Cemil KOÇAK
Pek çok defa savaşın sanki sadece Osmanlı’nın sonunu getirmiş olduğunu zannederek, Birinci Dünya Savaşı’nın merkezine Osmanlı’yı koymak gibi bir alışkanlığımız depreşiyor. Oysa Osmanlı’nın macerası önemli olmakla birlikte, diğer önemli gelişmeleri gölgelememelidir. Ormana bakarken tek bir ağaca saplanıp kalmak doğru olmaz tabii…
1914 yılının sonlarına yaklaşıldığında Avrupa savaşının daha ilk haftaları içinde bulunuluyordu. O zaman hiç kimse bu savaşın bu kadar uzun süreceğini bilmiyordu. Tahmin etmiyordu. Öngörmüyordu da. Savaş yazın sıcak günlerinde patlak vermişti. Temmuz ayının sonlarında. Savaşa katılan bütün taraflar Noele kadar askerlerinin büyük bir zafer kazanarak geri döneceğinden kesin olarak emindiler. Ya da öyle görünüyorlardı. Savaşın dört uzun yıl süreceğini; hele o zamana kadar görülmemiş bir kan deryası içinde yüzüleceğini söyleyenler olsaydı bile, muhtemelen akıl sağlığını yitirmiş muamelesi görürlerdi.
Japonya’nın savaşı
Evet, bu bir dünya savaşıydı; Asya’nın iki devinden biri de, Rusya’nın yanında Japonya idi. Japonlar, 1905’de Rus donanmasını ezdikten sonra, bölgede sömürgecilik yarışında Rusya’nın rakibi olmuştu. Böyle bir fırsatı kaçıracak değillerdi elbette. Hemen Almanya’ya savaş ilân ettiler. Sonra da Çin’i işgale başladılar. Mançurya’yı da. Rusların göz diktikleri alanlara girdiler.
Almanya grubunun zafer ümidi
1915, ardından 1916 yıllarında Alman ordusu siperleri aşamadı. Savaş tıkanmıştı. Ama Rusya sallanıyordu. Böylesine bir endüstriyel, kapsamlı ve uzun bir savaşa hazırlıklı olmayan Rus Çarlığı, sadece askerî bakımdan değil, fakat belki onun kadar önemli olan bir başka önemli faktörden de yoksundu. Rejim, toplumun desteğine ne ölçüde sahipti sorusuna yanıt vermek kolay değildi; hele savaşın getirdiği sıkıntıların toplum tarafından sahiplenilmemesi, rejimin ve Çarlığın sonunu getirdi. 1917 yılının daha başlarında Rus ihtilali, Alman grubunun savaşı kazanma şansını yükseltti.
Şimdi Osmanlı ordusu, Kafkaslar üzerinden rahatça ilerleyebilirdi. Sarıkamış’ta yitirdiklerini değil sadece, aksine hatta 1877-1878 (meşhur ’93 harbinde) yitirdiklerini bile yeniden geri alabilirdi. Rus ordusu, büyük ölçüde ihtilale katılmıştı. Askerleri siperleri terk edip geri dönüyordu, dönmüştü. Osmanlı ordusunun önünde bomboş bir alan açılmıştı ve ordu kuzeye doğru harekete geçti. Bu fırsatı kullandı. Savaşın son günlerinde Osmanlı ordusu Batum ve Bakû’yu çoktan almıştı bile.
Doğu cephesinde de aynı şey oldu. Rus ordusu Alman ordusunun önünden çekildi; uzun süre ateşkes anlaşması imzalamaktan kaçınan Rusya, bunun bedelini ağır ödedi. Alman ordusu, Rusya içlerinde rahatça ilerlemeye başlamıştı çünkü. Artık Almanya’nın kâbusu sona ermiş sayılabilirdi; Berlin, yeniden sadece batı cephesinde, tek cephede savaşma imkânına sahip olmuştu da ondan. Alman ordusu bu fırsatı kullandı; bütün gücüyle batıda harekete geçti; ama yine başaramadı. 1917 yılında ABD’nin savaşa katılması ise, savaşın tarihini tamamen değiştirmişti.
ABD’nin batı cephesine varması elbette ki zaman aldı; ama Amerikan’ın taze kuvvetleri, yıpranmış ve çökmeye yaklaşmış Alman ordusunu kısa sürede dize getirdi. 1918 yılı Almanya açısından nihaî yenilginin kapısını aralamıştı. Son gayret de para etmedi. Alman kurmayları haklı çıkmıştı; Almanya iki cephede birden aynı anda ve uzun bir savaşa katlanamazdı.
