Ümit KARDAŞ
Devlet iktidarı merkezde güçlenerek yetkileri biriktirmiş ve merkezî iktidarı dengeleyecek erkler oluşmamışsa orada demokrasi kapıda bekliyor demektir.
1215’te İngiliz baronları (feodalleri) Londra’da Magna Carta Libertatum ile Kral Yurtsuz Jean’ın yetkilerini sınırlıyorlardı. Zaman içinde burjuvaların 17. yüzyıla ait çeşitli bildiri ve belgelerle hukuk güvenliği ve müşterek hukuk (common law) olarak bu çizgiyi sürdürmeleri monarşi etrafında demokratik bir gelişmenin kapılarını açarken, Osmanlı İmparatorluğu 1808’de Sened-i İttifak ile tökezliyordu.
Rusçuk Yâranı Alemdar Mustafa Paşa bir baskınla merkeze el koyduktan sonra merkezi güçlendirmek ve modernleşmeye yönelik reformları yapabilmek için âyanın itaat altına alınması ve karşılığında padişahı kısmen sınırlayacak güvenceler verilmesi hususunda bir sözleşme yapılmasına karar verildi. Sened-i İttifak’ı sadece dört âyan imzaladı, diğerleri imzalamadan döndü. Yetkilerinin sınırlanmasını istemeyen II. Mahmut da bu belgeyi istemeyerek onayladı. Nitekim beş hafta sonra Alemdar ortadan kaldırılacak, Sİ geçersiz hâle getirilecekti.
Sİ’nin yükünden kurtulan, feodal ve askerî güçlerin oluşturduğu engelleri ortadan kaldıran II. Mahmut, rakipsiz ve sınırsız bir güce ulaşmış, onu dengeleyecek bir erk ve kurum kalmamıştı. Devleti ve merkezi güçlendirme, merkezî güçler arasında (Saray, sadrazam, ordu, ulema) Saray’ı güçlendirme. II. Mahmut, sınırsız ve şahsileştirdiği gücüyle merkezi güçlendiren ve modernleşme anlamına gelen reformları gerçekleştiriyordu.
1839-1876 sürecinde Tanzimat ile birlikte oluşan bürokrasi, padişahın yetkilerini sınırlamaya başlıyordu. Ancak II. Abdülhamit, Tanzimat’ın bu yükselen siyasi gücünü hizaya sokarken, iktidarının karşısında onu dengeleyecek hiçbir unsur bırakmıyor, parlamentoyu da tatil edip, kadir-i mutlak bir egemen olarak hüküm sürmeye başlıyordu. Yıldız Sarayı’nda nazırları devreden çıkararak taşra ile, bu dönemde sayıları beşten 28’e ulaşacak mabeyin kâtipleri aracılığıyla doğrudan iletişim kurarken, hem merkezi daraltarak güçlendiriyor hem de iktidarı şahsileştiriyordu. II. Abdülhamit de tek adam olarak İmparatorluğu modern bir devlet ve büyük bir İslam gücü hâline getirme düşünü taşıyordu.
Mustafa Kemal, Milli Mücadele’de yerel unsurlarla demokratik temsil yoluyla ittifaka giriyor, ademimerkeziyetçi bir temele oturan 1921 Anayasası ile merkezin yetkilerini taşraya devrediyordu. Ancak 1924 Anayasası ile birlikte bu birliktelik bozuluyor, Mustafa Kemal, rejimi devletçi- merkeziyetçi- otoriter bir eksene oturtuyordu. Merkezde rakipsiz ve sınırlanamayan bir güç olarak iktidarı şahsileştiriyordu. Onun da düşü merkezden yapılacak devrimlerle toplumu modernleştirerekBatı Medeniyeti’ne ulaştırmaktı.
Merkeziyetçi- otoriter yapı varlığını çok partili hayata geçildikten sonra da devam ettirdi. Bu sefer merkeziyetçi yapının ürettiği ve itaat altında tuttuğu askerî bürokrasi kendisine eklemlenmiş güçlerle birlikte çevrenin seçerek merkeze gönderdiği partilerle iktidar çatışmasına girdi. Bu çatışma AKP’nin iktidar olduğu 2002’den sonra şiddetlendi.
12 Eylül 2010 referandumu bu mücadelenin kırılma noktasıydı. Recep Tayyip Erdoğandemokrasiden yana olan güçlerin desteğini alarak merkeziyetçi- otoriter yapıyı temsil eden güçleri referandum sonucundan aldığı güçle geriletti. Ancak Erdoğan, iktidarının başlangıcında kurduğu ittifakı bozdu ve merkezdeki yetkileri tek başına kullanmaya başlayarak, iktidar gücünü şahsileştirdi. Kuşkusuz onun da II. Abdülhamit ve Mustafa Kemal gibi tek bir insanın sınırlarını aşan düşleri var. Ama bu düşler demokrasiyi getiremiyor.
Tarihsel kronik çizgi devam ederken, demokrasi halen kapıda bekliyor.
www.umitkardas.com
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025