Mehmet TIRAŞ
Yazı da başlık olarak kullandığım söz,çok beğendim bir İskoç ata sözüdür.
Bu ata sözünü metafor olarak ele alıp bir fikir jimnastiği yapalım.
Ben bu sözü çoğulculuk kavramıyla değerlendiriyorum,insanlar doğumdan ölüme kadar hep aynı düşünselerdi,dünyada değişim ve yenilik diye bir kavramla tanışır mıydık? Kesinlikle hayır.
Düşünce dogmatik olmadığına göre.
Düşünce bir tezatlar bütünü değil mi?
Bir düşünce başka bir düşüncenin üzerinden zenginleşmiyor mu?
Düşünce aşilin kılıcı gibi değil mi,açtığı yarayı kendisi kapatmıyor mu?
Bütün teoriler,ilkeler,ideolojiler bir tartışma sürecinden geçip pratikten türetilme dimi?
Her yeni düşünce,nesne,kavram ve kurum bir düşünceden ortaya çıkartılmadı mı?
Üretim biçimindeki değişiklikler ve çağ dönüşümleri düşüncenin sonucu ortaya çıkmadı mı?
Toplumsal yarılmaları,farklı kültürleri ortaya çıkartan ve sentezleyen düşüncenin gücüyle algılamıyor muyuz?
Din işlerini devlet işlerinden ayıran ’laiklik’ kavramı bir tartışma ve çatışmalar sonucunda ortaya çıkartılmadı mı,sekülerlik böyle yaşam biçimi haline gelmedi mi?
Dinlerin karşısına düşünce dikilmeseydi,elde ettiğimiz özgürlükleri elde edebilir miydik?
Toplumları yeniden formatlamak düşünce üzerinden yapılmıyor mu?
Düşüncenin gücünü kavramayan çağı kavraması ve insanlığı anlaması mümkün mü?
Her şeyi tetikleyen düşünce değil mi?
Feodal toplumda yaşasaydık ne olurdu?
Hala mağaralarda yaşayıp,yakılan bir ateşin etrafında ısınıp ,ağaç kabukları ve yapraklarıyla da mahrem yerlerimizi kapatarak hayatımızı idame edecektik. İlkel toplum olan bu toplumda insanlar karınlarını doyuracak kadar tarımla uğraşıp,birde hayvancılık vardı başka bir uğraşları yoktu, sosyal hayat diye hiç bir şey yoktu ve yerleşik bir hayatları da yoktu insanların.Sanayi toplumu feodalitenin içinden çıkmadı,reddederek çıktı,çıkışı da çok kanlı oldu.
Sanayi devrimiyle ulus devletlerin yanında sınıflı bir toplum ortaya çıkarken,demokrasi diye de bir sistem toplumların ortak değeri olmaya başladı.Tekrar feodaliteden devam edersek..
Feodaliteden günlük yaşamımızda ne kadar söz ediyoruz; hemen hemen hiç yok!..Nedeni ise,feodal toplumda insanlığa bırakılan mirası yok, hiçbir yenilik olmadı ve insanlığı da birbirine yakınlaştırmayan, birbirinden kopuk yaşatan hatta yeryüzü şöyle dursun, feodal düzen insanların seyahati tekerlek icat edilmeden önce hayvanını gezdirdiği alan kadardı.
Kendini yenilemeyene demez miyiz ilkel bir insan,diye,feodalitenin başka bir adı da,ilkel toplum olarak geçer.
Kadın doğum kontrol hapının icadı tekerleğin icadı kadar etkilediği kadınları..Çok konuşulur haklı olarak,doğum kontrol hapından sonra kadınlar erkeklere ömür olarak ortalama olarak ‘on yıl’ fark attığını araştırmalar gösteriyor.
Bu kısa insanlığın gelişim serüveninden sonra günümüze gelmek istiyorum yani,Başbakanın imrallı tutanaklarının basına sızmasından sonra,nasıl bir medya istiyor anlayışına.., “Batsın sizin böyle gazetecilik anlayışınız” demişti ya..
