Roni MARGULIES
Meclis’te yemin edilip edilmediğini ben şu anda bilmiyorum; siz bu yazıyı okurken biliyor olacaksınız.
Olsun. Edilse de edilmese de, yemin meselesi ve yeminin yansıttığı ve dayattığı anlayış artık Türkiye’nin gündemindedir.
Bir daha çıkmamacasına.
“Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; Türk milliyetçiliğine sadık kalacağıma; Türk milletinin millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlerini benimseyeceğime” gibi ifadelerle sadece benim gibilerin sorunu olduğunu sanırdım.
Yanılıyormuşum.
Bir TV kanalından gelip benimle söyleşi yapanlardan öğrendim. Onların da sorunu varmış. Benimkinden farklı bir sorun, ama sorun. Kutsal olmayan bir konuda, kutsal olmayan bir şey üzerine yemin etmeyi yanlış buluyorlar.
Bu itirazı Altan Tan şöyle ifade etti: “Kemalizm’e bağlılık yemini olan bu yemin, itikaden yanlış, İslam hukukuna göre yanlış. Anayasal zorunluluk varsa yemin edeceğim, bunun ötesinde de Allah’tan özür talep edeceğim.”
Sonra, dindarlığın vicdanı ve barometresi olarak algıladığım okuyucum Ümit Bey’den şu iletiyi aldım:
“Dindarlara düşmanlık yapan Atatürk ilke ve inkılâplarına ve darbecilerin yaptığı Anayasa’ya bağlı kalmayacağıma, milliyetçiliğin her türüne karşı çıkacağıma, hiçbir ırkın diğerinden üstün olmadığına inanacağıma yemin ederim. Ne olduğu meçhul, nereye çekersen oraya gelecek ‘millî, ahlakî, insanî, manevî ve kültürel değerlere’ değil; çağdaş, güncel, tüm dünyanın kabullendiği ve ortak paydada buluştuğu değerlere bağlı kalacağıma yemin ederim. Dindarlara baskı aracı olarak kullanılan, dinin toplumsal hayattan dışlanmasını hedefleyen ve dünyada başka örneği olmayan Kemalist laikliğe değil, din ve vicdan özgürlüğüne, ‘dinde zorlama yoktur ayetine’ bağlı kalacağıma yemin ederim. Bu da benim yeminim. Bu yeminle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na giremeyeceğim kesin. Zaten benim bu tip kurumlarla işim olmaz; hedefim Allah'ın cennetine girebilmek; cennete inanmayanların da kalbine girebilmek. Bu yeminle hedeflerime ulaşabilirim. Belki dünyada işçi olarak ölürüm, ama olsun, ben buna razıyım.”
Teolojik değil ama güncel siyasî konularda Ümit Bey’le farklı düşündüğümüz az konu var. Ama bunlardan bir tanesi kilit bir konu.
Kürt sorununun çözümü konusunda, Kürtlerin taleplerinin karşılanması gerektiği konusunda hemfikiriz. Ama tartışma PKK’ye, BDP’ye geldiği anda kafa kafaya geliyoruz.
Kürtlerin tüm haklarını savunan Ümit Bey, Kürtlerin örgütlerine öfkeleniyor, suçluyor, yanlış buluyor, kızıyor.
Ve bu tavır Ümit Bey’e özgü değil.
Başbakan’dan başlıyor, hükümete yakın gazetelerin sayfalarından yayılıyor ve hatta Taraf gazetesinde bile, heyhat, yankı buluyor.
“PKK derin devletin işini yapmaktadır”, “PKK ile Ergenekon kardeş örgütlerdir”, “Öcalan makul, ama Kandil herşeyi bozuyor”. Açıkça söylenmiyor pek, ama “PKK ile BDP olmasa, ne güzel çözülecekti bu sorun” diye düşünülüyor adeta.
Cümleten yanılıyorsunuz arkadaşlar!
Kürt halkının örgütleri olmadan çözülmez bu mesele.
Kürt halkı, örgütlü olduğu için bu meseleyi çözümün eşiğine getirmeyi başardı.
Her Kürt bunu biliyor. Örgütleri beğenip seven de biliyor, beğenmeyen, sevmeyen de biliyor.
Murat Karayılan, Hasan Cemal’e şöyle demiş:
“Başbakan şöyle diyebilmeli: ‘Türk-Kürt kardeşliği bin yıl öncesine gider.. Fakat 1924 sonrası Kürt inkârı gelişmiş, benimsenmiş.. Büyük trajedilere neden olan bu inkâr politikası yanlıştı. Ve PKK, Öcalan, bu inkâr siyasetinin sonucu olarak ortaya çıktı. Şimdi biz bu tarihsel yanlışı telafi ediyoruz.’ Başbakan böyle derse, kimse Öcalan’dı, PKK’ydi demez ki... PKK durup dururken ortaya çıkmadı ki.. Biz piknik yapmaya çıkmadık ki dağa...”
Kürt halkı piknik yapmadığı, örgütlendiği ve örgütlü mücadele verdiği için çözümün eşiğindeyiz.
Üstelik sadece Kürt sorununun değil, Kürtler örgütlendiği ve örgütlü mücadele verdiği için daha pek çok şeyin de çözümüne yakınız. Yemin meselesinin, demokrasinin, asker sorununun, dindarların sorunlarının, vatandaşlık ve azınlık sorunlarının...
Kürtlerin örgütlü mücadelesi Kemalist devletin çivilerini yerinden oynatmasaydı, büyük ihtimalle bunların hiçbiri gündeme gelemeyecekti.
“Artık dağıtın şu kötü örgütlerinizi” demek yerine, teşekkür etmemiz gerekir bence bu örgütlere.
Yazarlar
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023