Cemil KOÇAK
Biliyorum, bazen insan farkında olamıyor; gençliğim sıkıyönetim bildirilerinin okunması arasında geçip gitti. Bugün bakıyorum da, hiç sıkıyönetim bildirisi işitmemiş olanlar, toplumun önemli bir kesimini oluşturuyor artık…
Bugün hoşlarına gitmeyen ne varsa kendilerine yönelik baskı ve diktatörlük belirtisi olarak algılayan pek çok gencin aslında sıkıyönetime ilişkin hiçbir anısının bulunmadığının hatırlanması iyi bir başlangıç noktası olabilir. Unutulmasın ki, Türkiye’de son sıkıyönetim uygulaması, 12 Eylül darbesinin ardından, 1987 yılının yaz aylarında sona ermişti. O halde, 12 Mart darbesinin hemen ardından doğanların, yani bugün artık kırklı yaşlarına gelmiş olanların dahi sıkıyönetim denildiğinde kişisel anılarında hiçbir imge bulunmuyor. Nerede kaldı ki, son sıkıyönetimin kaldırılmasından sonra doğanların zihninde en ufak bir iz kalmış olsun.
Sıkıyönetimlerimizin tarihi
Cumhuriyet döneminde ilk sıkıyönetim, 1925 yılında Şeyh Sait ayaklanması üzerine ilân edilmişti. Üç yıla yakın sürdü. Erzurum’da şapka yasasına muhalefetten dolayı aynı yıl içinde ilân edilen sıkıyönetimin ömrü yalnızca bir ay olmuştu. Sıkıyönetim demek, sıkıyönetim mahkemelerinin çalışmaya başlaması anlamına geliyordu. Tabiî buna bir de istiklâl mahkemelerinin faaliyeti ilâve edilmelidir. Şark istiklâl mahkemesi, bu sırada beş binden fazla kişiyi yargıladı; yargılananların neredeyse yarısı mahkûm oldu; beş yüze yakın idam cezası söz konusuydu.
Ardından Menemen’de Kubilay’ın öldürülmesi üzerine, Menemen ile Manisa’nın ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde sıkıyönetim ilân edildi. İki ay kadar sürdü. Sonra İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte, çok uzun yıllar sürecek olan yeni bir sıkıyönetim dönemi başladı. Bu kez, İstanbul ve Kocaeli başta olmak üzere, Trakya bölgesinde Edirne, Kırklareli, Tekirdağ ve Çanakkale’de sıkıyönetim ilân edildi. 1940 yılının sonlarında başlayan sıkıyönetim, değişik zamanlarda sürekli olarak uzatıldı. Nihayet Demokrat Parti kurulduğunda sıkıyönetim devam ediyordu. Muhalefetin itirazlarına rağmen sıkıyönetime son verilmedi ve sıkıyönetim ilk kez iktidarın muhalefet üzerinde baskı aracı olarak kamu oyunda tartışılma imkânı buldu. Nihayet ateşli tartışmaların ardından 1947 yılının son günlerinde sıkıyönetim kaldırıldı.
‘Ruhsatsız düğün’e yasak
DP de sıkıyönetime başvurmak zorunda kaldı: 1955 yılında 6-7 Eylül olayları iktidarı zorladı. Ankara, İstanbul ve İzmir’de sıkıyönetim ilân edildi; altı aylık süre için. Fakat İstanbul dışında bu sürenin sonuna gelinmeden, henüz yarısındayken, sıkıyönetime son verildi. Buna karşılık İstanbul’da süre uzatıldı. İstanbul’da sıkıyönetim yaklaşık bir yıl sürdü.
Şimdi biraz da bu yakın tarihli sıkıyönetim uygulamalarından birkaç örnek verelim: Ankara’da ‘ruhsatsız düğün’ yapılması, Ankara sıkıyönetim mahkemesinin ilgili kişiyi bir ay hapse mahkûm etmesiyle sonuçlandı! Ama asıl olan basın üzerindeki yasaklardı tabiî. Sıkıyönetim demek, basında yasaklar anlamına geliyordu çünkü; geleneksel olarak. Birbiri ardına yasaklanan gazete ve dergiler, sıkıyönetimin olmazsa olmazıydı. Orman yangınlarının failleri dahi sıkıyönetim mahkemesinin görev alanına alınmıştı.
