizli arşivlerden çıkarılmadı, saldırganın herkese açık Instagram, Facebook sayfalarından bulundu.
Tabii ki saldırgan bu saldırı için bir yerden talimat almış, teşvik edilmiş olabilir.
Sokaklarda aylarca ard arda siyasetçi, gazeteci dövenlerin bile örgütlü suçlara sokulmadığı, emri verenin bulunmadığı bir ülkede bu soruşturmalara güvenmemekte tabii ki herkes haklı.
Peki ya bu saldırı bir provokasyon, örgütlü, planlı bir saldırı, karanlık odakların bir tertibi değilse?
Ya gerçekten Türkiye’nin iklimi artık böyle durumdan vazife çıkaran, vatan millet için intikam planları yapan, eline silah alıp düşman olarak gördüğü bir yerdeki herkesi öldürmeye giden saldırganlar yaratabiliyorsa?
Norveç’teki Breivik, Yeni Zelanda’daki Tarrant gibi, ABD’de eline ağır silahları alıp ulvi amaçlar için okulları, kiliseleri, sinagogları basanlar gibi Türkiye’de de artık kendi ulvi davası, vatan, millet için düşman olarak gördüklerine karşı planlı saldırılar düzenleyebilecek genç insan profilleri yetişmeye başladıysa?
Gelir adaletsizliği makasının açıldığı şehirlerde, işsiz gençlerin öfkesinin kabardığı bir zaman diliminde, internetten üzerimize her türlü yalan, propaganda, komplo teorisi, radikal fikir yağarken, yeni neslin dinlediği müzikten oynadığı oyuna kadar şiddete eğilimi artarken iklim ve saha şartları yalnız kurtlar için uygun hale geliyorsa?
Ülkedeki sert siyasi iklim, antidemokratik hava, terörist lafının bu kadar rahat kullanılması, 6.5 milyon insanın oy verdiği meşru bir partinin bu kadar rahatça düşmanlaştırılması, psikolojileri, siyaset bilgileri ve algıları bu siyasi çekişmeleri kaldıramayacak düzeyde olan, şiddet eğilimli birilerine yeşil ışık gibi görünüyorsa?
Cevapları insanı tedirgin edecek sorular bunlar.
Ama provokasyon kelimesi bütün bu sorular ve sorunlar üzerine düşünmeyi erteliyor, üzerlerini kapatıyor, analizleri aptallaştırıyor ve faili meçhulleştiriyor.
Üstelik bunu yaparken bu soruları sormayı, analiz etmeyi de kriminalleştiriyor, sanki bu analizlerle gerçek karanlık failler örtbas edilmeye çalışılıyormuş suçlamasına neden oluyor.
Halbuki saldırı karanlık bir kumpas, planlı bir saldırı ya da provokasyon değilse çok daha ciddi bir sorunumuz var demektir.
İzmir’de HDP binasını basan saldırganın olay yerine taksiyle gelmesi, elinde silah çantasıyla taksiden rahatça indiği o görüntü, militarist kıyafeti, öldürdüğü kadının fotoğrafını leş-1 diyerek Whatsapp’ında durum fotoğrafı yapması, yakalandıktan sonraki rahatlığı, verdiği ifadede anlattığı intikam hayali, yanlış bir şey yapmadığını düşünmesi çok kötü ve korkutucu sinyaller veriyor.
Bütün bunlar şunu söylüyor.
Türkiye’nin PKK terörü, IŞİD terörü, aşırı sol terör örgütleri dışında artık bir aşırı sağ terör sorunu olabilir.
Örgütlü, kurumsal emir komuta zinciri içinde olmaması bunu daha az tehlikeli yapmıyor.
Öldürme listesi yapmakla övünen televizyoncu, internette bir spor haline gelen intikam çağrıları, Peker’in videolarında anlattığı türden mafyanın paramiliter güç gibi kullanılması, sokak ortasında fikirleri beğenilmeyen gazeteci, siyasetçi dövmenin rahatlığı ve cezasızlığı, internette bol silahlı, büyük pazulu fotoğrafların, ırkçı söylemlerin gırla gitmesi bu aşırı sağcı, milliyetçi radikalizmin başka dışavurumları….
Nasıl haklı olarak PKK terörüne karşı HDP, devrimci şiddete karşı sol gruplar, IŞİD ve benzeri grupların şiddetine karşı İslami çevreler bunları açıkça kınamaya, meşrulaştırıcı söylemlerden uzak durmaya çağrılıyorsa bu aşırı sağ radikalizme karşı da benzer bir görev muhafazakar ve milliyetçi çevrelere düşüyor.
Net bir tavır alınmalı, bunu bir vatan görevi, kahramanlık olarak görenlere kapı aralayacak en ufak bir sinyal verilmemeli, vatan ve devlet için suç işlemenin cezasızlığı fikri ortadan kaldırılmalı, bundan sonra benzer işlere kalkışacaklar bu yaptıkları için lanetleneceklerini, cezalandırılacaklarını bilmeli.
Siyaset sahnesinde bir söz söylerken, bu sözlerin sadece bir performans olmadığı, bütün bu ağır sözlerin bin bir çeşit insanın, duygunun, karakterin olduğu 84 milyon insanın kulağına ulaştığı ve onlar için başka anlamlara, sinyallere dönüştüğü hiç unutulmalı.
Ve tabii her olaya “provokasyon” diyerek gerçek meseleleri halının altına süpürme adetinden de vazgeçilmeli.
Çünkü ya provokasyon değilse…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2025
8.11.2025
3.11.2025
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025