Roni MARGULIES
Çeşitli azınlık cemaatlerinin 18 temsilcisi, temmuz ayı sonunda ortak bir bildiri yayınladı. Türkiye'de farklı dinlere mensup olanların üzerinde "baskı olduğunu iddia eden ve/veya ima eden" beyanların tamamen asılsız olduğunu ve tüm azınlıkların özgür, mutlu ve sevinçli bir yaşam sürdürdüğünü açıkladılar. Kullandıkları ifadeler tam olarak bunlar değildi, ama merak etmeyin, hemen aşağıda bildirinin bütününü aktaracağım.
Okuduğum gazetelerden biri "Türkiye'de faaliyet gösteren azınlık cemaatlerinin temsilcileri" ifadesini kullanmış! Sırıtmadan edemedim. Nasıl da ağızları alışmış! Yüz bin yıldır bu topraklarda yaşayan insanlar hakkında "yaşıyorlar" değil de "faaliyet gösteriyorlar" demek ne kadar ilginç, değil mi?
Her neyse, buyurun, bildiriyi okuyalım:
"Ülkemizde asırlardan beri yerleşik farklı din ve inanç mensubu kadim toplumların dini temsilcileri ve vakıf yöneticileri olarak inancımızı özgürce yaşamakta ve geleneklerimize göre ibadetlerimizi özgürce yerine getirmekteyiz. Baskı olduğunu iddia eden ve/veya ima eden beyanlar tamamen asılsızdır ve maksadını aşmaktadır.
Geçmişte yaşanılan birçok sıkıntı ve mağduriyet zaman içinde çözüme kavuşturulmuştur. Geliştirilmesini arzu ettiğimiz konular hakkında ise karşılıklı iyi niyet ve çözüm iradesi ile devletimiz kurumları ile devamlı istişare etmekteyiz. Kamuoyuna doğru yönde bilgilendirme yapmanın sorumluluğu ve bilinci ile bu ortak açıklamayı yapmaktayız."
"Bayram değil, seyran değil, amcalarım bu bildiriyi niye yayınladı?" diye düşünebilirsiniz. Hatırlatayım. Bildirinin gazetelerde çıkmasından altı gün önce Rahip Brunson'un tutukluluğu ev hapsine çevrildi. Ertesi gün Trump'un Başkan Yardımcısı Mike Pence Türkiye'ye tehditler savurdu. Ardından Trump'ın kendisi tehditlere yaptırımlar eklemeye başladı.
Ve her zaman olduğu gibi azınlık cemaatlerin resmî temsilcileri devletin yardımına yetişti. Dünya âleme ilan ettiler: Türk devleti harikadır, kötü bir şey yapmaz, yapamaz; bakın biz ne kadar özgür ve mutluyuz!
"Her zaman olduğu gibi" dedim ya, abarttığım düşünülmesin, tam 83 yıl öncesinden bir örnek vereyim.
Cumhuriyet gazetesinin 16 Aralık 1935 tarihli bir haberinin başlığı şöyleydi: "İstanbul Ermenilerinin F. Werfel'e mukabelesi - Dün Pangaltı kilisesinde Franz Werfel'in bir resmini ve kitabını merasimle yaktılar".
Haber şöyle devam ediyordu:
"İstanbul'daki Türk Ermeni münevverleri dün sabah saat 11'de Pangaltı'da toplanarak 'Musa Dağında 40 gün' adlı bir kitab yazan Franz Werfel'in büyük bir fotoğrafını ve kitabını yakmışlardır.
Bu münasebetle kilise avlusunda bir sehpa yapılmış ve Franz Werfel'in fotoğrafile kitabı sehpa altındaki tahta ve talaşların üzerine yerleştirilmiştir.
Havanın yağmurlu olmasına rağmen, epey kimse hazır bulunmuştur ama biz bütün Ermeni vatandaşlarımızın bu tezahüre iştiraklerini isterdik.
Saat tam 11'de 'Aztarar' ve 'Norlur' gazeteleri muharriri Aşot Keçyan bir kibritle ateşi yakmıştır.
Franz Werfel'in fotoğrafı ve kitabı her tarafından yükselen alevler içerisinde yanarken, Pangaltı kilisesinin muganniler heyeti orada bulunan kız ve erkek talebelerin de iştirakile hep bir ağızdan İstiklal marşını söylemişlerdir."
