Ümit KARDAŞ
Laotse’nin söylemiyle yeryüzü sırlarla dolu bir kasedir ve kırılgandır. Yeryüzüne özen gösterme buyruğu insanlığın uyması gereken bir ödev, bir sorumluluktur. Çünkü yeryüzü güzelden öte harikuladedir. ( Byung Chul Han- Yeryüzüne Övgü)
Toprak ölü, suskun bir öz değil, aksine yaşayan bir organizma. Kayalar da canlılıklarıyla, gizemleriyle yaşarlar.
Oysa insanlık hoyratlığı, zorbalığı ile doğayı tahrip ederek vahşice sömürmekte, doğanın mucizevi dengesini ve akışını bozarak hareketli, hareketsiz tüm canlıların yaşam alanlarına tasallut etmekte.
Doğanın insanın yararlanması için var olduğu düşüncesi açgözlü, kurnaz, tatminsiz” Sapiens”i yoldan çıkarmış durumda. Adorno’ya göre yeryüzü, kendini mutlak kabul eden öznenin karşı kutbudur.
Kanımca insan ancak kendi egosunun yarattığı yanılsamadan kurtulabilirse, doğaya ilişkin düşünerek narsisizmiyle tek olmak yerine yeryüzüne ait olduğunu fark edebilirse, özneyi (“Ben”i ) tutsaklığından kurtarıp, özgürleştirebilir.
Han, dünyanın dijitalleşmesinin (dijital=sayısal=numerique ), toptan bir insanileştirme ve özneleştirmeyle birlikte, yeryüzünün kaybolmasına yol açtığını, bu nedenle de başkalarına karşı körleştiğimizi belirtirken önemli bir tespit yapıyor:
“Sayısal olan dünyayı gizemden, şiirden, romatizmden arındırır. Onun her türlü sırrını, her yabancılığını çalar ; tanıdık, banal, güvenilir olana, ‘beğendim’e dönüştürür ve aynılaştırır. Her şey karşılaştırılabilir hale gelir. Dünyanın dijitalleştirilmesi karşısında, yeryüzünü yeniden romantikleştirmek, şiirini yeniden keşfetmek; ona gizemli olanın, güzel olanın, yüce olanın onurunu geri vermek acil bir gerekliliktir.”
Zygmut Bauman, ebediyetin (sonsuzluk ) bir parçası olarak varlığımızı oluşturmaktan vazgeçmemizin “kibrin” bizi ele geçirmesine zemin hazırladığını, böylece toplumun bir kötülük örgütlenmesine dönüştüğünü belirtmekte.
Ömer Faruk, Bauman’a referans vererek bu kibir yüzünden hareketli ve hareketsiz canlı türlerinin yarıdan fazlasının yok edilerek Antroposen Çağı’na (insanın gezegene olumsuz etkisinin en üst düzeye çıktığı dönem) geçildiği, doğanın üretmediği ancak insanın bir üretimi olan çöp, ıskarta, atık, cürufun insanı kendisine dönüştürdüğü tespitini yapmakta. ( “Bir aşağılama aracı olarak çöp”- Yeni İnsan Yayınevi )
Kuşkusuz bu kibir insanın yeryüzünü ağır şekilde tahrip etmesine neden olmuş durumda. Kanımca ebediyet kavramının terk edilmesiyle birlikte insan “fanilik” kavramından da vazgeçmiş, sistemin ve egosunun yanılsamalarına kapılarak ölümlü olduğunu unutmuş, adeta hiç ölmeyecekmişçesine davranmaya başlamıştır.
Oysa doğa kendi akışı ve dengesi içinde yok oluşla birlikte var oluşu yaşamakta, hareketli ve hareketsiz tüm canlılar yok olup yerine yenileri gelmekte. İnsan yeryüzünün hakimi olduğunu kabul edip, açgözlülüğe yenik düşünce fanilik kavramından uzaklaşıp sahip olma hırsıyla yeryüzündeki hareketli ve hareketsiz canlılara vahşice zarar verirken, çıkarı için savaşlar çıkartıp ölümü kutsamakta.
Fanilik bilincine sahip olan insan, tüm canlılarıyla birlikte doğaya ve insana zarar veremez. Fanilikle yüzleşmeyi ölüm saplantısı içinde olmak şeklinde değerlendirmemek gerekir. Fanilikle yüzleşmek, nasıl yaşamak gerektiğini sorgulatırken ahlaki davranışlar üzerinde düşündürür.
Ormancı yazar Peter Wohlleben, ağaçların da tipik insan davranışları sergilediklerini, birlikte yaşadıkları yavrularıyla iletişim kurup, onların büyümelerine destek olduklarını, birbirlerini yaklaşan tehlikelere karşı uyarıp aralarındaki hasta veya acı çeken bireylerle gıdalarını paylaştıklarını anlatmakta.
“Ağaçların acıyı hissedebildiğini, hafızaları olduğunu, ve ebeveyn ağaçların çocuklarıyla birlikte yaşadığını öğrendiğinizde, artık onları sanki sıradan bir işmiş gibi devasa makinelerle kesip hayatlarını altüst edemiyorsunuz.” ( “Ağaçların Gizli Yaşamı”-Peter Wohlleben )
İKLİM ADALET KOALİSYONU'NUN ÖNERİLERİ
Bu bağlamda İklim Adaleti Koalisyonu’nun ekolojik krizin yerelden başladığı ve mücadelenin de yerelde olacağına ilişkin yerel yönetimler metni önemli tespitler içeriyor.
“Çoklu kriz tüm yaşam alanlarımızı, toplumsal hayatımızı kuşatıyor. Hayatta kalma koşullarımız hızla kötüleşiyor. Kapitalizm, çalışanların üretirken kendi yok oluş koşullarını da ürettiği bir eşiğe ulaştı. Kapitalist sistemin sonucu ortaya çıkan dünyanın varlık yokluk durumu hiç bu kadar net olmamıştı. İklim değişikliği ve ekolojik yıkım, tüm doğayı ve canlıların yaşam koşullarını tahrip ederken, bireylerden başlayarak tüm toplumlara uzanan ve tüm insanlığı her alanda, ekonomik ve sosyal sistemi esastan değiştirmeyi zorunlu kılan bir duruma işaret ediyor. Ya biz her şeyi değiştiririz ya da amansız bir iklim durumu her şeyi bizim aleyhimize değiştirir.”
“Ekolojik bir yerel yönetim, ekolojik bakış açısını merkeze alan, birimleri, komisyonları ve belediye meclisiyle ekolojik yıkıma ve ekokırım suçlarına karşı temel koruyucu bir rol üstlenen, tüm kentsel suçlardan arınmış ilkeli bir anlayışla mümkündür. Bu anlayış, yerinden, doğrudan demokrasiyle, toplumun her kesiminin eşit katılımıyla oluşmuş, her konuda özerk, etkin ve kurumsallaşmış halk meclisleriyle güçlendirilmelidir.”
.Koalisyon, doğanın metalaştırılmasını, emek gücünün sömürülmesini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin artmasını, anayasal ve demokratik hakların yok edilmesini ekolojik yaşamı kurmanın önündeki engeller olarak görüyor.
Bu çerçevede metin, ekolojik bakış açısını merkeze alan, yerinden ve doğrudan demokratik katılımlarla güçlendirilmiş, eşitlikçi ve özgürlükçü yerel yönetimler öneriyor. Koalisyonun önerilerinin bazıları şöyle;
-Kentleri ve çeperindeki kırsalı, doğal ve kültürel varlıklar dahil, bütüncül bir ekosistem olarak
görmeli, doğa bir özne olarak kabul edilmeli,
-Afet dirençli kentlerin dirençli mahalleden geçtiği, afet hazırlık ölçeğinin mahalle ve sokak
tabanlı olduğu kabul edilmeli, yerel yönetimlerin mahalle kapasitesini arttırmak için mahalle
meclisleri üzerinden hareket edilmeli,
-İklim krizinin birinci derecede etkilerinin görüleceği deniz ve göl kıyıları ile dere yatakları her türlü riske karşı yeniden ele alınmalı,
-Kent çeperlerinin, kırsalın ve yaban hayatının madencilik, enerji projeleri, yapılaşma gibi
nedenlerden dolayı baskı altında olmasından ve köylülerin geçimlerini sağlamak için işçileştiği
gerçeğinden hareketle, bu gidişatı tersine çevirebilmek için kırsal yaşamı, köy yaşamını,
geleneksel üretimi destekleyici agroekolojik çalışmalar yapılmalı.
