Cemil KOÇAK
Kırk yıldan uzun bir süre önce ‘9 Mart’ın 12 Mart’a evrildiğini artık duymayan kalmamıştır. ‘9 Martçı’lar kaybetti. ‘İlerici’ grubu oluşturan ‘9 Martçı’lar ya kazansaydı, acaba neler olurdu?
Elbette, ciddî tarihçilerin olmamışı olmuş gibi düşünerek tamamen hayalî ya da spekülatif sonuçlar çıkarması beklenemez. Bu bakımdan kaybedenlerin tarihi yazılırken, ancak ‘kazansalardı acaba ne yaparlardı?’ sorusuna o zamana kadar söylediklerine ve yazdıklarına bakılarak bir hüküm verilebilir. Şimdi aradan geçen kırk yıldan uzun bir süre sonra biz de böyle yapmaya çalışalım…
Doğan Avcıoğlu ve ‘9 Martçı’lar
Şöyle yapacağım: Doğan Avcıoğlu’nun ilk baskısı Şubat 1971 tarihli olan “Devrim Üzerine” adlı kitabını temel alarak, ‘9 Martçı’ların programına bir göz atacağım. Neden bu kitap derseniz eğer, şunun için: Avcıoğlu, ‘9 Martçı’ların bence beyniydi; ‘Devrim” gazetesi, hareketin “karargâhı” sayılırdı; fakat Avcıoğlu’nun kitabı, adeta tam zamanında yayınlanmış bir hükûmet programı niteliğindeydi. Nitekim kısa bir süre sonra Nisan’da ikinci baskısını da yaptı. 12 Mart öncesinde ‘9 Martçı’ların adeta siyasî manifestosu olarak kabul edilebilecek olan bu arka cebe bile sığabilecek ölçülerde nispeten küçük boyutlu kitabın önemi, o zaman için de yakından biliniyordu.
Elbette Avcıoğlu’nun çok daha geniş boyutta ve o dönemde muazzam önem taşıyan diğer eseri olan “Türkiye’nin Düzeni” kitabı, bu küçük kitabının bir anlamda teorik ve tarihsel arka plânı olarak kabul edilebilir. “Türkiye’nin Düzeni”, dönemin sol aydınlarının bir anlamda olmazsa olmazı olarak benimsenmişti. Çok baskı yapan, ama daha önemlisi, çok okunan ve tartışılan bir eserdi bu… Hatta zamanın Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, “Türkiye’nin Düzeni”ni okumayan bir kurmay subayı eksik göreceğini söylemekten bile çekinmemişti. O kadar yani…
“Devrim Üzerine”
Fakat konuyu dağıtmayalım; Avcıoğlu, “Devrim Üzerine”de, ‘9 Mart’ sonrasında kurulacak yeni “ilerici hükûmetin programı”nı açıklamıştı aslında… Şimdi bu kitabın izinden, ‘9 Martçı’lar kazansalar neler yapacaklarına bir bakalım… Avcıoğlu’na göre, Türkiye’nin içinde bulunduğu aşama, “ulusal kurtuluş devrimi”ydi. Bu aşamada “dostlar” ve “hasımlar” vardı. Türkiye’de “devrimci bir düzen değişikliği”nin karşısında “iç ve dış hasım güçler” vardı. Bu güçler, başkaca devrimci güçlerin sandığının aksine, aslında hayli kuvvetliydi. Kuvvetli olmalarının nedeni de, hem iç ve hem de dış desteklere sahip olmalarıydı.
“Ulusçu güçlerin, bilinçli ve örgütlü sağlam bir halk desteğinden yoksun oluşu, ciddî bir zaaf teşkil etmektedir” diyordu. O halde, ne yapmalı? Avcıoğlu’nun bu soruya yanıtı hep şu olacaktır: “Atatürk, büyük devrimci hamlelerin gerçekleştirilmesini engelleyen bu durumun ıstırabını devamlı çekmişti.” Ve o “ne yaptıysa” “devrimci ordu gücüne dayanarak” yapmıştı. “Devrimleri gerçekleştirme aracı olarak kurduğu Halk Partisi, saflarındaki eşrafın ve öteki tutucu güçlerin ağırlığı altında, hiçbir zaman halkın ve devrimin partisi” olamamıştı.