Çok seslilik olmasa herkes aynı şeyi düşünüp veya söylese, bir araya gelip sorunları ve olayları konuşmanın bir anlamı var mı?
Medya söz birliği yapmışçasına aynı manşeti atıyor,aynı haberleri farksız veriyor,köşe yazarları aynı pencereden olayları yorumlasalar,değişim,diye bir fark görünür mü?
İnsanlık varoluşundan bugüne hep aynı günü ve geceyi yaşamadı mı,aynı güneşin altında ısınmadı mı,geceye şavkı tutan ayın ışığında dolaşmadı mı,yağmurda,karda boranda ıslanmadı mı?Peki insan aynı günleri ve mevsimleri yarattıkları yeniliklerle,heyecanlandırmasalardı hayatımızda ne değişirdi?
Başbakan AB standartlarında bir demokrasi istemediği gibi,AB standartlarında da bir medya istemiyor.Kendine göre medya da yeni bir yurttan sesler korosu kurmak istiyor.
Beğenmediği bir haber veya dizi,film,heykel,resim,müzik oldu mu; ya onu inançlarıyla yorumluyor ya da bu toplumun değerleriyle analiz edip ahlaksız olarak görüyor.Halbuki değer yargılar toplumların ön yargısı olamaz.Matbaanın bu topraklara 275 yıl sonra gelmesi yasakçı bir zihniyetin eseri değil mi?
Son günlerde BDP heyetinin İmrallı adasında Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelerinin Milliyet gazetesine sızdırılması,AKP’e hükümetinde ve Erdoğan da,medyaya yeni bir ayar çekme ve sansür politikasını kalıcı hale getirmeye yönelik ciddi bir çalışma içinde olduğunu gözlemliyoruz.
Başbakan,demokrasinin kuvvetler ayrılığını içselleştiremiyor ki,medyanın demokrasilerde dördüncü kuvvet olduğunu kabullensin.Beğenmediği bir manşet haber veya köşe yazısı gördü mü Erdoğan,kamuoyunun önünde o gazetenin patronuna bu adama nasıl köşe verirsin veya böyle yazdırırsın,diyerek darbe dönemlerinde bile olmayan çıkışlar yapıyor,tehditler savuruyor..Birde bakmışınız ki, o köşe yazarı gazeteden kovulmuş ve hiçbir gazetede iş vermiyorlar.
Bir sorunu ve olayları tartışmadan nasıl çözeceksiniz?
Tartışmanın dışında sorunun çözümü konusunda,başka bir çözüm yolu ve reçetesi var mı?
Demokrasi sürekli tartışılarak zenginleşen bir sistem değil mi?
Demokrasiyi yeryüzünün geçerli sistemi yapan farklılıkları bir arada yaşatmasından gelmiyor mu?
Demokratik toplumlarda muhalefeti olmayan iktidar meşru mudur?
Burada ivedi olarak tartışmamız gereken temel sorun nasıl bir medya yaratmalıyız da, düğümleniyor.
Medya bağımsızlığı çok konuşuluyor ama medyayla alakası olmayan,zenginliğini devlet ihalelerinden elde eden,siyasilerle iş tutan ve siyasetin finansmanını sağlayan insanların, gazete ve televizyon sahipleri olmaları,gazetecilik editöryalığını devre dışı bırakıyor.
Yazılı ve görsel medyada nasıl bir medya olmalı,diye çok yönlü kaç haber yazısı okudunuz veya televizyonlarda kaç program izlediniz,yok gibi bir şey!
Sorun, medyayı ticaretin dışında bağımsız hale getirdiğimizde çağdaş,çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiyi de özgürleştirmiş olacağız.
PKK lider Abdullah Öcalan ve Kandil ile görüşeceksin bunlar çok güzel de;yazarları işten attırıp gazetelere sansür getirerek demokratikleşme olur mu,sayın Başbakan!..
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025