Halil BERKTAY

Gelinen noktaya ilişkin, bir özet daha
23.03.2013
4221

 Bütün bu umutsuz kafa karıştırma çabaları karşısında, tartışmanın neresinde olduğumuzu bir kere daha hatırlatmak ihtiyacını duyuyorum.


İlk bozgun: Torosyan’ın kitabı ve belgesinin uydurma olduğunun anlaşılması

Çok ayrıntılı olarak Hakan Erdem, daha özet mahiyetinde ben, Torosyan’ın kitabının iç kritiğini yaptık. İler tutar yanı kalmadı. (1) Neresi doğru, neresine güvenilir sorularına cevap verilemeyecek derecede uydurma olduğu ortaya çıktı.

(2) Kitapta yer alan bir “Çanakkale madalyası tasdiknâmesi”nin sahteliği ispatlandı. Üstelik Hakan Erdem (3) Sarkis Torosyan’ın ABD’ye ilk 1916’da gidip altı ay kaldığını (yani o sırada Romanya ve Galiçya’da olamayacağını) ortaya koydu. (4) Gene Hakan Erdem, Torosyan’ın kendi beyanıyla altı yıl öğrenim gördüğünü ispatladı.


İkinci bozgun: “Romanya madalyası”

İnsaf ve iz’an ölçüleri içinde, işin bu noktada bitmiş olması gerekirdi. Ne ki, Ayhan Aktar [AA] ve Taner Akçam [TA] bir türlü durmasını ve susmasını bilemediler. Torosyan’ın “gerçekliği”ne sanki kitabın iç kritiğinin yerini tutabilirmiş gibi dışsal kanıtlar bulmaya kalkıştılar. Bu da onları, dâvâları esastan çürük olduğu için, habire daha büyük çıkmazlara sürükledi.

Bu suyu çıkmışlığın ilk aşaması, TA’nın Torosyan’ın torunundan, dedesi hakkında “hepsi doğrudur ve kanıtı da kitapta yazdıklarıdır” diye, metodolojik açıdan gülünç bir demeçle birlikte, Torosyan’ın kitabına almadığı ikinci bir “madalya tasdiknâmesi”ni de elde edip kendi web sitesine koymasıyla yaşandı. Bunun üzerine AA da tekrar coşup ortalara düştü; sağa sola “bu iş bitmiştir” mektupları yolladı. İnanılmaz bir pişkinlikle, beni ve Hakan Erdem’i dürüst olup özeleştiri yapmaya çağırdı.

Sonra ne oldu? Osmanlıca bilmeksizin her “belge”yi doğru sanıp buldumcuk olanlara karşı, bir dizi ciddî Osmanlı tarihçisi bu ikinci (Romanya) madalyasının da sahte olduğunu ispatladı. En son, Toplumsal Tarih’in Şubat 2013 sayısında Edhem Eldem’in kapsamlı incelemesi çıktı. Eldem her iki “madalya tasdiknâmesi”nin (i) tamamen sahte olduğunu ve üstelik (ii) aynı elden çıktığını, en ince ayrıntılarına kadar ortaya koydu. Özetle, “bu iki ‘belge’nin sahteliği kabul edilmeksizin artık bu tartışmada hiçbir adım atılamaz” dedi. AA ve TA’yı, bir asgarî olarak bunu kabul etmeye çağırdı.


Hâkim kanaat

Bu arada kamuoyu da hükmünü verdi. Bir yığın kitap tanıtma yazısında ve tv programında, Hakan Erdem’in kitabının Torosyan’ın kitabını tamamen çürüttüğü kabul edildi. Aksi yönde tek bir değerlendirme çıkmadı. Tarihçilerin özel network’ları da var. Bazı önemli, dünyaca ünlü kişiler, AA’ya hayli ağır özel uyarılar yazdı.

Yayıncı da bir fikre vardı ki, kitabı sessizce piyasadan çekti. Yeni basımını yapmama kararı aldı. Şimdi sağda solda, kitabı kendilerine getiren AA’ya geçmişi itibariyle güvendikleri için ne kadar pişman oldukları konuşuluyor. Herkes, altı çürük çıkabilir diye ikilinin yeni “katkı”larına şüpheyle bakıyor. Bu bir sansür değil; kimsenin AA ve TA’ya güveni kalmamasının sonucu.


Üçüncü bozgun: “gerçek kimlik” imalâtı

Ama gene de vazgeçmediler ve tabii Edhem Eldem’in iyi niyeti, hiçbir olumlu karşılık bulmadı. Tersine, TA son iki yazımda anlattığım manevraya girişti. Bir tek T24’ün web sitesine koymayı kabul ettiği bir yazıda, Hakan Erdem’in Torosyan’ın kimliğini teşhis edişi konusunda şüphe uyandırıp, Torosyan’ın her şeye rağmen 1916’da Romanya cephesinde olduğunu göstermeyi denedi. Bu arada, nereye varacağını düşünmeden “masum yalan” safsatalarını da ortaya attı.

Üzücüdür ki kendine aldatacak Engin Ardıç’ı buldu. Ardıç nedense bir tek bu son “kanıt”ı öne çıkaran bir yazı yazdı; bu tartışmanın (Torosyan’a inananların zaferiyle) “bitmiş” olduğunu duyurdu.

Komik. Sahte tarihçilik cephesi açısından bu kaçıncı “iş bitmiştir” iddiası, ben de şaşırdım doğrusu. Ama işte bunun da sonu hüsran oldu.


Nasreddin Hoca’nın pis ve kelek karpuzu

Bilvesile, gerek konudan hiç anlamayıp sırf ahbap çavuş ilişkileriyle tavır alanlara, gerekse meseleye “Torosyan doğru çıksa da mağdurların (Ermenilerin) lehine bir puan yazılsa” gibi, bilimle ve gerçek arayışıyla ilgisi olmayan bir faydacılıkla bakanlara iki çift lâfım var.

Hayır, Torosyan’ın kitabı hiçbir “fırsat” değildir. Buradan sizin umduğunuz fayda gelmez. Çünkü kitap bütünüyle çökmüş, güvenilir bir kaynak olmaktan çıkmıştır. Nasreddin Hoca, kelek çıkan bir karpuzu önce atmış; sonra susayınca geri dönüp toplamış; eşek pisliği “şurasına dokunmuş burasına dokunmamış” diye diye yiyip bitirmiş. Siz de midesizseniz gene yemeye devam edebilirsiniz. Ama bilim artık bu kitaptan hiçbir doğru parçacığı ayıklayamaz. İsrar, AA ve TA’nın başına gelen gibi, kişinin tüm kredibilitesini yitirmesiyle sonuçlanır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar