Cemil KOÇAK
Belki garip gelecek ama, Dörtlü Önerge sunulduğunda basının bu gelişmeyi kamuoyuna duyurmasına gerek görülmemiş, yani izin verilmemişti. Önergeden kimsenin haberi yoktu.
Kısaca tarihte başlangıç noktası ile varış noktası farklı olan pek çok süreç görürüz. DP’nin kuruluş öyküsünün ayrılmaz bir parçası olan ve siyasî literatürümüzde Dörtlü Önerge (Takrir) olarak bilinen sürecin de benzer âkıbeti paylaştığını biliyor muyuz?
DP’nin müstakbel kurucularının 7 Haziran 1945 tarihli dörtlü önergesini kim hatırlamaz? CHP Meclis Grubu’nca tartışılması istenen talepler, bazen sanıldığının aksine, bir muhalefet partisinin kuruluşunu değil de, CHP içinde bir iktidar değişimini amaçlıyordu. Yaklaşık altı ay sonra yeni bir partinin kurucusu olacak olan heyet, bu önergede parti iktidarının değiştirilmesini ve yeni politikayı uygulayacak grup olarak kendilerinin parti yönetimine alınmasını gündeme getirmişti. Öykünün çıkış noktası, paradoksal bir şekilde, dörtlerin CHP yönetimine gelme isteğiydi.
Önergenin ilk isteği milli hakimiyet
Dörtler, önergelerinde, CHP’nin kuruluşundan bu yana esas ilkesinin demokrasi olduğunu hatırlatıyorlardı. Atatürk adının özellikle vurgulanması da dikkati çeken bir başka noktaydı. Önergeye göre, Atatürk’ün ideali demokratik bir rejim yaratmaktı. Ancak buna imkân bulamamıştı. Nitekim Cumhuriyetin kuruluşunda da demokratik ruh esas tutulmuştu. Nedense Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası tecrübesinden hiç söz edilmiyordu. Bunun yerine daha ılımlı bir örnek olan SCF deneyiminden söz etmek belki de daha uygun görülmüştü.
Diğer yandan, İnönü dönemi de ihmal edilmemiş ve milletvekili genel seçiminde bağımsız aday gösterilmiş olmasına da gereken önem verilmişti. Oysa konunun abartıldığı da gözden kaçmıyordu. Çünkü bağımsız milletvekili adayları da nihayet CHP aday listesinde yer alıyorlardı. İnönü dönemine bir atıfta daha bulunuluyor ve savaş yıllarının pek doğal olarak “siyasî hürriyetleri bir kat daha tahdide sebep” olduğu belirtiliyordu. “Bu suretle Teşkilâtı Esasîye Kanunu’nun demokratik ruhundan biraz daha uzaklaşılmıştı.” İnönü döneminde oluşturulan CHP Müstakil Grubu da zikredilerek, bu organın da beklenen sonuca ulaşamadığına işaret edilmişti. İnönü’nün de “demokratik ülküleri taşıdığından şüphe” edilemezdi. Halkın yüksek siyasî bilincine işaret ediliyor ve siyasî özgürlüklere ilişkin bilinç seviyesinin son yirmi yılda bir hayli yükseldiğine dikkat çekiliyordu.
Önergede üç temel istek vardı. İlk istek, “millî hâkimiyet”in fiilen gerçekleşmesini sağlamak üzere özgür meclis çalışması ve denetimiydi. Bu, üzerinde herhangi bir tartışma açılmayan anayasanın demokratik ruhuna hem bir geri dönüş olacaktı, hem de anayasanın uygulanmasını sağlayacaktı. İkinci istek, “siyasî hak ve hürriyetler”in genişçe kullanılması imkânıydı. Üçüncü istek de, parti örgütünde ve faaliyetlerinde aynı görüşler doğrultusunda yeni bir organizasyondu. Bütün bunların önerilmesinde, İnönü’nün 19 Mayıs konuşmasının itici gücü de özellikle vurgulanmıştı.
