Mehmet TIRAŞ

İBB İDDİANAMESİ…
24.11.2025
212

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları aleyhinde hazırlanan İddianame, sekiz ay sonra  İstanbul Cumhuriyet Baş Savcısı Akın Gürlek tarafından 11 Kasım 2025 Tarihinde açıklandı.

İddianame 3890 sayfadan oluşuyor Ekrem İmamoğlu’na istenen ceza ise, 800 yıl ile 2352 yıla kadar hapis cezası isteniyor.

İddianameyi okumayı gözüne kestiremeyenler yapay zekâdan yardım istemişler:

“Yapay zekâ da iddianamede iddia edilen ne paranın kaynağına, ne de casusluk suçunun belgesine rastlamadığına varmış.”

İddianame; inandırıcılıktan uzak yolsuzluk, rüşvet, gizli tanık, etkin pişmanlıktan yararlanmak isteyenden tutunda…Casusluk’a  kadar uzanan ne ararsan  var içinde misali, iddialar havada uçuşuyor.

Siyasal iktidar yanlısı yazılı ve görsel medyada   iddianame açıklandıktan sonra, her akşam  canlı yayınlarda, neredeyse saat ve zaman  mefhumu tanımaz bir şekilde, ekranlarda  tartışmalar gırla gidiyor.

Tartışmalar da trajikomik olaylara tanık oluyorsunuz.

İddianamenin hararetli savunucularından biri “bir kere yalan söylesem ne olur” diyerek söylediklerini yalanlıyor. Bu kişi AYM ve AİHM kararları Selahattin Demirtaş’ın suçsuz olduğuna karar vermesine rağmen,bu zat  Demirtş’a hala terörist demeye devam ediyor.

Önce ”iddianameyi bir mahkeme kararı gibi” ele alıp okumaya başlıyorlar…

Ardından bu bir iddianamedir, mahkeme kararı değil deyip hiç kimse hüküm giymediği sürece suçsuz diyorlar…

”Suç kişiyi bağlar” aile karıştırılmamalı deyip masumiyet karnesine de dikkat çekiyorlar.

Peşinden tekrar  iddianameye dönüp,tutuklu olanlar hakkında asırlık  ceza istenen başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere; insanların fotoğraflarını toplu olarak ekrana veriyorlar.

Ardından Ekrem İmamoğlu’nun resmini tek olarak  ekranda dakikalarca tutup; iftiraya, hakarete, suç örgütü liderliğine uzanıp yaftalamaya başlıyorlar.

Daha iddianame mahkeme tarafından kabul bile edilmemesine rağmen; dosyada ismi geçen herkesi suçlu ilan edip örgüt elemanları diye yargısız infaz yapıyorlar.

Hedef gösterdikleri ve suçlu ilan ettikleri kişiler hakkında yargının aleyhlerinde vermiş olduğu bir cezanın olmadığı akıllarına bile gelmiyor.

 Tutuklu olan bu insanları ekranlarda fotoğraflarını verirken sanki; “bu kişiler tutuklu değil de, devlet tarafından haklarında yakalanması için kırmızı bülten çıkartılmış,aranan suçlu kişilermiş gibi tanıtıyorlar.”

Muhalefet ve muhalif medya, yandaş medyanın bu tartışmalarını yargıyı etkileme ve kamuoyunu yanıltma olarak  yargıya taşıdığında; ”savcılık  düşünce kapsamında gazetecilik faaliyeti olarak değerlendiriyor.”

Muhalefet ve muhalif gazeteciler yaparsa yargıyı etkileme,savcıyı hedef göstermeden dava açılıyor. Muhalefetin haber ve yorumlarına erişim engeli getiriliyor.

Adalet bakanı da iki de bir Türkiye bir hukuk devleti demiyor mu?

Hükümet yanlısı onlarca televizyon kanalı aynı saatte yayına başlayarak, iddianame üzerinden tam bir algı operasyonu yapıyorlar.

Ekranlarda ve köşelerinde söylemeye dilleri varmıyor ama yaptırdıkları kamuoyu araştırmalarında karşılarına çıkan; Muhalif Belediyelere yapılan operasyonların ve Belediye başkanlarının görevden alınması “hukuki değil, siyasi bir dava olduğunu” veriler ortaya koyuyor.

Siyasal iktidarın seçmenlerine bu davanın “hukuki mi,siyasi mi” diye de sorulduğunda; yüzde 50’ye yakınısiyasi olduğu” doğrultuda yanıt veriyor.

Yandaş bazı medya kuruluşları istemeyerek te olsa bunu haber yapmak zorunda kalıyorlar.  

Bu davanın siyasi olduğunu ve yargının da talimatla dava açtığını sağır sultan bile biliyor.

AYM’nin kararlarına alt mahkemelerin uymadığı, siyasal iktidarında yargı kararlarını uygulamadığı… Kuvvetler ayrılığının askıya alındığı bir ülkede kim bu davanın hukuki olduğuna inanır ki…

 Yargıya olan güven dip yapmış durumda ve yüzde 20’lerde olduğunu, Haşim Kılıç gibi eski  AYM başkanı ve Yargıtay onursal Başkanı Sami Selçuk söylüyor.

Ana muhalefet partisi CHP ve demokrasiden yana olan güçler başından beri İBB  davasının “bir siyasi dava olduğu” konusunda ısrar ediyorlar.

CHP’nin başlattığı “millet iradesine sahip çıkıyor mitingleri” bunun canlı örneği değil mi?

CHP’nin Mart 2025 tarihinde başlattığı İstanbul ve ülkenin değişik il ve ilçelerinde yürüttüğü sayısı 70’i bulan, kitlesel mitingler toplumun her kesiminden destek görüyor.

CHP’nin mitinglerine katılanlar sadece CHP seçmeni veya sempatizanı değil.

Demokrasiden ve hukuktan yana olan,iradesine sahip çıkan, sandıkla  gelen sandıkla gitsin diyen  kitlelerin ortak sloganı haline gelen  “hak, hukuk,adalet” diye meydanlarda haykırmıyorlar mı?

CHP’de  bu mitingleri büyük bir başarıyla da yürütüyor hakkını teslim edelim.

Karşılığını da alıyor ve her araştırmada CHP birinci parti çıkıyor.

Bu mitingler demokrasi ve hukuktan yana olan insanlara umut oluyor.

Hukuktan uzaklaştıkça nasıl hiçbir konuda inandırıcı olamıyorsanız; İBB iddianamesinde de inandırıcı olamayacaksınız.

Toplumun büyük bir kesimi,siyasal iktidarın sandıkta yenemediği siyasi rakiplerini yargı yoluyla bertaraf etmek istediğine inanıyor.

Asrın lideri demedi mi İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.

Bu iddianame toplumda İstanbul’u CHP’den geri alma; Ekrem İmamoğlu’nu da yargı yoluyla yasaklı hale getirip siyasetin dışına atma ve  siyasi bir proje olarak görülüyor.

Anayasanın yok sayıldığı  bir ülkede,seçmen iradesini gasp ederek seçim kazanamazsınız.

Bunu Kürt illerinde yıllarca uyguladınız ve bir arpa boyu yol alamadınız.

Bundan hiç mi ders çıkartmadınız?

İBB “İddianamesini” iktidar ve medya  gücü ile topluma   bir mahkeme  kararı gibi anlatırsanız” topluma ve  yeryüzüne “Rezil Rüsva” olursunuz.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar