Mehmet TIRAŞ
AKP 3 Kasım 2002 yılında iktidara geldiğinde ülkenin kronikleşmiş sorunlarını 3Y olarak tanımlıyordu:
”Yolsuzluk, Yoksullu ve Yasaklar…“
“3Y” sorununu nasıl çözeceklerdi:
“Demokrasi ve Hukukla…”
Nihai hedef ülkeyi Avrupa Birliği (AB) üyesi yapmaktı.
Nihai hedef Batı standartlarında “yöneten ve yönetilen bir demokrasiyi” hayata geçirmekti…
Nihai hedef Kopenhag kriterlerini pazarlıksız ve koşulsuz yerine getirmekti…
Kamu ihaleleri üzerinden zenginleşmeye son vereceklerini, ihalelerin adrese teslim değil. Rekabetçi ve şeffaf hale getirip yolsuzluğu bitireceklerini söylüyorlardı.
“Yoksullukla” mücadele etmekten söz ederken ”komşusu açken yatağa tok giren bizden değil” diyorlardı.
“Hiç bir çocuk yatağa aç girmeyecekti.”
Gelir dağılımındaki adaletsizliğe de sürekli dikkat çekiyorlardı.
“Yasakları”, ise “Yasaklayacaklarını” vaat ediyorlardı.
“Hiç kimse düşüncesinden, inancından, ırkından, mezhebinden ve kültüründen dolayı dışlanmayacaktı.
“Hiçbir vatandaş ötekileştirilmeyecek”, sözünü veriyorlardı.
“Üstünlerin değil hukukun üstünlüğü” olacaktı.
“Demokrasi hukuk çeşmesinden beslenir,diyorlardı.
Sandık demokrasinin namusu diyor, sandığın dışında hiç bir iradeyi tanımayacaklarını beyan edip,
Seçimle gelen seçimle gidecek “sözünü sık tekrarlıyorlardı.”
“Mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olacağını ve mahkeme kararlarına herkesin uyacağı” bir başka vaatleriydi.
“AİHM kararlarının Türkiye’ deki yasaların üstünde olduğunu” hatırlatıyorlardı.
AKP bunları hükümet programına da yazmıştı.
Bu sözleri AKP’nin internet sitesinde hala duruyor.
İlk başlarda AB müzakereler sürecinde demokratikleşme de küçümsenmeyecek bir yol alındı.
Çarpıcı bir örnek o süreci anımsatayım:
Örneğin nikâhsız yaşama zina suçu sayılırken, zinayı suç olmaktan çıkarttılar.
Bu köklü demokratikleşme adımları sayesinde 2010 yılına kadar, ülkeye yılda 20 ile 25 milyar dolar yabancı sermaye girmeye başladı.
Kimsenin yaşam tarzına müdahale edilmeyecek sözünü verdiler.
Başbakan Erdoğan meydanlarda benim iktidarımda alım gücü düşen bana oy vermesin diye avazı çıktığı kadar bağırıyordu.
Heyhat…
Çıraklık döneminden ustalık dönemine geçince, birden AB müzakerelerinden uzaklaşmaya başladılar.
AB müzakereler sürecinde verdikleri sözleri ağızlarına almaz oldular.
Makas değiştirerek köhne sistemin fabrika ayarlarına döndüler.
“Din,mezhep,ırk” üzerinden topluma format atmaya kalktılar;
“Bizim neslimizi bozdular, Dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz demeye başladılar.”
AB bizi bölmek istiyor PKK’yı destekliyor gibi ipe sapa gelmez gerekçeler göstererek, içe dönük “vatan-millet –Sakarya” edebiyatı ile milliyetçi kesime yönelik hamaset söylemini tedavüle soktular.
Söz verdikleri toplumsal sorunların çözümünü, ülkenin bekası tehlikede diye, bir tarafa bırakıp, köhne sistemi daha da çürütmeye koyuldular.
“Biz bu vatanı sokakta bulmadık sözüne sığındılar.”
Hukuktan hızla uzaklaşıp, hukuka ihanet eder oldular.
AB normlarına uygun hale getirdikleri Kamu ihale kanununu 197 defa değiştirerek, kendi zenginini yaratıp, silahlı ve sivil bürokrasiye hâkim olup, kendi medyasın var etmenin içine girdiler ve çok büyük oranda başardılar da.
Hukuksuzlukla birlikte yolsuzluk da patladı.
Sistemi iyice çürütüp parti devletine doğru yürüdüler.
15 Temmuz 2016 yılında yapılan “kontrollü darbe” ile Haziran 2018 yılında hayal ettikleri mevcut ucube sistem olarak bilinen “Cumhurbaşkanlığı hükümet modeline” geçtiler.
Kendilerine ayak bağı olarak gördükleri, ”Kuvvetler ayrılığını askıya aldılar.”
Parlamentoyu işlevsiz hale getirdiler. Muhalefeti de rejim karşıtı ilan etmeye yeğlediler.
Yabancı sermayenin ülkeye gelmesi bir tarafa, var olan yabancı sermaye de ülkeyi hızla terk eder oldu.
İşsizlik patladı,enfalasyon kontrol edilemez oldu,kiralar ortalama olarak asgari ücretin seviyesine çıktı.
Milyonlarca emekli ve dar gelirli açlık ve yoksullukla boğuşur oldu.
Altın ve Döviz tüm zamanların rekorunu kırdı.
TL’deki Kan kaybı durdurulamadı. TL sadece Dolar ve Euro karşısında değil, tüm yabancı para birimleri karşısında değer kaybeder oldu ve TL’den kaçış hala durdurulamıyor.
Bütün ekonomik göstergeler ters yüz oldu ve dip yaptı.
Toplumsal sorunları çözemeyince siyasal iktidar muhaliflerine karşı yargıyı sopa olarak kullanmaya başladı.
İşlerine gelmeyen Yargı kararlarını yok saydılar.
Yargıyı hukuka düşmanlaştırdılar.
Sandıkta yenemediği rakipleri olan belediye başkanlarını, yargı yoluyla bertaraf edip, hapse attılar.
İrade gaspı yapmaya başladılar.
Muhalif olan gazetecileri, yazarları ve hak-hukuk arayan vatandaşın anayasal haklarını yok sayıp, hapse attılar, hala da atıyorlar.
Sözde yasakları yasaklayacaklardı 23 yıl sonra ülkeyi açık bir cezaevine çevirdiler.
AKP iktidara geldiğinde cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü sayısı 58 bin kişi iken…
7 Nisan 2025 tarihi itibari ile 295 açık ve kapalı hapishanelerde tutuklu ve hükümlü sayısı 403.062 kişiye çıkmış durumda.
Belki de bu rakamlar durumun en iyi ispatı.
O halde ne yapmalı?
Siyaset kurumu “Cumhuriyeti demokratikleştirmek” istemediği sürece;
“Yolsuzluk, Yoksulluk ve yasaklar” toplumun değişmez kaderi olacak.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokrasi, darbeler ve ekonomik eşitsizlik 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“İlk dört maddeye dokundurtmam”cılar büyük bir tuzağa düşebilirler 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOna ‘karşı reform’ derler Hüseyin Bey 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump’ın kararmış vicdanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKamusal alanın İslamileştirilmesi 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMacron emeklilik reformunun kıskacında 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZSilahsızlanmanın Hukuku, Kuralı ve Kurumu 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDin demokrasiyle bağdaşır mı? Dindarlık otoriter olmayı gerektirir mi? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Keşke’ hissi duyduğum gün… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRKara paranın krallığı kurulmuş... Vay halimize! 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBOP’tan sonra Trump mutabakatı zamanı 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSDG düğümü çözülüyor mu? Fırat hattında buzlar kırıldı mı? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar çözüm konusunda neden bu kadar isteksiz? 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTürkiye’de konut sorunu 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKant’ın problemi: Tanrı’yı akılla bilmek 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASAL İKTİDARIN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖcalan o kanalları ilk kez izledi ve… 13.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDemirtaş serbest kalmadan Öcalan’a “umut hakkı yasası” çıkar mı? 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySanayi verileri alarm veriyor: Almanya serbest düşüşte 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYakabaşı… Köylü dışında herkes suskun! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAteşkes gerçekleşti, sıra diğer aşamalarda ama… 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖcalan’ın Uyarısı... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.10.2025
29.09.2025
22.09.2025
15.09.2025
1.09.2025
25.08.2025
22.08.2025
18.08.2025
11.08.2025
4.08.2025