Akif BEKİ
Prof. Dr. Ercüment Ovalı, daha fazla dayanamayıp Twitter’dan müjdeyi şöyle patlattı:
“1 aydır laboratuvarda çalıştığımız bir ilacın ismini 23 Nisan’da açıklayacaktık. Ancak o kadar etkili duruyor ki insanların hayatını kurtarabilir. İnsanların hayatından gün çalmak istemedik. Acilen ‘Dornaz alfa’, hastaların tedavisinde klinik testlere alınmalı. Kahramanlarıma tesekkür ederim.”
Biz de kutlarız ama zafer turu için henüz erken değil mi?
Tepkileri takip ettim, kimi bilim insanlarını da ciddi rahatsız etti.
Erken zafer ilanı, birkaç sebeple sakıncalı deniyor.
Tıbbi gelişmelerin duyurulacağı ve tartışılacağı yer sosyal medya değil, bilimsel mecralardır, bir.
Aynı etken maddenin testlerine daha önce başlayan mesela Fransızların çalışmalarına hiç atıf yapılmıyor. ‘Dornaz alfa’nın sanki ilk bulunuşuymuş gibi sunulması etik sorun, iki.
O aşama bu aşama değil. Daha kat edecek çok yol varken ‘bulundu, mucize ilaç, geldi geliyor’ beklentisi oluşturmak, umut tacirliğidir. İnsanları yanıltarak rahatlatıp gevşetir. Halk sağlığına zarar riski var, üç.
Bir de, niye 23 Nisan’da açıklanacaktı? Dünya salgından kırılırken ab-ı hayat iksiri gibi bir ilaç bulacaksınız ama ilk milli bayrama denk getirmek için saklayacaksınız. Neden?
Can kurtarmak için bayramı beklemeye Hipokrat Yemini izin veriyor mu?
Hangi tıbbi gerekçeye, laboratuvar bulgusuna, fayda planlamasına göre belirlendi o tarih?
İlaç reklamı yasakları da henüz değişmedi yanılmıyorsam, yerinde duruyor.
Popülist siyasiler ve yardakçıları delmiş olabilir bu yasakları. Ama popülist şovmenlere özenen hekim açığı mı görülüyor?
İlgi arsızlığının dünyada bir numarası Trump. Doktor olmak için doğduğunu bile söyledi, rol çalarken. Reçete yazmaz mı, şu sıtma ilacını meşhur etti. ‘Korunmak için kullanıyorum, bir arkadaşımı iki günde ayağa kaldırdı, siz de kullanın’ bile dedi halka.
Washington Post’la Vanity Fair’in yalancısıyım; CIA dahi personelini uyarmış, Başkan gibi sahte hekimlere kulak verip o ilacı almamaları için. ‘Önleyici etkisi yok, iyileştiriciliği de kanıtlanmadı daha’ diye. ‘Güvenilir doktorları dinleyin, önermedikleri tedaviyi denemeyin’ diyorlarmış iç yazışmada.
Milyar dolarlık bütçeler ayrıldı, en iyiler birbiriyle yarışıyor, tüm dünya aşı ve ilacın peşinde. Yine de mütevazı imkanlarla size nasip olabilir elbette koronaya çare bulmak. Fakat bugünden yarına siz bile ‘buldum’ diye, kestirmeden çıkamazsınız ortaya.
Literatüre “Domuz gribi fiyaskosu” olarak geçen 1976 salgını gibi korkutucu deneyimler yaşandı. Bir kişi hastalıktan 25 kişi ise virüs aşısına bağlı yan etkilerden hayatını kaybetmişti.
İnsanlar üstünde denenmeden önce alınması gereken çok mesafe, yıllara uzanan onay süreçleri var. Onun için en erken 12-18 ay deniyor, keyfe değil. Toplum ilaç şirketlerinin deney sahası, insanlar bilmeden kobay olmasın diye.
‘Kansere çare bulan Türk hekim, zakkum mucizesi’ şarlatanlıklarını unuttunuz mu? Zararı, yararından çok çıkmıştı.
Prof. Dr. Ovalı’yı, heyecanı için suçlayamam.
Ama ilaç, gelişigüzel at koşturulabilen bir alan değil. Sıkı prosedürleri, hekimleri bağlayan özel kuralları, katı reklam ve tanıtım kısıtlamaları olduğunu ben bile biliyorum.
