Mehmet TIRAŞ

MUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”,
3.11.2025
106

İKTİDARDA “STATÜKOCU”…

Dünyada son 40 yıldır üretim biçiminin değişmesi ile “bilgi ekonomisinin ve dijital teknolojinin” yaşamımıza hükmettiği ve yeryüzünde bir “Çağ Dönüşümü” yaşanıyor…

  Adına da; “Küreselleşme”  deniliyor.

Bizim siyasiler bu çağ dönüşümü ve küreselleşme tartışmaları karşısında  “sağır ve dilsiz rolünü” oynadılar.

  Turgut Özal’ın dışında, bizim siyasilerden Kılıçdaroğlu’da dahil, Küreselleşmeye kulak kabartan kafa yoran ve öne çıkan bir siyasetçimiz olmadı…

Turgut Özal deyince bir parantez açmalıyım: “Özal, vizyonu olan,risk alan,tabuları yıkan,yeryüzü ile rekabet edilmesini savunan. Dünyada bugün tartışılanların işaretini 1985 yılında Kürt sorununu dile getiren ve çözüm arayan bir siyasetçiydi.Toplum olarak finans teknolojisi olarak bilinen ATM’leri yani Bankamatiklerle 25 Aralık 1987 yılında,  Özal döneminde tanışıp kullanmaya başladık.”

Kılıçdaroğlu ve partisinin  Küreselleşme konusunda dikkate değer bir şey söylediklerini hatırlamıyoruz.

Hatta CHP’nin  önde gelen ve siyasetine yön veren, ülkenin AB üyeliğine  karşı çıkan  kurmay kadroları;

Küreselleşmeyi”,

 “Emperyalizmin” yeni  versiyonu  diye klişe sözlerle mizahlaştırmaya kalktılar.

Küreselleşmeye ve çağ dönüşümüne kafa yormadıkları gibi…

Küreselleşme ve çağ dönüşümü üzerine düşünce üreten insanları da kaba biçimde aşağıladılar.

Toplumsal sorunları, sanayi toplumunun kavramları, kurumları ve argümanları üzerinden çözüm üretmeye çalıştılar.

Ancak…

Birkaç gün önce T24  Haber sitesinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun “   Yeni Dünya Düzeni :Rivieralar Çağı mı geliyor” başlıklı yazısına rastladım.

Kılıçdaroğlu Ana muhalefet partisinin genel başkanlığını kaybettikten sonra “değişime” dikkat çeken yazısı, eksiklerine rağmen düşündürücü geldi bana.

Kılıçdaroğlu yazısına ABD Başkanı Trump’un 4 Şubat 2025 Tarihinde Gazze’ye “Ortadoğu Rivierası” konuşmasından yola çıkıyor:

”ABD’nin Trump ile Ortadoğu’da yeni politikasını ve yayılmacılığını;Çin’in yükselmesini durdurmanın ve Ticaret yolları ve enerji koridorlarının kontrolü  üzerinden anlatıyor. Deniz ticaretinin gelişmesiyle Hanların yerini, liman kentleri alırken. Böylece taşımacılığın kara yolundan denize kaydığına dikkat çekiyor. Yolların güvenliği, malların özgürlüğünden daha önemli hale geldiğini. Artık bu çağda yolları kontrol edenlerin kazandığına vurgu yapıyor.”

Kılıçdaroğlu’nun bu anlattıkları doğru ama dünyadaki bu değişim ABD başkanı Trump’la başlamadı tabii…

Kılıçdaroğlu’nun üzerinde durmadıkları var.

Üretim biçiminin değişmesi ve dijital teknolojinin hayatımıza nasıl etkili olduğunun, geçmişi ve hikayesi de çok önemli.

Bilginin sermaye, paranın plastik, güvenliğin yerini  şifre ve mobese kameraları yer alırken; antensiz ve kablosuz teknolojilerin hayatımıza yön vermesinin, sosyal hayatımızda farklı  bir rol oynadığı üzerinde çok çok durmak gerek.

Bir diğer husus çağın teknolojisi olan Bilgisayarın son sisteminin olmaması ve değişiminde ucunun da açık olması.

İnternet dünyayı küçültürken,İnternetin çalışmaması durumunda  hayatın durur hale gelmesi.

Kılıçdaroğlu yapay zekâdan da bahsediyor.

 “Bilgi ve bilgi ekonomisinin etkisinin  doğal sonuçları gerçekten  de çok çarpıcı.”

Üretim biçimindeki değişiklik değişimin anası,hatta sırf bunun üzerinde yoğunlaşmak bile çok anlamlı olabilir.

Bilginin üretimin içinde payı yüzde seksenlere çıktı ve bu oran gittikçe artmakta.

Bazı sektörlerde insansız üretimin yapılması ve insanın yerini robotların alması doğal hale geldi.

Üretim biçiminin değişmesiyle farklı istihdam alanlarını alt üst etti…

Türkiye’de bile çalışan nüfusun yüzde 69’u  Hizmet sektöründe” çalışıyor.

Yüzde 31’nin ise diğer sektörlerde çalışmakta.

Kılıçdaroğlu’nun yazısı bende bu düşünceleri kışkırtırken.

Yeni çağ da sivil toplumun yerini  ”Sosyal medya” almadı mı?

Kılıçdaroğlu “Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıramazsak” hiçbir toplumsal  sorunu çözemeyiz tespitini yapan bir siyasetçidir. Ayrıca bu zorunluluğu  tespit eden ilk “CHP Genel Başkanıdır.”

Şimdiki  CHP Genel Başkanı Özgür Özel son Brüksel mitinginde  yaptığı  konuşmasında: “Türkiye’nin  kesin yeri AB üyesi olduğuna vurgu yapıyordu.”

Dileriz Özgür Özel bu konuşmalarını ülke genelinde seriye bağladığı ve yürüttüğü mitinglerde de gündeme getirir; ve “yeni bir çağ dönüşümünün yaşandığını” Türkiye’nin yerinin de AB üyesi olması üzerinden politikalarını kamuoyu ile paylaşır.

Türkiye’nin AB’ye üye olamamasının önündeki en büyük engelin, siyasetçinin gündeminden sildiği   “Kopenhag Kriterlerinin” olduğunu da hatırlatalım.

Bizde değişmeyen siyasetçinin iktidarda  “Statükocu” muhalefette ise “Değişimci“ olması.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar