Ümit KARDAŞ
Mafia, Sicilya tarihi ile özdeşleşen bir kavram olduğundan mafia ve mafiosi terimlerinin etimolojisini incelerken Sicilya’nın tarihine bakmak gerekmekte. Sicilyalılar savaşlar sırasında Arapların “Mafie” olarak adlandırdıkları mağaralara çekilmişlerdi. Savaşı yaşadıktan sonra halk savaşanları mafieden gelen anlamında “Mafiosi” olarak karşıladı.
Kırsal kesimdeki halkın oluşturduğu Arap-Sicilyalı yaşam tarzındaki sosyal dayanışma, oba ve aile kurumları Mafios davranışın altyapısını hazırladı ve sosyolojik tabanını oluşturdu. 14.yüzyıl sonlarına kadar çeşitli acı deneylerden geçen Sicilyalıların sosyal anlayışı mafios tutum olarak adlandırılacaktı.
13.yüzyıl sonlarına doğru Fransızlar Sicilya’da Papa'ya bağlı bir derebeylik oluşturdular. Sicilya’yı yağmalayıp cinayetler işleyen Fransızlara karşı Sicilyalılar mücadele için örgütlendiler. Sicilyalıların kullandığı slogan aynı zamanda örgütün adını oluşturuyordu. “Morte Alla Francia ltalia Anela”.(Fransa’ya ölüm, İtalya kükrüyor.) Bu sloganın baş harfleri bir araya getirildiğinde MAFİA kelimesi ortaya çıkıyordu. (Murat Çulcu - “Dünyamızı Saran Mafya” c. 1-2-3 )
Mafioso kendisine ve çevresine yönelik her türlü hakaret ve saldırının intikamını alabilecek ve düşmanlarının onurunu kırabilecek kadar güçlü davranabilen insan demekti. Onorvole (onurlu) sözcüğü üstün güce sahip olmayı, sonuç olarak zorba olmayı anlatır. Mafioso’nun davranışı bireysel şiddet yoluyla onur kazandıran bir kültürün ürünüydü.
İtalya’da 1950'li yıllara dek Sicilyalı politikacı seçimlerdeki başarılarını mafya ile olan bağlantılarına borçluydu. 1970’li yıllarda mafya yasa dışı etkinlikleri sırasında elde ettiği büyük sermayeyi yasal yatırımlara yöneltti. Mafya kapitalizminin yarattığı girişimci mafioso artık geleneksel mafioso’dan ayrılıyordu. Gösterişi sevmeyen, az konuşan gizemli mofioso, lükse düşkün, konuşmayı seven, imajına özen gösteren mafioso’ya dönüşmüştü. ( Çulcu- a.g.e. )
Mafya, rasyonel ilkelere göre hareket eden, hiyerarşik – merkezi ve tekelci bir yapılanma içinde olan organize suçluluk tanımına uymamakta. Kabul gören görüş organize suçluluğun illegal (yasadışı) girişimciliğin merkezi, hiyerarşik, modern bir bürokratik yapılanma biçiminde ortaya çıktığıdır. Organize suçluluk yasak mal ve hizmetlerin, toplumda gizli kalan yasak istemlerin kazanç amacıyla karşılanması için yasadışı etkinliklerde bulunulması şeklinde açıklanmakta. (Halil Nebiler-“Mafyanın Ekonomi Politiği”)
Yasadışı pazarların genişlemesi organize suç elitinin sermaye ve pazar güçleriyle özdeşleşmeleri sürecini hızlandırmış durumda. Yasadışı dünya pazarlarının gösterdiği gelişim, organize suçluluğun kapitalizmin ruhuna dönüşme süreciyle örtüşmekte.
Güney İtalya ve ABD’de spor kuruluşlarını ve festivallerini mali yönden desteklerken, Kolombiya’da radyo ve televizyon istasyonları, film şirketleri, hayvanat bahçeleri kurmaktalar.
Organize suçluluk yasadışı dünya pazarlarının gelişiminde yerini aldıkça olağanüstü karlarla son derece büyük bir servet birikimi gerçekleştirmiş durumda. Dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan ve tüm mali işlemlere gizlilik güvenceleri veren kıyı bankaları organize suçlulukla ittifak içinde. Söz konusu ittifak bu serveti Avrupa, Asya ve Karayipler’e yasadışı sermaye olarak akıtmakta. ABD’deki suç ekonomisinden her yıl ortalama 20 milyar dolar bu bölgelere aktarılmakta. (Pino Arlacchi - “Mafya Ahlakı, Kapitalizmin Ruhu”)
Türkiye’de mafyanın Susurluk skandalından beri daha geniş bir çerçevede tartışıldığı açık. Modernleşme dinamiğinin kabadayı ve çeteleşme kültürüne etkisi incelemeye değer bir konu. Kuşkusuz Türkiye’deki çetecilik geleneği Osmanlı Devletinin ilk dönemlerine kadar gitmekte.
Osmanlı döneminde yeraltı dünyasınca çoğunlukla haraç toplama eylemlerinde bulunuldu, Cumhuriyet döneminde de buna özellikle 1950’li yıllarda kaçak mal ve hizmet uğraşları eklendi. Kaçak kumarhane işletmeciliği ve kaçakçılık yaygınlaşıp genişlerken, Türkiye 1970’li yıllardan itibaren, gecekondu çek, senet, park alanlarında etkinlikte bulunan suç örgütleriyle karşı karşıya geldi. Bu örgütlerin mafya ile özdeşleştirildiği bilinmekte. (Frank Bovenkerk - Yücel Yeşilgöz “Türkiye’nin Mafyası” )
Ancak Türk mafyası denilen olgunun irili, ufaklı çok sayıda örgütlenmiş olması, açık bir yapılanmayla devletin himaye ve gözetiminde sosyal, ekonomik ve siyasi işlevler yüklenmesi Türk mafyasının da organize suçluluğun içinde özel bir oluşum olduğunu göstermekte. Bu nedenle soruna mafya penceresinden değil de onu da içine alan gizli ve hiyerarşik yapıya sahip organize suçluluk bütünü içinden bakmak gerekmekte.
Polis araştırmalarına göre turizm, otel, otopark, inşaat, at yarışları alanlarında etkinlik gösteren organize suç örgütleri haraç alma, karaborsa, arazi yolsuzluğu, para karşılığı cinayet, şantaj, silah kaçakçılığı, kara para aklama, çek ve senet tahsilatı gibi suçları işlemekteler. Yine rüşvet ve yolsuzluklar da organize suçluluk içinde yer almakta.
Yasadışı uyuşturucu madde ticareti de organize suçluluk kapsamına giren tipik suçlardan biri. Türkiye bu suç bakımından uluslararası bağlantıları olan bir organize suçlulukla karşı karşıya bulunmakta. Türk ve Kürt organize suç örgütlerinin Afganistan, Kolombiya, İran üzerinden sağlanan uyuşturucuları Balkan ve Avrupa pazarlarına aktarmaları özellikle Avrupa’daki göçmen Türk ve Kürt gruplarının uyuşturucu trafiğine entegre olmaları diğer yaşanan bir süreç.
Türkiye’de organize suçluluğun yapısı, işleyişi ve konumunda sosyolojik, krimonolojik araştırmalar bulunmamakta. Organize suçluluğu oluşturan sosyo-ekonomik sorunlar önemli boyutta. İç göç, sağlıksız kentleşme, işsizlik, gelir dağılımındaki aşırı dengesizlik organize suçluluğun alt yapısını oluşturmakta.
Türkiye’de politik ve bürokratik sistemin yolsuzluklarda organize suçluluğu kullandığı, bu örgütlenmelerin devletin himayesinde ve gözetiminde olduğu görülmekte, siyaset ve bürokrasi kriminal araçlar kullanarak etkinliklerde bulunmaya devam etmekte.
Siyaset-bürokrasi işbirliğiyle siyasetin finansmanına katkı sağlama karşılığı marinalara, demir-çelik işletmelerine, sanayi tesislerine, turizm işletmelerine çökme olgusu sistemin temeli haline gelmiş durumda.
Ermeni, Rum ve Yahudi vatandaşların mallarını gasp etme, olağanüstü durumlarda şirketlerin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin malvarlıklarını müsadere etme, belediyelere kayyım atayarak içini boşaltma fiilleriyle çökme kültürünü yaratan devletin yağmaya teşvik ettiği kitleler ve organize suç örgütleriyle işbirliği içinde olduğu açık.
Cumhur İttifakı’nın organize suç örgütü liderlerini, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, gasp, adam öldürme gibi suçları işleyenleri özel bir af kanunuyla tahliye etmesi, hukuk devleti vasfından uzaklaşmış olan devletin işbirliğini doğrular durumda. Oysa siyasal suç işlediği iddia olunan kişiler Anayasaya aykırı olarak bu affın kapsamı dışında tutulmuş durumdalar..
Yukarıdaki değerlendirmeler karşısında karşılaşılan sorunun ceza hukuku araçlarıyla çözülmesi zor gözükmekte. Asıl ele alınması gereken alanın ekonomik mali yapılarla birlikte siyasi-bürokratik güç odakları olduğu açık.
Türkiye’de siyaset-bürokrasi-organize suç örgütleri- mafya çıkar birlikteliği savaş-çatışma ortamını canlı tutarak illegal alanda suç oluşturan faaliyetleriyle barış sürecinin önünü tıkamakta.
Muhalefet partilerinin devletin organize suç örgütleri koalisyonuna dönüşmesinin nedenlerinin tespitini derinliğine yaparak kapsamlı çözümler üretmesi ve çürümüş hale gelen sistemin “sıfırdan inşa sürecini” halkın gündemine sokması gerekmekte.
Siyasetin finansmanı ile birlikte hükümet, bürokrasi ve güvenlik sektörü başta olmak üzere tüm kurumların şeffaf, denetlenebilir ve hesap verebilir hale getirilmesi yeni bir inşanın ön koşulu.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025