Roni MARGULIES
İtiraf etmeli, 1989’da kırıldığından beri, sosyalizm fikri belini doğrultamadı.
Böyle olması doğal. Dünyada hemen herkes Sovyetler Birliği’nin sosyalist olduğunu düşünüyordu. Beğenen de düşünüyordu, beğenmeyen de.
Dolayısıyla, çöküp dağıldığı zaman, seveni de sevmeyeni de “Sosyalizm çöktü” diye düşündü.
Çöken rejimin ne kadar berbat, bürokratik, baskıcı, hunhar bir rejim olduğu tüm ayrıntılarıyla ortaya döküldüğünde, hemen herkes “iyi ki de çöktü, sosyalizm zaten kötü bir şeymiş” diye düşündü.
Üstelik, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk gibi, Sovyetler Birliği’nden de daha berbat rejimlerin çöküşü bu düşünceyi iyice pekiştirdi.
Artık kesindi: Sosyalizm kaçınılmaz olarak diktatörlüğe yol açar; insan toplumlarını örgütlemenin piyasa kapitalizminden başka yolu yoktur; kapitalizmin nihaî zaferi tescillenmiştir.
Bu düşünce, sadece sosyalizmin düşmanları tarafından değil, kendini sosyalist olarak tanımlayan insanlar tarafından da çok büyük ölçüde kabul edildi.
Dünyanın her yanında koca koca komünist partiler hızla üye ve taraftar kaybetti, eridi gitti. Bazıları (örneğin Türkiye’deki) kendini lağvetti.
Sosyalist saflarda müthiş bir boşluk, bilememezlik, çaresizlik hâkim oldu. Madem sosyalizm çöktü, demek ki her şeyi yeniden gözden geçirmeliyiz, yeniden sorgulamalıyız, Lenin’i de, Marx’ı da bir daha incelemeli ve hatta büyük ihtimalle terk etmeliyiz.
Sovyetler Birliği ve küçük klonlarında çöken şey sosyalizm idiyse, o zaman bütün bunlar doğrudur.
Ama ya değildiyse? Ya Sovyetler Birliği sosyalist filan değil de başka bir şeydiyse? Ya Sovyetler Birliği’nin Marx’ın yazdıkları ve Lenin’in yapmaya çalıştıklarıyla hiçbir alakası yok idiyse?
O zaman, Marx ve Lenin’i terk etmek, sıfır noktasına geri dönmek gerekli değil. Gerekli olan, Sovyetler Birliği’nde ne olduğunu, 1917 devriminin niye ve nasıl Stalin’e ve Stalinist bürokrasinin acımasız diktatörlüğüne yol açtığını izah edebilmek.
Eğer 1917’nin kaçınılmaz olarak 1989’a gittiği, Leninizm’in kaçınılmaz olarak Stalinizm’e dönüşmek zorunda olduğu sonucuna varırsak, o zaman, evet, Marx’ı ve Lenin’i, devrim ve sosyalizm fikirlerini sorgulamamız ve hatta terk etmemiz gerekir. Dünyada ve Türkiye’de on binlerce eski sosyalistin yaptığı gibi.
Ben 1917 devrimine ve Lenin’e sahip çıkıyorum. Ama Stalin’e ve Stalinist Rusya’ya hiçbir zaman sahip çıkmadım; 1970’lerde sosyalist olduğum gün de çıkmıyordum, şimdi de çıkmıyorum.
Demek ki benim, Lenin’in Stalin’e, 1917’nin 1989’a kaçınılmaz olarak gitmediğini gösterebilmem gerekir. Bunu yapmanın tek bir yolu vardır: Lenin ile Stalin arasında, 1917 ile 1989 arasında bir kırılma noktası, yani bir karşı devrim olduğunu gösterebilmek.
Bir gazete yazısında bunu ikna edici bir şekilde yapmak zor. Ama bir deneyeyim.
Ezici çoğunluğu köylü olan yoksul bir ülke. Önce Birinci Dünya Savaşı, sonra iç savaş, sonra devrimi boğmayı amaçlayan yabancı orduların istilası. Tarumar olmuş bir ekonomi.
Lenin sık sık vurgular, Avrupa devrimleri imdadımıza yetişmezse yaşayamayız. Ama Avrupa’daki diğer devrimler (özellikle de Alman devrimi) yenilgiye uğrar. Sovyet devrimi yalnız kalır.
Devrimi yapan işçi sınıfı önce iç savaş cephelerinde, sonra açlık ve hastalıktan telef olur, ya ölür ya köyüne döner. Leningrad ve Moskova’nın nüfusu yarıya düşer.
Parti, gövdesiz bir baş olarak kalır. Bürokratikleşir, hatta Çarlık bürokrasisini işe koşmak zorunda kalır.
Yalnız kalan tek ve yoksul bir ülkede yaşamı sürdürebilmenin yolu işçi sınıfını daha çok, daha sıkı, daha disiplinli çalıştırmaktır. Birinci Beş Yıllık Plan (1928-32) ile bunun önlemleri alınır. Grevler yasaklanır, işçilerin işyerlerini yönetmesine son verilir, ülke içi pasaport sistemi getirilir... Bütün bunları devrim yapmış bir işçi sınıfına dayatmak baskı ve şiddet kullanmadan mümkün değildir. Baskı ve şiddet mekanizmaları oluşturulmaya başlar.
Ve bürokrasi bu süreçte bir egemen sınıfa dönüşür. İşçi sınıfı iktidardan uzaklaştırılmıştır. Karşı devrim gerçekleşmiştir.
Sovyetler Birliği’nde bundan sonra olanlar sosyalizmin tarihine dâhil değildir.
Sorgulanması gereken, sosyalizm değil, karşı devrimdir, Stalinizm’dir.
“Halil Berktay benimkini değil, kendi geçmişini eleştiriyor” demiştim ya, bunu kastetmiştim.
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023