Roni MARGULIES
Kuzey Kore Anayasası hiç tartışma konusu olmadı Türkiye’de.
Yazık.
Bizimkine benzer yanları var çünkü. ‘Yeni anayasa’ tartışmalarımıza ışık tutabilir.
Örneğin, hakkın rahmetine 1994 yılında kavuşan Ulu Önder Kim İl-sung’un, Kuzey Kore Anayasası uyarınca “Ebedî Önder” olarak anılması gerekiyor.
Merak ettim, acaba bu anayasa herkes için hitap şekilleri mi belirlemiş? Şuna “Cevval Genelkurmay Başkanı” denecek, öbürüne “Beceriksiz Muslukçu” filan.
Olur a, bazı anayasalar çok ayrıntılıdır.
Ama öyle değilmiş. Anayasa sadece Kim İl-sung’a ne deneceğini belirlemiş.
(Ve zaten Genelkurmay Başkanı’na nasıl hitap edileceğini belirlemeye gerek yokmuş, çünkü Kim İl-sung aynı zamanda Genelkurmay Başkanı’ymış. Ve zaten Başkan olmaya değer başka her şeyin de başkanıymış. Böylece Anayasa’da “Hitap Şekilleri” maddesinin fazla uzamaması sağlanmış.)
Ebedî Önder’in 24 yıl Başbakanlık, 22 yıl Cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra ölmesiyle, sevgili oğlu Kim Jong-il babasının tüm başkanlıklarını devraldı.
Zavallı Jong-il, babasının 46 yılına karşı sadece 17 yıl her şeyin başkanı olabildi ve öldü. Şimdi yerine oğlu Kim Jong-un geçti.
Jong-il, 17 yılda “ebedî” sıfatına hak kazanamadı tabii. Öyle hemen ebedî olunamıyor.
Üzülmeye gerek yok ama. Ölümünden iki yıl önce yapılan bir Anayasa değişikliğiyle, Kim Jong-il “Yüce Lider” olarak tanımlandı.
Kuzey Kore Anayasası’nın İl-sung’u “Ebedî Önder”, Jong-il’i “Yüce Lider” olarak tanımlayan hükümlerinin değiştirilmesini teklif etmek mümkün müdür, bilemiyorum.
Bizimkinin “değiştirilmesi teklif bile edilemez” maddeleri var, biliyorsunuz. Ama Kuzey Kore’de böyle bir maddeye ihtiyaç duyulmamış olabilir.
Olabilir, çünkü Kuzey Kore’de herhangi bir vatandaşın “Yahu, Kim İl-sung’a bundan böyle ‘Ebedî Önder’ demeyelim, ‘Sung Bey’ veya ‘N’aber lan Sung’ diyelim” şeklinde bir teklifte bulunma ihtimali yoktu herhalde. İntihar etmenin çok daha kolay yöntemleri vardır çünkü.
Kim İl-sung 1912 doğumluymuş. Bu yıl “Ebedî Önder’imiz 100 Yaşında” törenlerinin çok muhteşem olmasını bekliyorum.
Gazetelerin “Halk Ebedî Önder’imizin doğum gününü coşkuyla kutladı” manşetlerini görür gibi oluyorum.
Kuzey Kore’nin tam adı ‘Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’.
Demokrasiyle hiçbir alakası olmadığı belli.
Halkın yönetime hiçbir şekilde katılmadığı apaçık.
Cumhuriyet filan da değil.
Berbat bir diktatörlük. Üstelik, dünyanın en baskıcı, geri, feodal rejimlerinden bile daha iğrenç bir hanedan diktatörlüğü.
Gel gör ki, daha düne kadar, bu berbat rejim “sosyalist dünya”nın bir parçası olarak düşünülüyordu! Hem de sosyalizmin adını karalamak isteyen egemenler tarafından değil, bizzat kendini “sosyalist” olarak tanımlayanlar tarafından öyle düşünülüyordu!
Aynı “sosyalistler”, örneğin, Çavuşesku’nun Romanya’sı hakkında da aynı şeyi düşünüyordu. Jivkov’un Bulgaristan’ı ve Enver Hoca’nın Arnavutluk’u hakkında da.
Belki inanmayacaksınız, ama Romanya halkı ayaklanırken, kömür madencileri grev yapıp başkente yürür ve Çavuşesku’yu devirirken, Türkiye’de bir “sosyalist” örgüt “Sosyalist Lider Çavuşesku” için dayanışma yürüyüşü yapmıştı!
Siyaset hayatımın önemli bir kısmı, bu ülkelerin sosyalist olup olmadığını tartışmakla, işçi sınıfının iktidarda olmadığı baskıcı ve antidemokratik rejimlere sosyalist filan denemeyeceğini anlatmaya çalışmakla geçti.
Almanya’da duvar devrildiğinde, Doğu Almanya’yı sosyalist zannedenlerle “Yahu arkadaşlar, sosyalizm kapitalizmden daha iyi, daha ‘ileri’ bir düzen değil mi? O zaman nasıl oluyor da duvar yıkıldığı anda herkes akın akın ‘ileri’ düzenden ‘geri’ düzene koşuyor, orada yaşamayı tercih ediyor?”diye tartıştığımı hatırlıyorum. “Demek ki, ya sosyalizm kötü bir şeydir ya da Doğu Almanya (ve tabii Sovyet Rusya) sosyalist filan değildir. Üçüncü bir teorik seçenek yok.”
Sonra bu ülkelerin işçi sınıfları o berbat diktatörlükleri devirdi, tartışma bitti.
Geriye, o ülkeleri sosyalist zannettiği için morali bozulan, sosyalizmin bittiğine kani olan, kalbi ve hayalleri kırılmış eski sosyalistler kaldı.
Ben Çavuşesku’nun düşüşünü coşkuyla karşılamıştım, Kim Jong-un devrildiği zaman da coşku duyacağım.
Diktatörlerin, baskının, lider kültünün olduğu yerde sosyalizm olmaz çünkü.
Dün de olmadı, bugün de olmaz.
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023