İstanbul sıkıyönetim komutanlığının bir bildirisinde şöyle denilmişti: “Sayın halkımızdan bazıları yaya kaldırımının dışında yol üzerinde yürümektedir. Görevli askeri nakil vasıtalarının gidiş ve gelişlerini güçleştirmemeleri ve kazalara meydan vermemeleri için yaya kaldırımlarının dışına çıkmamalarını sayın halkımızdan rica ederiz.” İzmir sıkıyönetim komutanlığının veda mesajı da duygu yüklü sayılabilirdi: Gazete haberine göre, sıkıyönetim komutanlığınca alınan bütün kararlar, sıkıyönetimin kaldırılmasıyla birlikte artık hükümsüz kalmıştı. Komutanlık hiç olmazsa bir kararının devamlılık arz etmesini istemişti: Bu da, otobüs ve diğer bekleme yerlerinde bir süredir uygulamaya konulmuş olan sıra usûlüydü. Komutanlık, bu usûlün muhafazasının sıkıyönetim anısı olarak devamını rica etmişti! (İzmirli olarak belirtmeliyim ki; bu usûl maalesef devam edemedi; İzmir sıraya girmekte ayak diredi; fakat Konak otobüs ve dolmuş duraklarında sıraya her zaman uyuldu-belki de sıkıyönetimin kalıcı unsuru olarak!)
27 Mayıs öncesi, sonrası
27 Mayıs öncesindeki öğrenci gösterileri, sıkıyönetim ilânı ile sonuçlanmıştı. 28 Nisan’da başlayan sıkıyönetim, 27 Mayıs’tan sonra fiilî bir hâl aldı; ama sıkıyönetim ilân edilmedi. O zaman ikinci cumhuriyet olarak isimlendirilen yeni rejime karşı ilk darbe teşebbüsünün başarısızlığı sıkıyönetim ilânına gerek görülmeksizin geçiştirilmiş olabilirdi; fakat 21 Mayıs 1963 tarihli ikinci ayaklanma girişiminden sonra sıkıyönetim ilânı yeniden gündeme geldi. Ankara, İstanbul ve İzmir’de yeniden sıkıyönetime geçildi. Ankara ve İstanbul’da bir yıldan daha uzun süre devam eden sıkıyönetim, İzmir’de yalnızca beş ay sürmüştü.
Türkiye’nin siyasal ve sosyal tarihinde önemli yeri olan 15-16 Haziran 1970 işçi eylemlerinin ardından İstanbul ve Kocaeli’nde sıkıyönetim ilân edildi; toplam üç ay sürecek yeni bir döneme girildi. Sıkıyönetim komutanlığının bir emri de, sıkıyönetim ve birinci ordu komutanlığı bölgesindeki bütün asker ve sivil personelin özellikle yabancı turistlere her konuda kolaylık göstermesiydi; talep ve ihtiyaçları olduğunda yardım edilecekti! Sıkıyönetim komutanlığı, İstanbul belediyesinden de kentin trafik düzensizliğinin derhal giderilmesi için acil önlem almasını istemişti!
12 Mart sıkıyönetimi
12 Mart darbesinin hemen ardından 1971 yılının Nisan ayında bu kez on bir ilde sıkıyönetim ilân edildi. İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Zonguldak, Ankara, İzmir, Eskişehir, Adana, Hatay, Diyarbakır ve Siirt’te. Sıkıyönetim uygulaması 1973 yılı başından itibaren çeşitli kentlerde kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Önce Sakarya ile Zonguldak’ta. En sonunda da yirmi dokuz ay sonra Ankara ile İstanbul’da. 1973 yılının Eylül ayında 12 Mart döneminin sıkıyönetim zinciri sona ermişti. 12 Eylül öncesinde Kıbrıs harekâtı yüzünden ilân edilen sıkıyönetim on dört ili kapsamıştı. Süresi değişik illere göre bir ay ile bir yılı bulacaktır. Sanırım siyasal hayatta yer tutmayan tek sıkıyönetim uygulaması da buydu. Ama daha sonraki uzatmalarda siyasal gündemin bir parçası oldu. 1973 seçiminden sonra da sürdü; gerek Sadi Irmak ve gerekse Adalet Partisi’nin koalisyon hükûmetleri döneminde. Nihayet 1975 yılının yaz aylarının sonlarına doğru kaldırıldı.
