Gökhan BACIK
Geçen hafta İstanbul 5.8 şiddeti ile sarsıldıktan sonra deprem üzerine yapılan tartışmalar bize Türkiye’deki zihniyet haritaları hakkında zengin ipuçları sunuyor.
Hatırlanacağı üzere, Türkiye’de deprem konusundaki büyük hassasiyetin kaynağı olan 17 Ağustos 1999 depreminin o dönemde geniş bir dindar kitle tarafından ilahi bir müdahale olarak yorumlandığını biliyoruz.
Geçen haftaki depremden sonra bazı doğa olaylarının ilahi bir müdahale olduğu yönündeki tartışma yeniden canlandı.
Deprem tartışmaları üzerinden Türkiye’deki dini anlayışın tarihsel olarak İslam düşüncesinin evriminde hangi tarafta konumlandığını görmek mümkün.
Şöyle ki, doğa ve Allah arasındaki ilişkiye ait tartışma kapsamlı olarak İslam düşüncesinde 9. Yüzyıldan sonra ortaya çıktı. Dolayısı ile Allah ve doğa arasındaki ilişkinin nasıl olacağı bu yüzyıldan sonraki bazı düşünürlerin yaptığı tartışmalara göre tanımlandı.
Daha açık yazarsak İslam’ın Allah ve doğa arasındaki ilişkiye dair ne söylediği konusundaki düşünceler büyük oranda insan ürünü. Ne var ki, bu düşünceler daha sonra kutsallaşmış ve sanki ilahi hükümler olarak algılanmaya başlamıştır.
Allah ve doğa arasındaki ilişkide temel tartışma şudur: Eşari ile başlayan ve nihayet Gazali ile zirveye çıkan yoruma göre doğa kanunları yoktur. Olup biten her şeye Allah o anda karar vermektedir ve onları o anda yaratmaktadır. Doğa kuralları insanların ürettiği bir yanılsamadır. Dolayısı ile Allah ne isterse yapar.
Gazali’nin ünlü Filozofların Tutarsızlığı kitabından bir alıntı yapalım: “Filozoflar, ateşin pamuğu yakmasının nedeninin ateş olduğunu söylerler. Ancak yanma fiilinin faili Allah’tır. Bunu ya meleklerin vasıtasıyla ya da vasıtasız olarak yapar.”
Karşı görüş ise Allah’ın kainatı yarattıktan sonra doğa kurallarına göre bir düzen kurduğunu söylemektedir. Örneğin bu görüşün temsilcisi İbn Rüşt, Allah’ın her olup biteni yaptığını söylemenin, yani bir aktör olarak doğaya ve tarihe sokmanın, onun aşkınlığına uygun düşmediğini düşünmekteydi.
İbn Rüşt’e göre kuralsız bir dünya keyfi olurdu ve Allah’ın insanları denemek için yarattığı bir oyunun kurallarını “keyfi” olarak değiştirmesi hem hikmet hem adaleti aykırı olurdu.
Nitekim, İbn Rüşt, Gazali’ye karşı yazdığı Tutarsızlığın Tutarsızlığı adlı kitapta kainata kuralları reddetmenin sonucunda elde edeceğimiz Allah düşüncesinin bir tür tirana benzeyeceğini yazmıştır. İbn Rüşt’e göre böyle bir Tanrı, kuralsızlığın, keyfiliğin, hiç bir kuralın ve ölçünün olmadığı bir düzende Tanrı’dan çok tirana benzeyecektir.
Açıkça yazarsak İbn Rüşt, Gazali’nin Müslümanlara sunduğu Allah algısının bir tür tirana benzediğini söylüyor.
Bu arada İbn Rüşt denilince akla din düşmanı bir filozof gelmesin. Ibn Rüşt, İspanya’da Müslümanların hakim olduğu dönemde İşbiliyye ve daha sonra Kurtuba baş kadısı olarak çalışmıştır. Örneğin yazdığı Bidayet el-Müçtehit adlı kitabı İslam fıkhı konusunda klasik eserlerdendir.
