Gökhan BACIK
Hem İslamcı hem Kemalist Türkiye-merkezciliğin kabullerinden birisi Türklerin Araplara göre daha ilerlemiş millet olduğudur. Halbuki Arapların devrim konusunda olduğu gibi bazı alanlarda Türklerden daha ileri siyasi bilince sahip olduğu düşünülebilir.
Burada demokrasiden bahsetmiyorum. Siyasal bilinç kavramını merkeze koyuyorum. Bu konu hakkında pek çok çalışma var. Ancak bir fikir vermesi açısından John Hopkins Üniversitesi’nden Ebelia Hernandez’in yaklaşımını esas alıyorum.
Buna göre siyasal bilinç, insanların politik sosyalleşmesi sonucu elde ettikleri aktivizm, protesto etme ve nihayet isyan etme özellikleri anlamına geliyor.
Dolayısı ile siyasal bilincin en üst düzeyi devrim (ihtilal) yani devleti/rejimi doğrudan isyan yolu ile değiştirmek olarak tanımlanabilir.
Devrimin şok edici, altüst edici bir siyasal bilinç anlamına geldiğini görmek gerekiyor.
Max Weber’in ünlü tanımında devlet, şiddeti meşru olarak kullanmaktır. Halbuki devrimde halk şiddeti devlete karşı kullanır ve bunun meşru olduğunu kabul eder. Bir bakıma devrim, halkın doğrudan devletini ‘dövmesidir.’
Siyasi tarihte devrim yapmış yahut yapmayı denemiş devletleri o yüzden ayrı olarak ele alırız. Bazı örnekleri Crane Brinton, Devrimin Anatomisi adlı kitapta ele almıştır. Başka pek çok çalışma da bulmak mümkündür.
Brinton, kitabında 1789 Fransız, 1911 Rus, 1649 İngiliz, 1765 Amerikan devrimlerini çalışmıştır. Tarihte devrim yapan yahut devrime karışan başka milletler de vardır. Örneğin bütün devrim literatürü, 1791-1804 Haiti Devrimi’ne büyük önem verir. 1979 İran Devrimi de önemlidir.
Bir devrim türlü (yani kimine göre iyi kimine göre kötü) sonuçlar verebilir. Burada önemli olan bir toplumun devrim yapacak bilince ve bunu gerçekleştirecek yeteneğe sahip olmasıdır.
Devrim teorileri açısından bakarsak Arap Baharı açık biçimde bir devrim denemesidir. Araplar, Tunus’tan Yemen’e devletlerine isyan etmiş, siyasal rejimlerini kendi elleriyle yıkmış ve yeniden kurmayı denemiştir.
Nitekim çeşitli bilim adamları, Arap Baharı’nı, devrim kuramları açısından ele aldılar. Örneğin Negin Nabavi International Journal of Middle East Studies’teki makalesinde Arap Baharı’nı İran devrimi ile kıyaslayarak ele almıştır.
Ben de Türkiye’deki kamusal tartışmaya katkıda bulunsun diyerek Arap Baharını ele alan bir kitap yazmış ve başlığını Yarım Kalan Devrim olarak koymuştum.
Bu kitapta Arap Baharı konusunda şu benzetmeyi yapmıştım:
“Tarihçi A. J. P. Taylor, 1848 Devrimleri sırasındaki Almanya için “tarih, bir dönüm noktasına ulaştı ama o noktayı dönemedi” demiştir. Gu?nu?mu?zde gelinen yer itibari ile de aynı şekilde Arap İsyanları için “Ortadoğu’da tarih bir dönu?m noktasına ulaştı ancak orayı aşamadı” denilebilir. Arap İsyanları ile Tunus’ta başlayan süreç, bu?tu?n Ortadoğu’yu hiç olmadığı kadar önemli bir kritik eşiğe taşımış ancak tabiri yerinde ise tekerlek eşiği geçememiştir.”
Ancak buna rağmen Arap Baharı olarak adlandırılan devrimsel süreç, siyasal bilinç açısından Arap dünyasında önemli bir sıçrama anıdır.
Nitekim, sonuçları değişik ülkelerde farklı olsa bile, sonuçta Arap baharında insanlar, devrimsel bir yöntemle Ben Ali, Mübarek ve Salih gibi onlarca yıldır ülkelerini otoriter yollarla sömüren liderleri yıkmıştır. İnsanların kendi devletlerine göz dağı vermesinin siyasal mirası uzun vadeli olarak önemlidir.
Burada mevcut literatürde Batı demokrasinin (içine Amerikan demokrasisini de alacak biçimde) doğuşunda sadece devrimlerin değil hatta iç savaşın oynadığı ‘olumlu’ miras üzerine büyük bir tartışma bulunduğunu hatırlamak gerekiyor.
Halbuki, devrim teorileri açısından bakarsak Türkler bir devrimsel sürece hiç girmemiş bir millet olarak görünüyor. Dolayısıyla, siyasal bilincin bir tür ileri düzeyi olan devrime göre Arapların bir adım Türklerden gelişmiş olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Bu noktada bazıları Türk demokrasisini hatırlatacaktır. Halbuki bugün itibari ile Freedom House verilerine göre Türkiye artık tipik otoriter bir Arap ülkesi gibi “özgür olmayan” olarak tanımlanıyor. Freedom House’a göre Türkiye’de özgürlük notu 32, Irak da ise 29’dur.
Öte yandan seçimler konusunda da birkaç laf etmek gerekiyor:
Türkiye’de insanlar 1946’dan beri çok partili hayat bağlamında oy veriyor. Ancak bu, tabandan gelen bir mücadelenin sonucu değildir. O yüzden yerel seçimlerde İstanbul örneğinde olduğu gibi devlet “seçimi kabul etmiyorum” deyince herkes evinde oturup beklemektedir.
Yani, devletin lütfu yüzünden seçimlerin olması esasen bir politik bilinç anlamına gelmemektedir. Devlet lütfettiği sürece bir yerde yüz yıl seçimler yapılabilir.
Buradaki görüntü ile sosyal dinamiklerin yokluğu zıtlığını gözden kaçırmamak gerekiyor. Bir şeyin sürekli oluyor olması kadar o şeyi sürekli yapan dinamiğin (devletin lütfu mu? Halkın caydırıcı gücü mü?) ne olduğu da önemlidir.
Önümüzdeki bir seçimde AKP idaresi değişse bile bu sorunsalın uzun vadede aynı sıkıntıları doğuracağı unutulmamalıdır.
Nihayet burada din ve kültürü de eklemek gerekiyor. Türkiye’de maalesef devletten çekinen, etliye sütlüye bulaşmayan bir insan tipi övülmekte ve buna da güya “Türk İslam’ı yahut Hanefi yorumu” denmektedir.
Politik liderlerle mücadele etmekten çekinmeyen ve yeri geldiğinde politik muhalefeti dindarlığın ölçüsü olarak gören Ebu Hanife’nin Türkiye’de devlete itaat mezhebine dönmesi sanırım ayrı bir garabettir.
Yazarlar
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBizim Hayırlı Cumamız 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuVahim ama ciddi değil… 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın silah bırakması ve feshi: Siyasetin gerekleri, toplumsal beklentiler 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Türkiyeli değil, Türk!” 11.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERDenizli teleferiğindeki kayıt dışı 25 milyon nerede? 9.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024