Savaş bir çağı bitirdi
Geçenlerde artık aramızdan ayrılan ünlü tarihçi Eric Hobsbawm; bu savaşın uzun sürmüş 19. yüzyılın sonunu getirdiğini ve kısa sürecek olan yirminci yüzyılı da başlattığını yazmıştı. Savaş, sadece Osmanlı’nın sonunu getirmedi. İçe dönük tarih anlayışı, genellikle tarihi kendisiyle özdeş sanma alışkanlığına dönüştüğünden; savaşın nedeninin de, sonucunun da Osmanlı üzerinden okunması gibi hayli eksik ve yanlış bir eğilim ortaya çıkarabiliyor. Oysa savaşın nedeni ne tek başına Osmanlı idi; ne de sonucundan sadece Osmanlı etkilendi. Aksine; önce Rus Çarlığı ve imparatorluğu; ardından Alman imparatorluğu ve onunla birlikte Avusturya-Macaristan imparatorluğu yıkıldı, parçalandı. Yenilen ülkelerin tamamı, tıpkı Osmanlı gibi, önemli topraklar kaybettiler. Rejimleri değişti. Şimdi de onların kaderine bir göz atalım.
Önce Rusya çekildi; Rus Çarlığı tarihe gömüldü. Ömrü yaklaşık yetmiş yıl sürecek olan komünist bir devlet ortaya çıktı. Osmanlı tuz buz oldu. Kaybettiği toprakların haddi hesabı yoktu. Üstelik tıpkı Rusya gibi, geçmişini tamamen reddedecek ve yeni bir devlet, Türkiye olarak ayakta kalacaktı. Avusturya ve Macaristan imparatorluğu, üç devlete ayrıldı. İsimlerini taşıdığı iki devletin yanında, bir de Çekoslovakya doğdu. (Bir süre önce de o ikiye ayrıldı: Çek ve Slovak devletleri olarak) Monarşi sona erdi. Tıpkı Rusya ve Türkiye’deki gibi… Hepsinde cumhuriyet ilân edildi. Bulgaristan, bütün milliyetçi büyüklük hayallerine kısa bir süre için ara vermek zorunda kaldı. Balkanlarda irili ufaklı devletlerden bir Yugoslavya doğdu. (Yakın bir tarihte hepimizin gözlerinin önünde yeniden parçalandı) Almanya’ya gelince; orada da rejim değişti; cumhuriyet kuruldu. Epey bir toprak yitirdi. Almanya ile Rusya arasında koskocaman bir Polonya kuruldu.
Kazananlar, kaybedenlerin üzerinde ağır baskıyla ağır yükümlülükler içeren barış anlaşmaları imzalattılar. Böylece barışın doğduğu gün, belki de yeni bir savaşın ilk tohumları ekilmiş oldu. Kaybedenlerin rövanş duygularını alevlendirmek için ne lâzımsa fazlasıyla yapıldı. Kaybedenler, ilk fırsatta yeniden meydan okumak için geri çekildiler. Avrupa’da artık barış, özgürlük ve demokrasi patlaması bekleniyordu. Gönülden geçenler ise, hiç gerçekleşmeyecekti. İki savaş arasında geçen neredeyse yirmi yıl, bir sonraki neslin de aynı felâketten geçmesine yetecektir. Felâketin kendisi değil, olsa olsa yalnızca çapı değişmişti sadece…
Hayır, Osmanlı ‘hakem kararı’yla yenilmedi
Son olarak da, Osmanlı’nın savaş meydanında yenilmeyip de, Almanya yenilince otomatik olarak yenilmiş sayıldığı yönündeki anlayışa da değinmemek olmaz tabiî… Önce bazı tarihler: Bulgaristan 1918 yılının Eylülünün sonlarında ateşkes imzaladı ve savaştan çekildi. Ardından Osmanlı çekildi. Viyana azıcık daha dayandı ve Kasım ayının ilk günlerinde pes etti. Bir hafta kadar sonra ve en son Almanya dize geldi. Yani, grupta teslim olan son ülkeydi. Belki de formül şöyle değiştirilebilir: (Alman ders kitapları için bir öneride bulunuyorum sadece!) ‘Müttefiklerimiz teslim olduğundan biz de yenik addedildik’ (Artık Almanca bilenler Almancaya çevirebilirler!)
Bu yazı dizisinde ‘biz’den hiç söz edilmemesi bir miktar şaşkınlıkla yadırganmış olabilir. Niyetim ‘biz’e haksızlık etmek değil, hiç kuşkusuz. Sadece Osmanlı cephelerinin savaşın kaderini değiştirecek önemde olmadığını vurgulamak. Sadece ‘kendimiz’le ilgilenen bir tarih anlayışı, bize ormanda, tek bir ağacın dışında, başkaca bir ağaç olmadığı izlenimi yaratır ki, bütünü görme imkânımızı tamamen ortadan kaldırır. Oysa geçmişin tamamını gözden kaçıran bir tarih bilgisi, günümüzün anlaşılmasına hiçbir katkıda bulunamaz.
YARIN: Savaş Orta Doğu’yu da yeniden şekillendirdi
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016