Metni imzalamak istemeyince dışlandı
Samet Ağaoğlu, anılarında önergeyi CHP eski milletvekili Refik Şevket İnce’nin de imzalamak istediğini, ancak Refik Koraltan ile Fuat Köprülü’nün bu öneriyi İnce’nin milletvekili olmadığı gerekçesiyle kabul etmediklerini de hatırlatıyor. Metin Toker de İnce’nin milletvekili olmadığı için önergeye imza atamadığını belirtiyor. Toker’e göre, İnce “dörtler”dendi. Bizzat Celâl Bayar da bu durumu teyit edecektir. Refik Şevket İnce, Atatürk döneminde milletvekilliği ve bakanlık yapmıştı. İnce’nin kısa bir süre önce Yeni Asır gazetesinde yayınlanan yazısı hatırlanacak olursa, bu girişimin içinde yer almak istemesi doğal görünüyor. İnce’nin talebine rağmen önergenin dışında tutulması, önergenin açık muhalefet deklarasyonu olarak görülmediğini, aksine bir parti içi mesele olarak algılandığını da hissettiriyor.
Toker’e göre, CHP içinde önde gelen muhaliflerden Hikmet Bayur, metni imzalamakta tereddüt edince dışlanmıştı. Cumhuriyet gazetesi, birkaç yıl sonra muhalefet partisi içinde başgösterecek olan anlaşmazlıklar ve çatışmalar sırasında, Bayur’un önergeyi imza etmekten kaçınmasını yeniden hatırlatmak ihtiyacını duyacaktır. Gazetenin haberine göre, önerge Bayur’a iletilmiş ve Bayur da önergeyi incelemek için zamana ihtiyacı olduğunu belirtmişti. Bunun üzerine Bayur’un önergeyi hemen ertesi günü imza etmesi istenmiş, Bayur ise metni inceledikten sonra belki imza edebileceğini belirtmişti. Köprülü, imzanın hemen atılmasında direnmiş ve Bayur da bundan çekinmişti. Bayur, konuyla ilgili toplantılara da katılmamıştı. Bayur’un imzasının önergede bulunması muhtemelen hiçkimseyi şaşırtmazdı. Bayur’un muhalif kimliği hatırlanacak olursa, bu girişime katılması doğaldı. Fakat onun “dörtler”le ilişkisi, bir grup yakınlığı değildi ve önergenin dışında tutulması da, bu yaklaşımının doğrudan bir sonucu olmalıdır.
Ağaoğlu’na göre, önergenin sunuluşu sırasında Menderes’in “ilk düşüncesi, belki de sadece” CHP “içinde yeni bir havayı kuvvetle estirmekti.” Ağaoğlu, bir başka kitabında şöyle yazıyor: “Vardığım sonuca göre”, CHP “içinde murakabeyi kuvvetlendirmek, anayasanın yalnız şekil olarak değil, ruh ve mana olarak da uygulanmasını önce bu yoldan sağlamak, ilk akla gelen tedbir olmuştur. Dörtlü Takrir, bu düşüncenin eseri olarak meydana çıkıyor.” Abdi İpekçi’nin bir gazete sohbetinde, “aslında bir yeni parti kurma düşünceniz yok muydu, o zaman?” şeklindeki sorusunu, Bayar şöyle yanıtlayacaktır: “O vakit yoktu... Ben kendi hesabıma söylüyorum. Diğer arkadaşlar hesabına söyleyemem.” CHP’yi “normal bir parti hâline getirmek için mücadele edecektik, parti içinde.”