Bizde de kimi resmi ünvanlı kişilerin Çin’le Rusya gibi ülkelerin PR kampanyalarına sorumsuzca alet olması, herkesin ayarını bozdu. İlaç şirketlerinin satış ve tanıtım temsilcisi gibi ellerine çanta alıp ekran ekran dolaşmadıkları kaldı bir tek.
İlaç reklam ve pazarlamalarına yönelik yasakları epey aşındırdılar, doğru.
Fakat ilacı, ucuz popülizme ve kişisel reklama en son alet edecekler, hala hekimler olmalı. Onların popülistleşmesi, hepimiz için tehlike.
Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Birliği, şimdi değilse ne gün kuralları hatırlatacak!
NOT: Akşam saati, Sağlık Bakanı Koca’dan beklediğim uyarı geldi. Ovalı sorusuna şu cevabı verdi:
“Uluslararası bir ilaç firmasının patentli ilacı. Türkiye’de ruhsatlı bir ilaç. Akciğer sorunu olan hastalara uygulanan ve fayda görülen bir ilaç. Dünyada araştırmanın nasıl yapılacağı bellidir.
Sosyal medya üzerinden insanların umudu ile oynanamaz.”
Budur işte, teşekkürler Sayın Bakan!
Cumhuriyet’e ‘terör’ suçlaması yumuşatıldı
Değinmeden geçmek olmaz.
‘Boğaz'da kaçak yapı’ haberinden Cumhuriyet’e soruşturma açılmış, ben de eleştirmiştim.
Anadolu Ajansı suçlamayı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nı “Adeta terör örgütlerine hedef göstermek” şeklinde yansıtmıştı.
“Terör suçuna nelerin sokulduğunu göstermek içinse başka. Fahrettin Altun’a iyilik değil” demiştim.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yazılı açıklamayla şöyle düzeltti:
“Soruşturmanın konusu, kamu görevlisinin ikametgah adres bilgilerinin yayımlanarak ailesiyle birlikte can güvenliğinin tehlikeye sokulmasıdır.”
‘Adeta’ örgütsel faaliyet ve terör suçuna sokulmuyor en azından, bu da bir ilerlemedir.
Yalnız savcılık “Bu bilgilerin diğer yayın organları ile birlikte sosyal medya üzerinden sistematik olarak dolaşıma sokulduğu tespit edilmiş ve soruşturmaya başlanmıştır” diyor. Yani Cumhuriyet’le sınırlı değil soruşturulanlar.
Yoksa, soruşturma haberinde adres tarifi veren AA ile evden görüntü paylaşarak Altun’u savunan komşusu Şükriye Tutkun ve o görüntüleri yayan iktidar medyası da dahil mi adeta bu soruşturmaya?
Gerçi, bir kere ifşa olduktan sonra sır niteliği kalmaz. Gizliliği bozulan bilgiyi paylaşmanın suç oluşturmayacağına dair mahkeme kararları da var.
Süleyman Şah türbesiyle ilgili bir ses kaydı sızdırılmıştı. O kozmik konuşmayı basmaktan Aydınlık’a açılan dava mesela. Beraatle sonuçlandı.
MİT TIR’ları davasında da Aydınlık’a suçlama, süre aşımından düşürüldü.
Ne ki tersi de var; Aydınlık’tan çok sonra, aynı suçlamadan ceza kesilen Cumhuriyet davası gibi.
Daha güncel örnek de MİT Libya şehitlerinin gizli kimliklerini deşifreden Odatv’cilere verilen tutuklama.
Kendilerinden önce İYİ Partili Özdağ’ın Meclis’te açık ettiğini söylemişlerdi. Ümit Özdağ da birçok yerde yayınlandıktan ve sır niteliği kaybolduktan sonra o bilgileri kullandığını belirtiyor. Ama Odatv’cileri kurtarmadığı gibi, Özdağ’a fezleke düzenlenmesini de önlemedi bu gerekçe.
Bakalım hangi içtihada göre hareket edilecek. Sırrı bozulsa da o adres ve ev görüntülerini paylaşan herkesi kapsayacak mı soruşturma? Yoksa seçici mi davranılacak? Ya da sadece ilk ifşa edenle mi sınırlı tutulacak?
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.11.2025
11.11.2025
7.11.2025
5.11.2025
1.11.2025
31.10.2025
28.10.2025
16.10.2025
14.10.2025
11.10.2025