Bilmeyen yoktur herhalde, ama ne olur ne olmaz, hatırlatayım: Werfel'in 1933'te yayınlanan Musa Dağı'nda 40 gün adlı romanı 1915'te bir Ermeni köyünün direnişini anlatır, Avrupa'da Ermeni soykırımının hatırlanmasını, gündeme gelmesini sağlar. Tahmin edileceği üzere, Türkiye hükümeti hop oturup hop kalkar, ama yapacak şey kalmamıştır, kitap yayınlanmıştır bir kere.
Ertesi yıl Hollywood'da MGM şirketi kitabın filmini çekmeye hazırlanır. Başrolde genç Clark Gable'ın oynaması düşünülüyordur. Basında bunun haberleri çıktığı anda Ankara harekete geçer, Washington büyükelçisi Münir Ertegün hem diplomatik temaslarda bulunur hem Hollywood'a tehditler savurur. Nihayet 1935 sonlarına doğru MGM teslim olur, filmi çekmeyeceğini duyurur.
Ermeni münevverlerinin Pangaltı kilisesinde kitabı yakmaları, açık ki, devletin filmi engelleme çabalarına yardımcı olmayı amaçlıyormuş.
Kitap yakılıp İstiklal marşı söylendikten sonra, Beyoğlu mütevelli heyeti üyelerinden Aram Aslan şöyle bir nutuk çekmiş:
"Yurddaşlar!
Asil ve necib Türk milleti hakkında iftiralarla dolu bir kitab yazıldığını gazetelerden öğrenen Türk Ermenileri, sırf şahsi menfaatler takib etmek üzere Ermenilerin adını istismar eden bu milliyetsiz küstahın cür'etini şiddetle protesto eder.
Yüz yıllardanberi ilk defa olarak Büyük Cumhur Başkanımız Atatürkün kurduğu cennette kardeşçe bir hayat yaşamıya başlıyan Türk Ermenileri bu aziz yurda karşı candan bağlılıklarını filen ispat etmek için mukaddes vatanımıza suikasdde bulunan Franz Werfel mel'ununu ve 'Musa Dağında 40 gün' adlı hezeyannamesini bugün alenen yakmak suretile aramıza nifak sokmak istiyenlerin mukadderatının böyle ölüm olduğunu bütün dünyaya ilan etmek isteriz.
Kahrolsun Türklüğe dil ve el uzatanlar!"
Ve törende hazır bulunanlar hep bir ağızdan "Kahrolsun!" diye bağırmış.
Kilise avlusunda "Kahrolsun!" diye bağıranlarla temmuz ayında bildiri yayınlayanların amacı aynıydı: "Aman Türklerin suyuna gidelim, devleti kızdırmayalım, sadık olduğumuzu kanıtlayalım."
Bu yaklaşımı azınlık cemaatlerin ileri gelenleri 1923'ten beri mükemmel bir ustalıkla uygular. Her fırsatta göğüslerini gere gere "Türk" olduklarını vurgularlar, Türk devletinin en sadık hizmetkârları olduklarını somut olarak göstermeye çalışırlar.
Doğaldır. Soykırım, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları ve daha pek çok olay azınlık cemaatlere sessiz ve yalaka olmanın kendi güvenlikleri açısından daha makul olduğunu öğretmiştir. Cemaatler de derslerini iyi öğrenmiştir. Bu ileri gelenlerin hepsi hem soykırım gerçeğini hem karşılaştıkları tüm diğer felaketleri ve ırkçılığı bal gibi bilir. Ama bunları dile getirmenin tehlikeli olabileceğini, getirmemenin (hatta reddetmenin) daha güvenli ve huzurlu bir yaşam açısından daha iyi olacağını düşünürler, öyle davranırlar.
O kadar ki, yalakalık etmek gerekli olduğunda devlet görevlilerinin cemaat ileri gelenlerini dürtmesine gerek bile yoktur. Onlar zaten gönüllü olarak gerekeni yapar. Örneğin, hiç kuşkum yok, bu son bildiriyi Yahudi cemaatinin imzacılar arasında bulunan Cemaat Başkanı düşünmüş ve diğerlerini de o örgütlemiştir.
Bütün bunları anlıyorum. Eyvallah. Ama bu tür bildirileri her okuduğumda yüzüm kızarıyor, fena hâlde rahatsız oluyorum. Bu ileri gelen beyler hiç mi rahatsız olmuyor acaba?
Roni Margulies
(T24)
Yazarlar
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023