Bayar, yine aynı paralelde şunları da söyleyecektir: “Çok partili sisteme gitmeden önce de, tek-parti içinde yapılabilecek bazı demokratik denemeler, düzeltmeler vardı. CHP içinde bazı kimseler bunun vaktinin geldiğine inanıyorlardı. Ben de buna inanlardan biri idim.” Celâl Bayar, Nazlı Ilıcak’a da, “[Dördümüz, Cumhuriyet] Halk Partisi içinde bir ıslâhat yapmanın lüzumuna inanıyorduk” diyecektir. Fevzi Lütfü Karaosmanoğlu da aynı kanıdadır. Karaosmanoğlu’na göre, girişim “kendi içinde bir ıslâh, bir reform” amacı taşıyordu. Tıpkı Toker’in dediği gibi: “Gerçi bugün dahi ‘Dörtlü Takrir’in dört imza sahibinden hayatta bulunanlar, o günkü gayelerinin, ‘parti [CHP] içinde reform’dan ileri olmadığını söylemektedirler. (...) Ve ancak takrirleri reddedildiğinde, ‘başka alternatifler’i düşündüklerini ileri sürmektedirler.”
Vesayetçi ideoloji
Önerge gerek CHP içinde ve gerekse siyasî sistemde şeflik geleneğini sona erdirmek yolunda atılmış bir adımdı. Yeni dönemin hemen başlangıcında, “yeni” siyasî kadrolar, bu hizmet için yönetime adeta kendilerini öneriyorlardı. Önergenin parti içi mesele olarak görüldüğü ve dörtlerin bu aşamada henüz ve sadece parti içi mücadeleyi gündeme getirdikleri açıktır. Haziran ayı başında yeni bir parti, “ikinci parti” kurma düşüncesi muhtemelen hiç kimsenin aklının ucundan dahi geçmiyordu. Amaç, yeni bir dönemin eşiğinde, gerek parti içinde ve gerekse siyasî sistemde bir yönetim değişikliğinin gündeme gelmesinin kaçınılmaz olduğu bu kritik anda, yeni dönemi temsil edebilecek nitelikte “yeni” bir siyasî kadronun suyun üzerine çıkabilmesinin sağlanmasıydı.
Önergenin CHP’nin tek-parti yönetimini ve
sayetçi tek-parti rejimi olarak tanımlayan teorisinin resmî planda ilk kez dile getirilmesi şeklinde ele alınması da mümkündür. Buradaki paradoks ise şudur: İleride CHP’nin tek-parti dönemini diktatörlük olarak suçlayacak olan muhalefet grubu, henüz bu aşamada, partilerinin ve yönetimlerinin tarihini değerlendirmekte ve yorumlamakta farklı bir temele yaslanmayı tercih etmişti ve bunun sonucunda da, partinin ileride resmî görüşünü oluşturacak olan vesayetçi tek-parti rejimi teorisi savunusunu kaleme alarak, resmen deklare etmişti.
“Dörtler”in muhalefetinin siyasî meşruluğunun bulunması gerekiyordu. Vesayetçi tek-parti rejimi teorisi kendiliğinden bu meşru temeli yaratan gerekçe olarak ortaya çıkıyor ve her bakımdan ve her yönden herkesin siyasî pozisyonunu güçlendiren bir yaklaşımı içeriyordu. Şu nedenle: Tek-parti iktidarına geçmişini yeniden yorumlama ve değerlendirme imkânı sağlıyor ve bu kritik aşamada rejimin dönüşümünü meşru ve tarihsel bir siyasî temele oturtmayı başarıyordu. Tek-parti iktidarını siyasî ve tarihî temelde beraat ettiriyor ve rejimin dönüşümü için gerekli olan ideolojik meşruluk alanını yaratıyordu. Geçmişe de haklı ve meşru bir bakış açısı kazandırıyordu. İktidar açısından hem geçmişe ilişkin siyasî sorumluluklarından kaçınmayı ve hem de yeni rejime geçişin siyasî elâstikiyetini ve meşru ideolojik ve siyasî zeminini kazanmayı mümkün kılıyordu. Muhalefet açısından ise, tek-parti iktidarının siyasî geçmişini temize çıkarmak bakımından ilk bakışta olumsuz bir yaklaşımın ürünü olarak görülebilirdi. Fakat muhalefeti oluşturan siyasî kadroların tek-parti yönetiminin siyasî sorumluluklarına katıldıkları hatırlanacak olursa, bu takdirde bu türden bir yaklaşımın muhalefet açısından da yararlı ve gerekli olduğunu kabul etmek gerekir. Belki de tek şaşırtıcı olan husus, teorinin iktidarca değil de, muhalefetçe icat edilmesidir! Lâkin iktidarın da bu teoriye iltifat etmesi için çok zaman geçmeyecektir.