-Kentin sağlıklı ve ucuz ekolojik gıdaya erişimi için aracısız üretici pazarları kurulmalı ve tüketici kooperatiflerinin kurulması desteklenmeli ve öncülük edilmeli,
-Meclis çevre komisyonları işletilmeli, tüm çalışma sürecinde uzman kurumlar ve ekoloji
örgütleri karar süreçlerine dahil edilmeli,
-On yıllardır güvenlik politikaları nedeniyle Kürt illerinde süregiden zorunlu göç ve yaşam
alanlarının yok edilmesine , başkanlık ve belediye meclislerine kayyum atanmasına karşı
durulmalı,
-Suyun tüm canlılar için temel bir hak olduğundan hareketle suyun ticarileşmesiyle mücadele edilmeli, içilebilir, temiz ve ücretsiz şebeke suyu sağlanmalı. Su varlıkları korunmalı, içme, kullanma ve sulama suyunun enerji, madencilik projeleri ve organize sanayi bölgelerinin ihtiyacı nedenleriyle şirketlere tahsisinin önüne geçilmeli.
-Tüm yerel ekolojik politikaların diğer yerel yönetimler ve halkla birlikte bölgesel ve merkezi bir politikaya dönüştürülmesi için çaba gösterilmeli,
-Merkezi yönetimlerin ekolojik yıkım politikaları ve uygulamalarına karşı halkla birlikte direnç noktası oluşturulmalı,
-Doğal döngünün kırılmaması için kimyasal kullanımı yerine ekolojik tedbirler alınmalı, kırılan döngüler için rehabilitasyon politikaları uygulanmalı,
,Ekosistemi başarılı kılan şey, iç içe geçmiş ve birbirine bağlı 10.000’lerce türle hayatın bütünleşmesi. Wohlleben, ormanların birbirine bağlı küresel ağının , doğanın diğer alanları için ne kadar önemli olduğunu şu örnekle açıklıyor; “Hokkaido Üniversite’sinden deniz kimyageri Katsuhiko Matsunaga, dereler ve nehirlere dökülen yaprakların okyanusa akan asitleri süzerek, besin zincirindeki ilk ve en önemli yapı taşı olan planktonların gelişimini tetiklediğini keşfetmiştir. Orman sayesinde daha mı fazla balık demek oluyor bu? Bu araştırmacı kıyı bölgelerinde daha fazla ağaç dikimini özendirmiş ve sonuç olarak balıkçılar ve midye yetiştiricileri gerçekten daha yüksek verim sağlamışlardır.”
Yeryüzünü vahşice talan etmek yerine ona özen göstermeli, onu övmeliyiz.
“Dinle. Yağmur yağıyor / Parçalanmış bulutlardan/ Yağmur yağıyor / Tuzlu, kuru / Ilgın ağaçlarının üstüne, / Yağmur yağıyor /Pullu ve dikenli çamların üstüne; / Yağmur yağıyor / İlahi mersinlerin üstüne, / Parlayan katırtırnaklarının / Sayısız yaprakları üstüne / Kokulu meyvelerle yüklü / Ardıçların üstüne / Yağmur yağıyor / Ormana benzeyen yüzlerimize / Yağmur yağıyor ( Gabriele D’ Annuzio- “Çam Ormanında Yağmur )
Yazarlar
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025