Gökhan BACIK
Kamuoyuna açıklanan çeşitli araştırmalara göre Türklerin en çok nefret ettiği ülkelerin başında ABD geliyor.
Kadir Has Üniversitesi’nin 2018 yılında yaptığı bir çalışmaya göre Türklerin %60’ı ABD’yi bir numaralı tehdit olarak görüyor.
Çalışmaya göre Türklerin Rusya’ya olumlu ilgisi ise gittikçe artmaktadır.
Zaten Türkiye’yi günlük medyadan takip eden bir kişi Amerika’ya yönelik tepkiyi kolayca gözlemleyebilir.
Türk-Amerikan ilişkilerinin geçen yüzyıldan beri devam eden seyrine bakacak olursak, Türklerin hikayenin sonunda ABD’yi bir numaralı tehdit olarak görmesi “tuhaf” bir durumdur.
Türkiye ve ABD, Soğuk Savaş’ın ilk yıllarından beri önemli iki müttefiktir. Bu kadar uzun bir işbirliğinden sonra Türklerin, ABD’yi bir tehdit olarak görüyor hale gelmesinin izah edilmesi gerekmektedir.
Önce Türkiye’deki Amerikan karşıtlığını kısaca analiz etmek gerekiyor: Bu karşıtlık başka ülkelerden tanıdığımız gibi bir sol yahut İslamcı protest diline hatta mantığına dayanmıyor. Her ne kadar, hem sol hem İslamcı gelenekten bazı öğeler içerse bile Türkiye’de Amerikan karşıtlığı bu iki ideolojik çerçeve ile açıklanamaz.
Türklerin, ABD karşıtlığı daha çok siyasi aktörlerin arzuladığı ve ürettiği bir trende benziyor. Siyasi aktörler bu karşıtlığı harekete geçirirken işlerini kolaylaştıracak biçimde kimi zaman solcu kimi zaman İslamcı bazı öğeler kullanıyorlar.
Türkiye’de Amerikan karşıtlığının elbette bir sosyolojisi var. Ancak bu karşıtlık öncelikli olarak siyasilerin ihtiyaçlarına göre köpürtülüyor ve yönetiliyor.
Türkiye’de eskiden beri sivil toplum denilen olgunun yok denecek kadar zayıf olması, özellikle dış politikada toplumsal algıyı inşa etme yeteneğini devletin tekeline bırakmış durumdadır.
Türk devlet geleneğinde bu mesele çok önemlidir: Türklerin kimi seveceği kimden nefret edeceği, kimi sevmeyeceği konularını devlet belirler ve bu alanı asla boşlamaz.
“Konu dış politika olunca mili menfaatler herkesi birleştirmelidir” gibi kulağa hoş gelen bir kural gereği de dış politikada devlet ne derse kısa zamanda herkes için doğru o hale gelmektedir.
Hal böyle olunca devlet ABD için ne düşünürse halk da hemen onu kabul etmektedir. Devleti idare edenler de kendi siyasi hesaplarına göre bir Amerika algısını inşa etmekte ve topluma aktarmaktadırlar.
Buradan, Türklerin Amerika’dan niçin nefret ettiğinin nedenlerine geçecek olursak bu konuda pek çok faktör ele alınabilir. Ben bunların sadece bir tanesini ele alacağım:
Bu neden de Soğuk Savaş sonrası Türkiye’de Amerikan karşıtlığının maliyeti göreceli olarak düşük olmasıdır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde iki ülke arasında ilişkiler bazen gerilmiştir, ciddi sorunlar ortaya çıkmıştır ancak bütün bunlara rağmen Ankara açısından ABD karşıtlığının bedeli çok yüksek olmamıştır.
Karşılaştırmak için Almanya örneğine bakalım. Ankara’nın son bir kaç yıldır Almanya karşıtı söylem ve bazı icraatlarına Berlin hızla somut adımlarla cevap vermiştir.
Almanya, savunma sanayii, ekonomik alanlar gibi konularda Türkiye’ye yönelik etkin bazı yaptırımları hemen uygulamaktan kaçınmamıştır.
Nitekim, Rahip Brunson örneğini karşılaştıracağımız örnek olan Deniz Yücel olayında Almanya daha kısa sürede sonuç almıştır.
Halbuki, temel bir fark olarak, ABD Türkiye’ye olan ikili ilişkilerinde başka bir büyük Batı ülkesine göre daha yavaş ve karmaşık davranmaktadır.
Bunun iki temel nedeni olduğunu düşünüyorum:
Birincisi, Washington’un yerleşik bir Türkiye’yi kaybetmemek endişesi bulunuyor.
Bu endişe, ABD’nin Türkiye’ye karşı her zaman sabırlı olmasını netice veriyor. Böylece ABD, olarak uzun dönemde Türkiye’yi yanında tutmanın getirisini diğer bazı sorunların maliyetinin önünde tutuyor.
İkincisi, ABD süper bir güç iken Türkiye ancak belki bölgesel bir güçtür. Amerikan ekonomisinin büyüklüğü 19 trilyon dolar civarında iken Türk ekonomisinin büyüklüğü 1 trilyon bile değildir. Popüler ve güncel bir örnek de verebiliriz: Bir ABD firması olan Google’ın değeri tek başına Türkiye ekonomisinden daha büyüktür.
İki taraf arasında bu güç farkı, ABD tarafında Türkiye’ye yönelik sorunlarda bir ilgisizlik oluşturuyor. Böylece, özel koşullar olmadığı sürece ABD gibi süper bir gücün, Türkiye gibi kendinden daha güçsüz ülkelere tepkisi daha alt banttan olmaktadır.
Örneğin ABD’nin iki Türk bakanına ambargo uygulaması önemli bir gelişmedir ve Türk dış politika tarihinde sürekli olarak hatırlanacaktır. Ancak Türkiye’nin aynı şeyi iki Amerikan bakana yapması benzer etkiyi üretmez. Amerikalılar şunu bilir ki Ankara’nın iki bakanlarına ambargo uygulamaya kalkması bir iç politik hamledir.
Bu ve benzeri faktörler, Türkiye’de siyasilerin ABD karşıtı çıkışlarına ve söylemlerine belirli ölçüde imkan veriyor.
Tekrar etmek gerekirse, Türkiye’de Amerikan karşıtlığının maliyeti Soğuk Savaş sonrası dönemde göreceli olarak düşük olmuştur. Bu düşük maliyetli ilişki, Türk politik aktörlerin anti-Amerikancı söylemi daha sık ve rahat kullanmasına yol açmıştır.
Son tahlilde bugün Türkiye’yi Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, İsmet İnönü ve Süleyman Demirel gibi Amerikan ambargolarını somut olarak yaşamış ve ne olduğunu bilen bir siyasi kuşak yönetmiyor.
Şimdi kritik konu şudur: Rahip Brunson krizi makul bir şekilde ve zamanda çözülmezse Türkiye’de hepimiz ve elbette siyasiler kapsamlı bir Amerikan ambargosunun sonuçlarının neye benzediğini yaşayarak öğreneceğiz.
Aynı şekilde önemli olan diğer bir nokta da şudur: Eğer ABD, bu krizi bakanların mal varlığını dondurmak, ambargo tehditleri gibi yöntemlerle çözerse bu pratikler maalesef bundan sonra Türk-Amerikan ilişkileri tıkandıkça yeniden gündeme gelecektir.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024