Roni MARGULIES
Laf lafı açınca iyi dostum Oğuz’dan ilginç bir hukuk hikâyesi dinledim geçen hafta.
Hikâye çok dindar, çok muhafazakâr, çok sağcı, İlim Yayma Cemiyeti ve benzer kurumların üyesi, benim tanımadığım ve tanıma ihtimalim olmayan ve tanımak isteyeceğimden hiç emin olmadığım bir adamın başından geçmiş. Bu özelliklerine ek olarak ve adeta bunları affettirmek istermişçesine müthiş dürüst bir adammış.
Haydi saklamayayım, Oğuz’un bir akrabasıymış, dolayısıyla Oğuz hikâyenin doğrudan şahidi. Tevatür değil yani!
Günlerden bir gün, yıllar önce, kira geliri elde etmek amacıyla adam satın alacak bir gayrimenkul ararken, haciz konulmuş bir binanın çok makul bir açılış fiyatıyla ihale yoluyla satılacağını öğrenmiş. Gitmiş pey vermiş. Benim anladığım şeyler değildir bunlar, süreç nasıl işlemişse işlemiş, sonunda bina çok ucuza adamın elinde kalmış.
Hemen arkasından, binanın eski sahibi ihaleye fesat karıştırıldığı iddiasıyla dava açmış. Mülkün sağcı ve dürüst yeni sahibi şaşkınlıkla görmüş ki mahkemede davacının iki şahidi var. İkisi de kalkmış ve kendilerine ihaleye katılıp düşük pey vermelerinin söylendiğini, bunun karşılığında şu kadar para aldıklarını söylemiş. İki tane yalancı şahit! Davalının avukatları şahitlerin yalancılığını kolayca kanıtlamış; davayı kazanacakları konusunda davalının da avukatların da hiç kuşkusu yokmuş.
Ve şaşırıp kalmışlar! Hakim davacıyı haklı bulmuş, ihaleyi iptal etmiş.
Oğuz’un akrabasına denilmiş ki, binanın sahibine açıktan şu kadar bir para verin, kabul etmeye hazır, binayı yine de çok ucuza almış olursunuz. İstememiş, “Ağlayanın malından gülene hayır gelmez” demiş, dönüp sırtını gitmiş.
Gitmiş ama hikâye burada bitmiyor!
Başarısız alıcı hayretler içinde kalmış, sizin de aklınıza gelen soruyu sormuş. Çünkü, demiş hakim, o fiyat olması gerektiğinin çok altındaydı, mülk sahibine bir haksızlık yapıldığı belliydi, ben o haksızlığın ne olduğunu bilemedim, anlayamadım, ama yalancı şahitlere inanmış gibi yaparak haksızlığı engelledim!
Bu hikâye İngiltere’de yaşayan tercüman arkadaşım Rahmi’nin anlattığı bir başka hikâyeyi hatırlattı bana.
İngilizce’ye tercüme etmesi için 1990’lı yıllarda bir belge geliyor Rahmi’nin önüne. Mahkeme tutanakları. Diyarbakır’ın bir köyünde yaşayan bir vatandaş Türk Silahlı Kuvvetleri’nin aleyhine “Evimi yaktılar” iddiasıyla tazminat davası açmış.
Rahmi tercümeye başlamadan önce uzun uzun gülmüş. Bana hikâyeyi anlatırken, “Türk askerini Türk yargısına şikâyet ediyor, deliye bak!” demişti, “Evini yakmışlar, şimdi bir de kendisini yakarlar, Hanyayı Konya’yı görür.”
Ama tam da öyle olmamış.
Mahkeme önce Rahmi’nin beklediğini yapmış. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin elbette Diyarbakırlı köylünün evini yakmış olamayacağına, çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin böyle şeyler yapmadığına, yapmayacağına karar vermiş, evin PKK teröristleri tarafından yakılmış olması gerektiğini belirtmiş. Sonra…
Lütfen sıkı durun. Sonra, “Ancak,” demiş mahkeme, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevi vatandaşın canını, malını, mülkünü teröristlere karşı korumaktır. Bu görev ihmal edilmiş ve vatandaşın evinin teröristler tarafından yakılması engellenememiştir.” Bu nedenle mahkeme, vatandaşın talep ettiği miktarda değil ama onun yaklaşık dörtte üçü kadar bir tazminat ödenmesine karar vermiş!
Yani tam da iki yalancı şahide inanmış gibi yapıp doğru bulduğu kararı veren hakim gibi, burada da mahkeme şöyle bir şey demiş: “Tamam arkadaş, evini kimin yaktığını biz elbette anlıyoruz, salak değiliz, ama bunu açıkça ilan edemeyiz, sen de lütfen etmeyiver. Al şu parayı git, ne bizim başımızı belaya sok, ne kendi başını.”
Her iki durumda da mahkeme bir tür hukuksuzluk yaparak, bir tür yalan söyleyerek doğru bulduğu, daha adil ve “hukukî” bulduğu kararı vermiş.
Niye mi anlattım bu iki anekdotu?
Çünkü hukuk tamamen ortadan kalkınca şu anlattığım iki hakimin yaptığı hukuksuzluğu bile makul bulup mumla arar olduk.
Ve zaten bugün bir hakim böyle bir şey yapacak olsa ertesi gün Ardahan Umumî Helalar Müstahdemliği’ne atanır. Atanacağını bildiği için de zaten böyle bir şey yapmaz.
Yazarlar
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023