Son sıkıyönetim
Bülent Ecevit hükûmeti de, 1978 yılının son günlerinde, Maraş olayları nedeniyle on üç ilde sıkıyönetim ilân etti. Yeni yılda ise bunlara dokuz kent daha dahil edildi. Demirel hükûmeti de sıkıyönetimi sürdürdü. 12 Eylül’e gelindiğinde zaten iki düzine kadar ilde sıkıyönetim vardı; sonra bütün yurtta ilân edildi. Sıkıyönetim, Özal’ın başbakanlığında 1986-1987 yıllarında büyük ölçüde tedricen kaldırıldı. Tahmin edileceği gibi, son kaldırılan bölge güney doğuydu. Ondan önce Türkiye çapındaki sıkıyönetim 1984’den itibaren peyderpey kaldırılmaya başlanmıştı.
1987 yılında nihayet güney doğuda da sıkıyönetim kaldırıldığında; 1980’de doğanlar ya da o sırada çocuk sayılabilecekler; Türkiye’de sıkıyönetimin ne demek olduğunu hiçbir zaman bilemediler. Bilemeyecekler de. Ama bundan yakınan kim? Aksine; bugün toplumun çok önemli bir kesiminin radyoda, televizyonda hiç sıkıyönetim bildirisi işitmemiş olması, Türkiye’de demokrasinin gelişimi açısından başlı başına bir merhaledir. Tabiî anlayana!
Merak edenler için hemen yazayım; bu konuda uzun yıllar önce Zafer Üskül tarafından yazılmış olan “Siyaset ve Asker” kitabı, hâlâ el kitabı hüviyetini korumaktadır. Kitabın arkasında ek olarak verilmiş ve her ile ait sıkıyönetim tarihçesi bile tek başına Türkiye’nin demokrasi tarihinde sıkıyönetimin ne anlama geldiğini belirtmek için yeterlidir. Bu yazıyı hazırlarken de bana yol gösterdi.
TELEVİZYONDA YENİ TARİH PROGRAMIMIZ
Kanal 360’da Tarih360 adıyla çarşamba akşamları yeni bir tarih programına başladık; meslekdaşım ve arkadaşım Hakan Erdem ile birlikte. Çarşamba akşamları 21:30-23:00 arasında ekranda olacağız. Geçmişle bugünü harman etmeye çalışacağız. Yakın tarihimizi sorgulayan, eleştiren ve mercek altına alan bir program olacak bu. Meraklılara haber vermek istedim.
BENİM GÖZÜMLE SIKIYÖNETİM BİLDİRİLERİ
Siyasete gözümü sıkıyönetim bildirileriyle açtığımı söyleyebilirim. Daha 15-16 yaşlarında, 12 Mart’ın sıkıyönetim kâbusu, beni önce aradığım kitapları bulamamakla sardı. Her öğle ve akşam, radyonun ajans saatinde bilmem hangi sıkıyönetim komutanlığının bilmem kaçıncı sıkıyönetim bildirisini art arda dinlemek, sonra televizyon saati başladığında bunları bir kez daha işitmek, dehşet vericiydi. Hangi gazete ve derginin kapatıldığı ve yasaklandığı haberi, olmazsa olmazıydı işin. Aranan “anarşistler”in isimleri ile tam künye nüfus cüzdanı kayıtlarının da dakikalarca uzun uzun radyo ve televizyonda yayınlanması, sokakta duvarlara yapıştırılmış sıkıyönetimin komutanlığının arananlar afişleri, evlerde yapılan baskın ve aramalarda her zaman ‘çok sayıda yasaklanmış yayın’a rast gelinmesi, televizyon ekranlarında yakalananların teşhiri, Deniz Gezmiş’in babası adaşım Cemil Gezmiş’in radyoda, oğluna “evlâdım Deniz; teslim ol” şeklinde günlerce devam eden çağrısı, o çağrının bir babada yaratacağı iç kanama; bütün bunların hepsi, kulaklarımdan asla sökülüp gitmedi... Siz bakmayın bu yazıda ‘eğlenceli’ sıkıyönetim uygulamalarına yer verdiğime; bu konu daha çok su kaldırır. Nasıl olsa, ‘bir başka sıkıyönetimi’ de yazarım.
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016