Roni MARGULIES
iz devrimciler Necmettin Erbakan’a teşekkür borçluyuz.
Dalga geçiyorum sanacaksınız; hayır, geçmiyorum.
Erbakan milliyetçiydi, antisemitti, MC hükümetlerinin tüm suçlarının bilinçli ortağıydı, tüm Batılıları ve Hıristiyanları kötü zannedecek kadar geri kafalıydı, partisinin gerçek yönetimini ailesi dışında kimseye bırakmayacak kadar megaloman ve benmerkezciydi. Bütün bunlara rağmen, sola bilmeden yaptığı büyük hizmet için kendisine teşekkür borçluyuz.
Türk solu 70 yıl boyunca Kemalist bir sanal ülkede yaşıyor, Türk bayrağına sarılarak Mustafa Kemal yürüyüşleri yapmayı sosyalizm zannediyordu. Bu mutlu rüyadan uyanıp gerçek dünyayla tanışması Erbakan sayesinde oldu.
Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerinde yüzde 19 oy alması, İstanbul ve Ankara belediyelerini kazanması, sonra da 1995 seçimlerinde yüzde 21 oy alan Erbakan’ın ertesi yıl başbakan olması, Türk solunun tatlı tatlı gerinirken ansızın buz gibi bir duşa girmesine yol açtı.
O güne dek sol, nüfusunun yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede Müslümanları ve Müslümanlığı hesaba katmadan siyaset yapma lüksüne sahipti. Ve bu lüksü Kemalist devlete borçluydu. Müslümanların “fazlaca” Müslüman gibi yaşaması, Müslüman olarak siyaset yapması devlet tarafından yasaklandığı sürece, Müslümanlar siyaseti Demokrat Parti, Adalet Partisi ve ardılları içinde, ekonomik siyasetlerinde liberal, diğer her anlamda muhafazakâr, sağcı, milliyetçi ve derin devletin çizdiği sınırlara saygılı partiler aracılığıyla yapmak zorundaydı.
Bu şikeli oyun, bu kibar dans, Refah Partisi’nin geniş kitlelerin taleplerini ve düzene muhalefetini Müslüman bir dille ifade edebilmesiyle birlikte sona erdi. Artık, dindar insanlar yokmuş gibi siyaset yapmak mümkün değildi. Hâlâ değil. Ve en azından bugün yaşayan kuşakların ömrü içinde bir daha olmayacak.
Refah Partisi’nin başarısı sonucunda sol, bir yol ayrımında buldu kendini. Ya dinin muhafazakâr ve ama aynı zamanda muhalif olabilme özelliğini anlayacak, Müslümanlığın devlet karşıtı ve anti-emperyalist olabilme özelliklerini kavrayacak, bu duruma uygun politikalar geliştirecekti, ya da “Her din her yerde ve her zaman gericidir, dindar insanlar mürtecidir, işimiz olmaz” diyecekti.
Solun önemli bir kesimi, hiç tereddüt etmeden ikinci seçeneği tercih etti, 12 Eylül’de arası açılmış olan Kemalizm’le barıştı, kanka oldu.
Erbakan hükümeti Türk solunun önüne İslam sorununu koymakla kalmadı. 28 Şubat muhtırasıyla birlikte bir sorun daha çıktı ortaya. Sol, ilk kez kendisine saldırmayan bir askerî darbe ile karşı karşıyaydı. Dahası, darbenin devirdiği koalisyon hükümetinin iki ortağından biri İslamcı bir partiydi. Hem sola saldırmayan, hem de “irticacı” bir hükümeti deviren bir darbe! Sol ne diyecekti?
Ya Kemalist devlet mekanizmasının demokratik süreçlere istediği gibi müdahale etme hakkı, ya seçilmiş hükümetlerin hükümet etme hakkı savunulacak, ya da tarafsız kalınacaktı. “Ne şeriat, ne darbe” dendi, yani tarafsız kalındı.
Ve gerçekte keskin siyasî dönemeçlerde tarafsız kalmak mümkün olmadığı için, seçilmişlerden değil, seçilmemişlerden yana taraf olundu.
O gün bugündür aynı durum keskinleşerek devam ediyor. Sapla saman, devletten yana olan solla devlete karşı olan sol ayrılıyor. Kemalizm ile sosyalizm ayrılıyor.
Post-modern darbeyi, birkaç yıl sonra, AKP’nin yüzde 34 ile iktidara gelmesi, askerle temkinli bir şekilde itişmeye başlaması, Hrant’ın cenazesi ve “Hepimiz Ermeni’yiz” sloganı, 27 Nisan e-muhtırası ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığını engelleme çabaları, Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararı, Cumhuriyet mitingleri, AKP’nin oylarının yüzde 47’ye yükselmesi, Darbe Günlükleri, Anayasa Mahkemesi’nin Türban Yasası hakkındaki kararı, AKP’yi Kapatma Davası, Ergenekon ve Balyoz Davaları, 12 Eylül Referandumu izledi.
Tüm bu can alıcı dönemeçlerde solun bütün büyükçe örgütleri Kemalist ve milliyetçi olduklarını, Marksist olmadıklarını kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde kanıtladı.
Eskiden beri böyleydiler elbet, ama eskiden “böyleler mi, değiller mi?” diye tartışılabilirdi. Erbakan’ın başlattığı süreçte İslamî geleneğin partileri ile ordunun karşı karşıya gelmesiyle, tartışma sonlandı.
Solda herşey göz kamaştırıcı bir açıklıkla berraklaştı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023