Bir ülke de “Hukukun Üstünlüğü Yoksa” o ülke ne kadar zengin olursa olsun, adil bir gelir dağılımı olmuyor.

Bir avuç tuzu kuru insanın dışında toplumun her kesimi açlık ve yoksullukla boğuşuyor.

Türkiye Dünyada hukuk endeksi sıralamasında 173 ülke arasında 148’ci sırada yer alıyor.

Siyasal iktidar hukuktan uzaklaştıkça hızla gelir dağılımı bozuluyor ve kapanmayacak bir uçuruma doğru da gidiyor.

Bunu rakamlarda ispatlıyor:

Toplumun en zengin yüzde 20 kesimi milli gelirin yüzde 49.8’ni alırken…

Toplumun en fakir yüzde 20’i kesimi ise milli gelirin yüzde 5.9’nu alıyor.

“Açlık, yoksulluk ve sefalet” böylece milyonlarca insanın değişmez kaderi oluyor.

2023 Tarihi itibarı ile Türkiye’de “13 dolar milyarderinin serveti 38 milyar 900 milyon dolar iken…”

”44 milyon insanın serveti ise 38 milyar 500 milyon dolar da” kaldı.

Türkiye’de en varlıklı 4 milyon kişi milli gelirin yüzde 40’na sahip.

Siyasal iktidar Türkiye eski Türkiye değil diye bangır bangır bağırıyor ama rakamlar devlette olan zenginlikten, milyonların faydalanmadığını gösteriyor.

Bu haliyle Türkiye Dünya da gelir dağılımı adaletsizliğinde, AB üyesi 27 ülke sıralamasında birinci sırada yer alıyor.

Gelir adaletsizliğinde de 37 OECD ülkesi sıralamasında sonuncu sırada bulunuyor.

Gelir Dağılımı adaletsizliği bir facia iken, yolsuzluk da almış başını gitmekte:

“Uluslararası Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Endeksine Göre; Türkiye 180 ülke arasında 107’ci sırada yer alıyor.

“Yiyin efendiler yiyin” durumu…

Gelir bölüşümü adaletsizliğinin bedelini en ağır başta 15 milyon emekli ve 30 milyon çalışan ödüyor.

Çalışan nüfusun yarısı asgari ücretten ‘22.104 Liradan’ maaş alırken…

Türk-İş’in Eylül ayı 2025 tarihli araştırmasına göre, açlık sınırı 27.970 TL ye çıkarken, yoksulluk sınırı ise 91.109 TL ye yükselmiş durumda.

 5 Milyon insan ise çöpten besleniyor.

Demokratik ülkelerde emeklilere GSYH’den ayrılan pay oranı yüzde 7.9 iken, Türkiye’de bu oran ise ite kalka yüzde 4.3 uygulanıyor.

Çalışma Bakanına emekli maaşı yetmiyor diye sorulunca; emekli maaşlarını ödediğimize şükür etsinler, “ne zammı” demiyor mu?

Ekonomistlerin verdiği rakamlara göre, Türkiye ekonomisinin üçte biri kayıt dışı, yani vergilendirilemiyor.

Böyle olunca da gayri meşru işler meşru hale geliyor…

Uyuşturucu ticaretine, kaçakçılığa ve kara paraya olan ilgi de her geçen gün artıyor.

Uyuşturucu ticaretinde yüz milyar dolar gibi devasa bir para döndüğünü eski İçişleri Bakan Sadettin Tantan açıklıyor.

Uyuşturucunun güzergahı Afganistan’dan çıkıyor İran,Van,Hakkari ve Mersin limanından Kuzey Kıbrıs’tan Avrupa’ya dağılıyor.

Türkiye uluslararası karanlık güçlerin buluşma noktası olmuş, durumda.

Karanlık yapıların buluştukları ve hesaplaştıkları nokta ise İstanbul’un lüks semtleri.

Ekonomideki kayıt dışı önlenemeyince vergi mükellefi sayısı da artmıyor.

Siyasal iktidar ya aldığı vergileri artırıyor, ya da halkın tüketmek zorunda olduğu gıdalara,petrole,elektrik ve Doğal gaz gibi temel  ihtiyaçlarına durmadan zam yapıyor.

Fakirlik Gemiyi azıya almış durumda.

“Bir ülke hukuktan uzaklaşınca hiçbir toplumsal sorunu çözemiyor, hatta daha da sorunlar derinleşiyor.”

Mahkemeler bağımsız ve tarafsız olmayınca yargı kararları da uygulanmıyor.

Mahkemeler adalet dağıtmıyor, siyasal iktidara muhalif olanları tutukluyor.

Siyasal iktidar yargıyı muhaliflerine karşı sopa olarak kullanıyor.

Sandıkta yenemediklerini yargı yoluyla bertaraf edip irade gaspı yapmaya da devam ederken…

IMF Türkiye’yi 2024 Nisan ayında Milli Geliri “Bir Trilyon 340 milyar dolarla” dünyanın en zengin 17’ci ekonomisine sahip olduğunu gösterdi ama…

Bu zenginliğin milyonlarca vatandaşa yansımadığı da ortada…

Yukarıda ortaya çıkan tablo da görüldüğü gibi devlette toplanan zenginlik;

 “Eşit Vatandaşlık Hukuku Uygulanıyorsa…”

“Adil Bir Gelir Dağılımı” oluyor.

Yoksa…

 “Devlet zengin”, Milyonlarca vatandaş “Aç ve yoksul kalmaya” devam ediyor.