Roni MARGULIES
“Burjuvazi beni çok sinirlendiriyor. Küstahlıklarından tiksiniyorum. Dar görüşlü ve bencil olduğu gibi, kendi halkından da nefret ediyor. Laik Türk üst sınıfını askerî müdahaleler de, Kürtlere yapılan baskı da rahatsız etmez. Türk kadınlarının birçoğuna, sadece başörtüsü taktıkları için tepeden bakarlar.”
Orhan Pamuk’un bir Alman dergisine söylediği “Başörtüsü taktıkları için kadınlara tepeden bakarlar” sözü, birkaç yıl önce bir arkadaşımın anlattığı bir hikâyeyi hatırlattı bana.
İstanbullu varlıklı bir ailenin oğlu olan arkadaşım, doğma büyüme Suadiyeli olan annesiyle Bağdat Caddesi’nde yürüyor. Karşıdan başörtülü iki kadın geliyor. Arkadaşımın annesi donakalıyor: “Buraya da mı geldi bunlar!” diye haykırıyor.
“Bunlar” dediği, tümüyle sınıfsal bir şey. Halk, yoksullar, emekçiler, Anadolulular, köylüler, taşralılar anlamına geliyor. “İstanbul’un zengin bir mahallesinde bu çulsuzların ne işi var?” demek istiyor.“Benim evimde temizlikçi olabilirler, bana hizmet edebilirler, ama benim alışveriş yaptığım yerde alışveriş yapamazlar” demek istiyor. Burjuvazinin, egemen sınıfın genel bakışını yansıtıyor.
Bu bakış Türk burjuvazisine özgü değil elbet. Dünyanın her tarafında egemenler, zenginler kendi “altlarındaki” herkese böyle bakar.
Ama bu anekdotu incelediğimizde, son on yıldır Türkiye’de yaşanan ve Kemalist Türkiye’ye özgü olan pek çok şeye ışık tutuyor bence.
Her şeyden önce, AK Parti’nin 2002 yılında niye seçildiğini ve ondan sonra iki kez oylarını arttırarak niye tekrar seçildiğini açıklar. AK Parti, arkadaşımın annesinin “Bunlar” dediği insanların oylarını alarak seçildi. “Bunlar” Türkiye’nin çok büyük çoğunluğunu oluşturduğu için ve AK Parti “bunlar”ın talep ve özlemlerini bugüne kadarki tüm Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinden daha iyi temsil ettiği için, “bunlar”ı küçük görmediği için, “bunlar”ın dilini konuştuğu için tekrar tekrar seçildi.
Egemen sınıf, “bunlar”dan korktu. Seksen yıldır elinde tuttuğu dizginleri elinden kaçırıyor olduğunu hissettiği için paniğe kapıldı. Genelkurmay’a, Atatürk’e, Türk bayrağına sığındı.
“Bu çulsuzlar iktidarımı elimden alıyor, aman!” diye bağıramayacağı için, “Şeriat geliyor, Cumhuriyet elden gidiyor!” diye çığlık atmaya başladı. Genelkurmay ve devletin açık kurumları (yargı, YÖK filan) ile gizli örgütleri (Ergenekon filan) hemen seferber oldu. Darbe planları, Cumhuriyet mitingleri, e-muhtıralar yoluyla “bunlar”a ve “bunlar”ın hükümetine karşı direnmeye başladı.
Egemen sınıf ve onun vurucu gücü olan Genelkurmay ile Ergenekon AK Parti hükümetini deviremedi, direniş başarısız oldu.
Ne oldu başarısız olunca? Hiçbir şey olmadı. Zaten olmayacaktı. Boşuna korkuyorlardı.
Türkiye belki biraz daha normal bir burjuva devleti oldu. Halkın büyük bir kesimini siyasî temsil sürecinden dışlayan, sermayenin önemli bir kesimini iktidar mekanizmalarından uzak tutan bir devlet olmaktan çıktı. O kadar.
Başka bir şey olacağı da yoktu ve olamazdı zaten. AK Parti’den beklenebilecek olan buydu, bunu yaptı.
Ama bu on yıllık sürecin bir yan ürünü olarak, “bunlar”a karşı Kemalist devleti destekleyen, Genelkurmay’dan ve Sözcü gazetesinden farksız bir duruş sergileyen CHP, TKP, ÖDP gibi partiler anlamlarını yitirdi. “Sosyal demokrasi” ve “sol” halkın gözünde tümüyle anlamsız ve olumsuz kavramlar hâline geldi.
Gerçekte, AK Parti elbette “bunlar”ın çıkarlarını temsil eden bir parti değil. Egemen sınıf açısından, büyük sermaye açısından bir tehdit değil. Aksine. Giderek aynılaşmaya başlayan TÜSİAD ile MÜSİAD’ın çıkarlarını tıkır tıkır uygulayan bir parti.
Büyük sermayeye hizmet eden ama tabanı “bunlar”dan oluşan bir parti, üstü ile altı arasındaki bu çelişkinin yarattığı sorunları er veya geç yaşamaya başlayacak. Tabanıyla tepesi arasındaki gerilim er veya geç ortaya çıkacak. Ekonomik kriz Türkiye’ye daha sert vurmaya başladığında, çelişki de sertleşecek.
Ama o gün geldiğinde, AK Parti’den kopmaya başlayan “bunlar”ı kazanacak olan sol nerede? Sorun bu.
Orhan Pamuk, Bağdat Caddesi’nin egemenlerinden yana değil, “bunlar”dan yana olduğunu söylemiş oldu.
Bunu söyleyen kitlesel bir sol hareket ise henüz inşa edilmeyi bekliyor.
Yazarlar
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKimmiş bakalım devlete saldıran? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasPara vermeden diploma alanlarımız da bunlar 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBüyük eşik atlandı, sıra mayınlı alanda… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHayır, bu Türklük Sözleşmesi değil! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSistem çürümüş ki nasıl çürümüş 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023