Halil BERKTAY
Çanakkale Savaşlarıyla ilgim çok gerilere gider (ve Ayhan Aktar’ın [gene bundan böyle AA] zekice sandığı bir polemik denemesindeki sözümona suç isnadıyla, bir “masa başı tarihçiliği”nden de ibaret değildir). Nisan 2010’da yazmamıştım ama hele Çanakkale filmlerinin çoğaldığı şu günlerde, buna bari ailevî bir not da düşeyim.
Benim kendi dedem, 1893 Girit doğumlu Halil Namık Bey, Çanakkale’de savaşmış ve tesadüfen de olsa batarya kumandanlığı yapmış gerçekten. O zamanki Mühendis Mektebi’nin [İTÜ] Riyaziye [Matematik] bölümünde öğrenciyken, Seferberlik ilân edilince beş altı arkadaşıyla birlikte gönüllü yazılan bir ihtiyat zabiti. İşin içinde matematik olunca elbette topçuya almışlar ve “zabit vekili” yapıp, Anadolu kıyısındaki Dardanos Bataryası’na [şimdi bkz Hasan - Mevsuf Bataryası ve Şehitliği] vermişler. Yani bataryanın emir-komuta zincirinde üçüncü sıradaymış.
Birleşik İngiliz-Fransız filosunun Boğazı denizden zorladığı 18 Mart 1915 kara-deniz çarpışmalarına, bizde bir “deniz savaşı” denirse de tam doğru değildir bu; meselâ 1904-1905 Rus-Japon Savaşı’ndaki Çuşima (Tsushima) deniz muharebesi gibi her iki tarafın donanmaları değil, sadece bir tarafın donanması ile diğer tarafın mayın tarlaları ve onları koruyan kıyı topçusu söz konusudur. Buna rağmen “deniz savaşı” denir çünkü ideolojik bir anlamı vardır bunun; yeni Türk milliyetçiliğinin daha gelenekçi-muhafazakâr bir yanı, “medeniyet denilen kahbe” (Âkif, Çanakkale Şehitleri) veya “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar”a karşı (Âkif, İstiklâl Marşı) zaferin sırf “göğsündeki kat kat iman” (Çanakkale Şehitleri) veya “iman dolu göğsüm gibi serhaddim”le (İstiklâl Marşı) kazanıldığını terennüm ederken, bir başka yanı modernist, muasır medeniyet seviyesine yetişme özlemi içindeki damarı Çanakkale’yi Çuşima’ya benzetme; Japonların Rusları kendi inşa ettikleri bir buhar ve çelik donanmasıyla, zırhlıya karşı zırhlıyla çarpışarak altetmeleri gibi (ya da buna en yakın şekilde) savaşarak kazandığımızı tasavvur eder. Serhat Güvenç’in Osmanlıların Drednot Düşleri kitabında da anlatılan, Sultan Osman ve Reşadiye gemilerini edinme çabasının; Donanma Cemiyeti, piyangosu ve bağış kampanyasının; son kuruşuna kadar ödenmiş iki gemiyi o sırada Birinci Deniz Lordu olan Winston Churchill, İttihatçıların mutlaka Almanya safında savaşa gireceği gibi (çok da yanlış sayılamayacak) bir gerekçeyle müsadere edip Agincourt ve Erin adlarıyla Büyük Britanya donanmasına kattığında patlak veren öfkenin; sonra âdeta “onların yerine” alınmış gibi yapılan “donanmamızın gözbebeği” Yavuz’a gösterilen millî sevginin ardında, hep bu diğer özlem yatar.
Geçelim, 18 Mart 1915’e dönelim. İtilâf zırhlılarının Boğazın girişine yaklaşmalarının daha ilk dakikalarında, Üsteğmen (Mülâzım-ı Evvel) Hasan ve Teğmen (Mülâzım-ı Sâni) Mevsuf Beyler gözetleme mevkiindeyken Queen Elizabeth’dan gelen 38’lik bir mermiyle ve oradaki bütün diğer erlerle birlikte şehit olduktan sonradır ki, henüz 22 yaşındaki Halil Namık Bey komutayı üstlenip her nasılsa o günü çıkarmayı başarmış. Bu arada, drednot-öncesi savaş gemisi tiplerinden Irresistible’ın batırılmasında da bir payı olmuş.
18 Mart sabahı 11:00 sularında düşman zırhlı ve kruvazörlerinin yaklaşık 13,000 metreden ateş açmasını izleyen üç saat boyunca, 18 büyük İngiliz ve Fransız gemisinden bazıları hasar görmüş ama hiçbiri batmamıştı. 13:54’te ilk Bouvet, Nusret mayın gemisinin 8 Mart sabahı Erenköy (Karanlık Liman) önlerinde kıyıya paralel döşediği 26 mayından birine çarpıp hızla (15 dakikada) sulara gömüldü. Ardından 16:15 civarında Irresistible aynı hattaki bir diğer mayına çarptı; makinaları stop etti ve akıntıyla Dardanos toplarının önüne sürüklendi. Mürettebatı kurtarıldıysa da, yedeğe alınıp oradan uzaklaştırılamadı. Suda hareketsiz halde, hemen tepesindeki Dardanos bataryasının 6 inçlik (15’lik) toplarının ateşine kolay hedef oldu ve (18:05’te üçüncü bir mayına çarpan Ocean’la birlikte) Amiral De Robeck’in genel ricat emri verdiği İtilâf donanması tarafından nihaî olarak terk edilip, karanlık çökerken (19:30 sularında) derinliklerde kayboldu. Halen 60 metrede yatıyor.
Sonra olanı tahmin edebilirsiniz; beş yaşımdan 1957’ye, dedemin öldüğü on yaşıma kadar, 18 Mart veIrresistible’ın batışı öyküleriyle dolu geçti çocukluğum. Fakat kuşkusuz Lawrence of Arabia taklidi bir Sarkis Torosyan değildi Halil Namık Bey; sâkin ve abartısız, aynı zamanda neşeli ve muzip bir insandı; kendi rolünü hiç büyütmeye kalkmaz, öyle “benim attığım bir mermiyle koca zırhlı battı, savaşın kaderi değişti” hikâyelerini aklından bile geçirmez; Irresistible’ın zaten mayına çarptığı için batmakta olduğunu her seferinde tekrarlardı.
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkumuş hainler ülkeden kaçıyor! 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENVe casusluk hikâyesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSarkozy hapiste 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMuhalefetin gerçeklikle bağı koparsa… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTGöbeklitepe… Urfa İzlenimleri – 2 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024