Bu zor koşullarda devrimci güçlerin dayanabileceği yegane güç, ancak “devrimci ordu gücü” olabilirdi. “Devrimci ordu gücü” kimlerden oluşacaktı sorusuna, Avcıoğlu’nun yanıtı şudur: “Asker, sivil genç devrimci aydınlar, öğretmenler ve üniversite gençliği…” İktidar alınır alınmaz, “idarenin her alanında girişilecek geniş bir gençleştirme hareketi, devrime bağlı genç aydınları kilit mevkilere getirerek, devrime bir güvenlik ve destek”sağlayacaktı. Nihayet “devrimci parti” kurulacaktı. O olmadan devrimci bir hareketlenme asla olamazdı.
“Türkiye nasıl kalkınabilir?”
Avcıoğlu, 1960’lı yıllarda Türkiye’de “ilerici güçler”in iktidara nasıl geleceklerini ve geldikten sonra ne yapacaklarını yazmıştı aslında… Türkiye’nin kalkınma sorunu, Avcıoğlu’nun ve ‘9 Martçı’ların önlerinde buldukları asıl meseleydi. “Kapitalist olmayan bir kalkınma modeli” benimsenecekti. Türkiye, emperyalist bloktan kopacaktı. İçeride millîleştirmelere geçilecekti. Plânlı bir kalkınma stratejisi olacaktı. “Toprak devrimi” yapılacaktı. “Ekonomik açıdan verimsiz bir faaliyet olan reklâmcılık” alanı, “bir sürü insanı verimsiz bir faaliyete yöneltmenin yanı sıra, basın özgürlüğünü de tehdit” ediyordu. Dış ticaret devleştirilecekti. Bankalar da öyle… Sigorta şirketleri de…
“Parlamentoculuk”
Avcıoğlu, parlamenter sistemin Anglo-saksonların hegemonya kurdukları yerlerde satmaya çalıştıkları bir mal olduğundan söz ediyordu. Oysa, “azgelişmiş ülkelerde parlamentoculuk, yaşayabildiği sürece, tutucu güçlerin ve dolayısıyla emperyalizmin işine yaramıştı.” Bu “ithal malı politik sistem kesin olarak reddedilmeliydi. Bağımsızlığa giden yol buradan geçmekteydi. Azgelişmiş ülkeler, “bağımsızlık ve kalkınma gereklerine daha uygun düşen ‘tek-partili demokrasiler’e yönelmişlerdi.” “Batı tipi çok-partili rejimler, işbirlikçi kapitalistler ile feodal unsurların egemenliğini sağlarken; ‘tek-partili demokrasi’ etiketi yapıştırılan ilerici yönetimler ise, emperyalizmle uyuşan bu sınıfların tasfiyesine koyulmuşlar ve becerebildikleri ölçüde eylemlerini emekçi kitleye dayandırmaya çalışmışlardı”
Atatürk devrimleri
Avcıoğlu, “parlamentoculuğa geçişle birlikte” “köklü devrimlerin rafa” kaldırılmış olmasından şikâyetçiydi. İşin aslı; “parlamentocuk, Kemalist millî devrimcileri ikinci plâna geçirerek ve tutucu güçler koalisyonunun egemenliğini sağlayarak, Türk halkının mutluluğu ve ülkenin kalkınması için hayatî önem taşıyan devrimci atılışların tasfiyesine yol açmıştı.” Avcıoğlu’nun önerisi basitti: Batı tipi parlamentoculuk, aslında “taklitçilik”ti. Ve “taklitçiliği bırakarak, devrimci bir düzen değişikliği için en uygun politik sistem” bulunmalıydı. “Askerî dikta çözüm yolu değildi.” Bu biraz şaşırtıcı gelebilir; çünkü şimdiye kadarki programın olağan akışı ancak bir ordu yönetimine çıkıyor gibiydi. Avcıoğlu, bu cümlesinden hemen sonra bize şu açıklamada bulunacaktır: “Son yüzyıllık tarihimizde Türk ordusu, ilerici bir güç olarak daima ön plânda rol oynamıştır.” Bütün Kemalist devrimci geçmiş, aslında “Kemalist yöntemin doğruluğunu ve bugün için de geçerli olduğu gerçeğini” değiştiremezdi.