Önergenin âkıbetini 13 Haziran tarihli gazetelerden öğrenmek mümkündür. Önerge 12 Haziran’da CHP Meclis Grubu’nda görüşülmüş ve reddedilmişti. Kamuoyunda ve basında ise önergenin içeriğinden ve metninden haberdar olmak hâlâ mümkün değildi. Basında yapılan resmî açıklamada, sadece bir önergeden söz ediliyor ve kısa açıklama ile birlikte önergenin reddine ilişkin bilgi veriliyordu.
Meraklısı için açıklama
ÖNERGENİN metni pek çok kaynakta bulunmaktadır. Lâkin metinde bir kelime değişikliği de söz konusudur: Elimizde bulunan orijinal bir metinde bir kelimenin farklı olduğu görülüyor: “Millî hâkimiyetin en tabiî neticesi ve aynı zamanda dayanağı olan meclis murakabesini anayasamızın yalnız şekline değil ruhuna da tamamiyle uygun olarak tecellisini sağlayacak tedbirlerin alınması” cümlesinin son kelimesi pek çok kaynakta “aranması” şeklinde yer almaktadır; bu kelime çok daha geniş ve ılımlı bir siyasal ifade taşımakta iken; “alınması” kelimesi çok daha sert ve kesin bir istikâmeti göstermektedir. Elimdeki metinde ikinci kelime kullanılmıştır. Buradan hareketle, Dörtlü Önerge sahiplerinin siyasî istikâmetlerini ne ölçüde tayin ettikleri, tercih ettikleri üslûpla da yakından alâkadardır. Bu kelimenin hangi aşamada değiştirilmiş olduğunu saptayamadım. Elimizde bulunan daktilo edilmiş önerge metni, CHP Meclis Grubu’na sunulan orijinal metin midir sorusuna kesin bir yanıt vermek mümkün değilse de, en azından metnin bir aşamasında kelime değişikliği yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu bakımdan metnin son halinde hangi kelimenin tercih edildiğini kesin olarak belirtmem mümkün değildir. Dörtlü Önerge”nin orijinal bir metni Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü kataloğunda bulunmakta olup, katalog numarası: 030 10/53 315 4’dür.
Okuma parçaları
Yakın zaman önce yayınlanan İkinci Parti kitabımda 1945 yılındaki gelişmeleri bütün ayrıntıları ile ve genişçe anlattım. Serinin devamını da hazırladım; yakında yeni cildi de baskıya vereceğim. Rıfkı Salim Burçak’ın Türkiye’de Demokrasiye Geçiş kitabı klasik metinlerden biridir; tıpkı Mahmut Goloğlu’nun Demokrasiye Geçiş kitabı gibi. Ne var ki, kendi kitabımda bu kitapların isimlerini dahi eleştirdiğimi hatırlatmalıyım. Ben kitabımda dönemi “iki partili siyasî sistemin kuruluş yılları” olarak isimlendirdim. Demokrasi kelimesini hiç kullanmadım. Nilgün Gürkan’ın Türkiye’de Demokrasiye Geçişte Basının Rolü kitabı dönemin basınının siyasal gelişmeler karşısındaki tutumunu aksettirmesi bakımından yararlıdır. Süleyman İnan’ın Muhalefet Yıllarında Adnan Menderes kitabı da dönemin muhalefetini yakından tanımamıza yardımcı olmaktadır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016