Aslı Aydıntaşbaş
Bir rehavet var herkesin üzerinde. “Amaaan boşver” diye ellerini havaya fırlatanların sayısı, her geçen gün artıyor. “Bu kadarmış işte. Bu memleket böyle. Böyle gelmiş, böyle gider. Biz kendi işimize bakalım...” diyorlar.
Amacım içinizi karartmak değil. Ancak bizim mahallede eş-dost ve temas ettiğim insanlar, hep aynı cümleleri tekrarlıyor. Seçim sonrası muhalif mahallenin üzerine çöken “derin hüzün”, yerini kabulleniş hissine bırakmış durumda. Herkesin derdi, bir şekilde Türkiye gerçeğinden uzaklaşmak, kendini olan bitenden soyutlamak, görmemek, duymamak; ezcümle, ruhunu korumaya almak.
Uzun süredir rastlamadığımız bir “içe kapanma” evresine girmiş gibiyiz. Ekranlar çoktan kapandı, sosyal medya hesapları çürümeye bırakıldı. Haber okumak, bulaşık yıkamakla eşdeğer bir eziyet olarak görülüyor.
Siyaset konusunda ağızları bıçak açmıyor.
Çünkü kimsenin enerjisi kalmadı.
Herkes önüne bakmaya, kıyıda köşede kalmış işleri halletmeye, dışarıda kaotik bir dönüşüm süreci tüm hızıyla devam ederken kendine yaşanabilir bir hayat kurmaya odaklanmış durumda. Amaç, fırtınaya dayanıklı sakin bir koya park etmek. Kapıyı, bacayı iyice tıkayıp, içeride mutlu bir yaşam kurmak.
Haliyle yıllar önce rafa kalkan tadilat planları, o babadan kalma eski evi adam etme hayalleri, Foça’ya taşınma, Dikili’deki o araziye bir şeyler yapma, Assos’a yerleşme, iş kurma, şirketi tasfiye etme, Kanada’dan oturum alma, İtalya’da kızı okutma, tası tarağı toplayıp Bodrum’a göç etme hayalleri... Hepsi yeniden gündemde.
Bu aslında tanıdık bir refleks. 1980 darbesi sonrası da benzer bir içe kapanma ve ‘apolitizasyon’ dönemi yaşanmıştı Türkiye’de. Anne-babalarımız, siyaseti bırakıp, kendi hayatlarına, ailelerine, orta sınıf bir yaşam kurma gayretine girmişlerdi.
“Hayat tarzı” lafının Türkçeye 80’li yıllarda girmesi tesadüf değil. “Madem memleket değişmiyor, madem yapabileceğimiz bir şey yok, madem kafasını kaldıranı hapse atıyorlar, o zaman kendi hayatlarımıza dönelim” demişti o dönem toplum...
Ev alalım, çocuk yapalım, iş kuralım, zenginleşelim... Kısaca bundan sonra siyaset dışında her şeyi deneyelim diyen koskoca bir nesil yetişti.
İşte biz, aslında o neslin çocuklarıyız.
Ancak ne hazin ki Türkiye bizlere de benzer bir tecrübe yaşatma gayretinde.
Düşünsenize son yıllarda yaşadıklarımızı.Önce devletin cemaate teslimi, sonra gerisin geri cemaatin devletten temizlenmesi. Çoğulcu demokrasinin fikrinin yükseliş ve düşüşü. Darbe ve sonrasında yaşanan süreç. Otoriterleşme. OHAL. Milletvekilleri ve gazetecilerin tutuklanması. Batı’yla sancılı bir kopuş. İki arada bir derede demokrasinin yükseliş ve çöküşü. Şimdilerdeyse, canlı yayında rejimin değişikliğini izlemek...
Bütün bunlar bize yıllardır iktidar çevrelerinin lafını ettiği ‘Öz yurdunda garip’ hissetmenin ne olduğunu anlattı. Sadece bizlere değil, ona, buna, geniş halk kitlelerine anlattı. Toplumun her bir alt kümesine ‘Azınlıksın, azınlık kalacaksın’ dendi.
Rejim değişikliği, baraj kapakları açılmış gibi gümbür gümbür gerçekleşirken, şimdilerde bize verilen tek seçenek, akşam televizyonda haberleri izlemek ya da izlememek.
Oysa biz zaten o kirli ekranları çoktan kapattık. Kendi hayatlarımıza döndük.
İzlemiyoruz hiçbir şeyi.
Dedim ya, bu ülke bize 1980 sonrası anne-babamızın hayatlarını yeniden yaşattı. Yordu bizi.
Elbet bir gün devran değişecek, Türkiye toparlayacak. Demokrasi ve çoğulculuk yeniden moda olacak.
Ancak durun da o gün gelene kadar şuracıkta bir soluklanalım...
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları


































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018