Ancak işin ilginç tarafı şudur: Gazali’nin temsil ettiği görüş zamanla Türkiye de dahil olmak üzere İslam dünyasına hakim olmuştur.
Bugün Diyanet’in resmi İslam’ından tarikat ve cemaatlerin anlattığı popüler İslam’a, dinin baş yorumcusu ve ideoloğu Gazali’dir. Türkiye’de öğrenilen, okutulan ve yaşanılan din Gazali’nin yorumudur.
Bu bağlamda her fırsatta Endülüs İslam’ını dile getiren çevrelerin bu medeniyetin İbn Rüşt dahil hiç bir önemli ismini din yorumlarının oluşumuna katmadıklarını hatırlatmak gerekiyor. Çağdaş Müslümanların Endülüs vurgusu içi boş bir slogandır.
Endülüs’ün Cahız, Ibn Hazm gibi önemli isimleri bugün Türkiye’de bazı fikirlerini söyleyecek olsalardı linç edilirlerdi. Öte yandan zaten Türkiye’deki mimari çirkinliği düşünürsek Endülüs konusunda belki en son konuşacak olan Türklerdir.
Garip olan, Allah ve doğa konusunda yorumu daha çok İbn Rüşt’e yakın olan Maturidi, Türklerin kendini Maturidi mezhebinden saymasına rağmen, Türkiye’de etkili değildir. Türk toplumunun Maturidi olduğu düşüncesi bir şehir efsanesidir.
Örneğin, bugün TDV İslam Ansiklopedisi’nin “Allah” maddesinin hemen altında şu yazmaktadır: “Kâinatı yaratan ve idare eden en yüce varlık.” Yani Allah sadece yaratıca değil yöneticidir yani (manager) menajerdir.
Bu tanım bir bakıma İslam’ın temel sloganı olan “Allah’tan başka ilah yoktur” ile yetinmemek ve “Allah’tan başka fail/aktör yoktur” demektir. Dolayısı ile yağmuru yağdıran, bir yaprağın düştüğü yeri belirleyen bizzat Allah’tır.
Allah, Gazali’nin yorumuna uygun olarak eğer kainatı yönetiyorsa doğa kurallarına ve insanın özgürlüğüne kalan yer kelime oyunlarından ibaret olacaktır. Nitekim, Sünni teoride insanın özgürlüğü tartışmaları, yazanların bile ikna olmayacağı çelişkilerle dolu kelime oyunları koleksiyonundan ibarettir.
Sonuç olarak bugünkü Türkiye İslam’ı doğa ve Allah arasında ilişkinin izahı konusunda Gazali’nin bakışına sahiptir. Bu bakışa göre doğa kuralları görsel bir yanılsamadır çünkü her şeyi o anda bizzat Allah yapmaktadır. Deprem de Allah’ın yaptığı bir şeydir.
Nitekim, bunun bir yansıması olarak, yani Türkiye’de dindarların çoğu Allah’ı sadece yaratıcı değil doğanın genel menajeri olarak gördükleri için, bilimsel yollara vakit ve para harcamaktan ziyade doğrudan kendisine dua ederek O’nu ikna edip işlerini kestirmeden kotarmaya çalışıyor.
Yazarlar
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Terörsüz Türkiye süreci’ ile 15 Temmuz’u birlikte anma… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluAKP’nin AB planı: Çözüm süreci, sermaye akışı için nasıl kullanılacak? 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKendini gerçekleştirebilecek kehanet: DEM-Cumhur İttifakı 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol15 Temmuz ve OHAL 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNETürkler, Kürtler şimdi de Araplar ve sonra yeryüzünün bütün halkları 16.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALU“Beraber yürüyeceğiz” ama nereye doğru Payidar! 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSürecin en büyük riski 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024
19.11.2024
7.11.2024