27 Mayıs üzerine düşünceler
Hemen birkaç yıl önce gerçekleşen 27 Mayıs acaba bir örnek model olabilir miydi sorusuna Avcıoğlu, şöyle yanıt verecektir: 27 Mayıs aslında “başarılı bir hareket”ti. Fakat o sırada toplumda henüz “köklü devrimler”i gerçekleştirebilecek “fikir birikimi” sağlanamamıştı. Bu bakımdan 27 Mayıs, ancak bu kadarını yapabilirdi. Oysa şimdi artık “27 Mayıs öncesi günlerde mevcut olmayan, kitlelere mal edilebilecek bir fikir birikimi vardı.
Proleterya Sevdası
Avcıoğlu, bazı aydınların bütün bu gelişmelerin sağlanması için “proletarya”ya yöneldiklerinden söz ederek, bunun yanlış bir seçim olduğunu belirtiyordu. Onlar “proleterya gerçeğinden koparak, soyut bir proletarya edebiyatına saplanma tehlikesi” ile karşı karşıyaydılar. Pek çok aydının “proletarya ile en ufak bir bağlantısı” bile yoktu. Onlar, yalnızca “soyut bir proletarya sevdasının şampiyonluğunu yapıyorlar”dı. Onlarınki sadece bir “entelektüel tembellik”ti. Oysa, “devrimci iktidarların somut sorunlarına” eğilmeleri gerekirdi. Bu eksiklik yüzünden, Avcıoğlu’na göre, “Türkiye [bunun bedelini] bir kez daha hayli pahalı ödeyecekti.
“Bekleyiş”
Nihayet Avcıoğlu, 12 Mart muhtırasından on gün önce, 2 Mart’ta, 9 Mart’a adeta çeyrek kala, haftalık “Devrim” gazetesinde şunları yazmıştı “Parlamenter sistemin sonuna yaklaştığı artık iyice seziliyor.” “Yöneticiler ülkeyi yönetmekten âciz…” “Politikacılardan umut kesilmiş durumda…” “Bir şeyler bekleniyor.” “Bundan daha kötüsü, Türkiye koşullarında düşünülemez.” Eğer 9 Mart başarılı olsaydı, muhtemelen Avcıoğlu’nun şu satırları ona yol gösterecekti: “Bu tehlikelere karşı uygun ve zorunlu savunma, şiddetin açıkça kullanılmasıdır.” “Devrimin ilk aşamasında şiddet ağır” basacaktı. “Devrimci hükûmetin ihtiyaç halinde kullanacağı baskı gücü şu unsurlar”dan oluşuyordu: “Mevzuat, polis; organize istihbarat servisleri; propaganda; örgütlü askerî güç-ordu.” Avcıoğlu, yapılması gerekenleri de şöyle özetliyordu: “Amaç, hükûmetin tutamadığı her türlü örgütlenmiş politik faaliyeti dağıtmakla yetinmeyip, her türlü yıkıcı ve bölücü eylemi kanun dışı kılmaktı.” Yasalar, “vatandaşların ödev ve haklarını sınırla”malıydı. “Hükûmete yeteri kadar geniş takdir hakkı” tanınmalıydı. Mevzuat ise şunları kapsamalıydı: “Hükûmeti devirmeye kalkışmak, hükûmeti devirmekten söz etmek, yanlış söylentiler yaymak, telâş ve ümitsizlik yaymak, şiddeti teşvik, resmî sırları açıklamak, casusluk, sabotaj…” Bütün toplu yürüyüşler izne bağlanacak; “tehlikeli büyüklükteki sokak gösterileri de yasaklanacaktı. Mahkemeler de “devrimci hükûmetin kontrolü”nde kalacaktı. Polise “politik bilinç” verilecekti. Polis, “devrimci bir hükûmetin partizan bir paramiliter silâhı” olacaktı. “Bir muhbir şebekesi” kurulacaktı. İstihbarat ise “devrimin sinir merkezi”ydi. “Devrimci aşama”da, “sağlam hükûmet propagandası, baskı ve şiddet gücünün kullanılmasına sıkı sıkıya bağlanmalı”ydı. “Propaganda, baskı ve şiddetin devamlı kullanılmasını ‘haklı göstermeye’ hizmet etmeli”ydi. Basın da “kontrol altında tutulmalı”ydı. “Devrime bağlı ve etkin bir ordu” gerekirdi. Ordudan devrime “sadakat” bekleniyordu. Orduda “politik eğitim” eksik bırakılmamalıydı. İşte, eğer iktidara gelebilseydiler; ‘9 Martçı’ların siyasî ütopyası bundan ibaretti…
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016