Roni MARGULIES
O akşam Stalin en yakın, en dar çevresini, Malenkov, Beria, Bulganin ve Kruşçev’i Kremlin’e çağırdı, birlikte film izlediler. Molotov ile Mikoyan davetli değildi; bir süredir gözden düşmüşlerdi, her an kelleyi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydılar.
“Önemli olan Stalin’in yalnızlık çekmesini engellemek için hoşça vakit geçirmesini sağlamaktı. Yalnızlıktan korkuyor ve yalnız kalınca morali bozuluyordu” der Kruşçev, ölümünden sonra.
Hangi filmi izlediklerini bilmiyorum. Belki birinin anılarında vardır, ama ben rast gelmedim. Merak etmiyor değilim doğrusu. Biliyoruz ki, film bittikten sonra beş “yoldaş” arabalara atlayıp Stalin’in Kuntsevo’daki villasına yemeğe gitti.
Büyük bir ormanın ortasında bulunan villaya bir gül bahçesi, bir havuzun etrafında limon ve elma ağaçları ve bir de karpuz bahçesi dahildir. Ama daha önemlisi, villanın çevresinde iki ayrı duvar, 30 mm uçaksavar topları ve 300 gizli servis personelinden oluşan bir güvenlik ekibi vardır. Stalin, 1942’de Winston Churchill’i ve 1940’ların sonlarında Mao’yu burada ağırlamıştır.
O akşam, 1953’ün 28 Şubat akşamı, yemek uzun sürdü. Kruşçev’e göre, “Stalin epeyce sarhoş ve çok da keyifliydi.” Sabah saat altıya doğru Beria ve Malenkov bir arabada, Kruşçev ile Bulganin bir diğerinde evlerine doğru yola düştüler. Onların da keyfi yerindeydi, çünkü Stalin kapıya kadar onları yolcu etmiş, parmağıyla Kruşçev’in göbeğini dürtüp Ukrayna aksanıyla “Mikita” diyerek şakalaşmış ve kısacası, anılarında Kruşçev’in dediği gibi, “yemekte hiçbir sorun çıkmamıştı.”
Ertesi gün ise sorunların en büyüğü çıktı.
Stalin sabahları geç kalkardı. Hizmetçiler ve nöbetçiler saat 11’le 12 arasında çay veya kahvaltı isteyeceğini bilirler, o saate kadar çıt çıkartmazlardı. Güvenlik protokolü uyarınca, çağrılmadan içeri girmeleri kesinlikle yasaktı; yasağı çiğneyerek kendi idam fermanını imzalamaya kimse meraklı değildi.
Saat 12’yi geçti, içerden ses yok. Saatler ilerledi. Nöbetçiler bir ara içerde bir ışık yandığını algıladı, fakat hâlâ ses yok. Korku içinde beklediler. Yine güvenlik kaygısıyla Stalin içerde her gün bir başka odada yattığı için, tam nerede olduğunu zaten bilemiyorlardı.
Akşam saat 10’da artık dayanamadılar. Stalin’in incelemesi için Kremlin’den resmî belgeler gelmişti. Her gün gelen, sıradan bir paket. Paketi bahane ederek Matriyona Petrovna’yı ikna ettiler. Uzun yıllardır Stalin’in hizmetinde çalışan yaşlı kadın paketi alıp içeri girdi.
Stalin kütüphanede yerde yatıyordu. Altına işemişti, üstü başı ıslaktı, idrar kokuyordu. Konuşmaya çalıştı, ağzından anlamlı kelimeler çıkmadı. Ellerini kollarını çok zor hareket ettirebiliyordu. Matriyona Petrovna nöbetçileri çağırdı, kaldırıp Stalin’i kanapeye yatırdılar ve hemen Devlet Güvenlik Bakanı Semyon İgnatiev’i aradılar. İgnatiev yanlış bir şey yapmaktan korktuğu için hiçbir talimat vermedi, Malenkov ile Beria’yı aramalarını önerdi.
Aradılar. Önce bu ikisi, ardından Kruşçev geldi.
İlk olarak nöbetçileri Stalin’in uyuduğuna ve rahatsız edilmemesi gerektiğine ikna ettiler. Stalin horluyordu. Gerçekten de, tıpla alakası olmayan kişilerin uyuyan bir insan ile beyin kanaması geçirmiş, felç olmuş ama nefes alan bir insanı ayırt edememesi mümkün. Mümkün ama idrar kokuları içinde yerde bulunan ve konuşamayan bir kişinin mutlu ve rahat bir uyku çekiyor olma ihtimali de pek yüksek değil.
Ama kimse doktor çağırmadı. Sabaha kadar beklemeye karar verdiler. Beria, Malenkov ve Kruşçev evlerine döndü. Bu noktada Stalin beyin kanaması geçireli en az sekiz ve belki de 18 saat geçmişti.
Kaygılarını yenemeyen nöbetçiler Matriyona Petrovna’yı tekrar Stalin’e bakmaya gönderdi. Evet, uyuyordu, ama normal bir uyku gibi de değildi. Tekrar Malenkov’u aradılar. O ve diğerleri geri geldiler ve nihayet doktorlar çağrıldı. Ve dört gün sonra Stalin öldü.
Niye bu kadar geç? Niye derhal doktor çağrılmadı?
Stalin’in tıp ile, doktorlarla garip bir ilişkisi vardı. Korku mu, nefret mi, kestirmesi zor. Kendi kişisel doktorlarını topluca tutuklattırmış olmasının yanı sıra, Rusya’da 1951’den beri sürmekte olan bir ‘Doktorlar Komplosu’ davası vardı. ‘Sabotör Doktorlar’ ve ‘Katil Doktorlar’ olarak da bilinen mesele şuydu: Moskova’da çoğunluğu Yahudi olan bir grup hekimin önde gelen hükümet görevlileri ve parti liderlerini öldürmeyi amaçladığı iddia ediliyordu. İddiayla birlikte medyada yoğun bir antisemit dalga estirilmiş ve ardından yine çoğu Yahudi olan pek çok hekim işinden atılmış, tutuklanmış, işkence görmüş ve “suçunu” itiraf etmişti.
Stalin’in ölümünden birkaç hafta sonra Parti liderliği delil bulunamadığını ilan etti ve dava düştü.
Beria, Malenkov ve Kruşçev’in niye saatler boyunca doktor çağırmadığını bilemeyiz. Kuşkusuz, “Herif geberse de ben başa geçsem” düşüncesi üçünün de aklından geçmiştir. Ama kanımca Stalin’in doktor nefretini, Doktorlar Komplosu’nu da düşünmüşler, “Uyanıp da doktor çağırdığımızı görürse bize ne yapar?” diye korkmuşlardır.
Nöbetçiler Stalin’i rahatsız etmek ve Sibirya’ya sürülmek korkusu yaşamayıp kahvaltı saatinde yanına girseydi; Beria, Malenkov ve Kruşçev korkmayıp zamanında doktor çağırsaydı ölümden kurtulur muydu Stalin? Belki.
Şu kadarı kesin: Diktatör olmanın pek çok faydası var kuşkusuz, ama sona gelindiğinde pek çok zararı da olabiliyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023