Akif BEKİ
Sezen Aksu’nun en yırtıkça parçasıdır: “Onu alma beni al...”
Her üç anlamda da yırtıkça; oynak, baştan çıkarıcı ve hafifmeşrep. Hınzırca, kıpır kıpır ve dahi muzip mi muzip.
“Ben sevdim eller aldı” diye oturup yakına dövüne ağlaşmaz, karşı atağa geçer.
Zeki Müren’in “Seni benim gibi seven bulamazsın” tehdit ve sitemkarlığını da içerir alttan alta.
Savaş gibi yaşanan aşkları anlatır. Ama diğerleri gibi elem ve kedere boğmaz.
Gamını yasını, şamatayla dışavurur. Terk edilmişliği, aldatılmışlığıyla eğlenir, alaycılığı öndedir ama iğnelemekten de geri durmaz.
“Onu alma beni al” tarafıyla iktidar mücadelesine benzer.
Tek farkları, iktidarların kaybetmeye bu kadar tahammülü yoktur.
Gönül yenilgisi üstüne düğün dernek kurup oynayabilir Sezen gibi aşık.
Fakat iktidar, yapıştı mı bırakmaya hiçbir zaman hazır değildir, hazmedemez, katlanamaz.
Magazin dedikodularına yansımıştı. Eski sevgilisi Uzay Heparı’nın, ayrılır ayrılmaz Yıldız Tilbe’nin kollarına koşması üzerine yazmış güya bunu. Yıldız Tilbe, bir şarkıyla Sezen’e misilleme yaptığını söyleyince ifşa olmuş sırrı.
Sözlere bakar mısınız, zehirli ok gibi. Buram buram haset kokuyor:
“Bak atının terkisine de atmış, gözleri şaşı gelini/Mor kaftanlara sarmış haspam, odun gibi belini/Seni gidi dillere fitne fücur, kıyametin gelsin...”
Sevgilisini ayartan kadını baştan aşağı bir güzel karalamayı bitirdikten sonra, kendisine acındırma faslına geçer:
“Varsın bize vursun felek, ne çeyiz düzdüm emek emek/Allah bildiği gibi yapsın, ah...”
En son da ayrılığın üstünden bir ‘iddet müddeti’ bile bekleyemeyen sevgiliye gelir sıra. Şöyle beri alır onu:
“Böyle de nispet olmaz ki, seni gidi zalim yar/Zorla da kısmet olmaz ki, seni gidi hain yar/Bana ne, bana ne, bana ne/Beni al, beni al, onu alma...”
Bu üç aşamanın hepsi, kaybetmeye yüz tutan iktidarların tepkilerinde de görülür. İronisi hariç. Şakası yoktur iktidarın.
Artık kendini sevdirmeye uğraşmanın vakti geçmiştir, cilve ve şirinliklerin işe yaramadığı anlaşılmıştır. Alternatiflerden nefret ettirmeye oynar.
Seçmenini ayartan muhalefeti hedef alır önce. Allah ne verdiyse karalar. Minarede gölge, davulda toz kadar bile iyi yanı yokmuş gibi şeytanlaştırmaya girişir. Çalmadık kara bırakmaz.
Rakibin seçime girmesi serbest ve meşru ama kazanması yasakmış, suçmuş gibi...
Milletle inatlaşmama, sandıkla zıtlaşmama sözlerini unutur, tutmaz.
Ara nağmelerde bol bol kendine acındırmayı da ihmal etmez.
Fakat asıl sonraki aşamada, ayrılığı kabullenemeyen aşıktan bile beter hırçınlaşır, agresifleşir. Çiğliği ve huysuzluğu çekilmez olur artık.
Bir saldırganlaşır ki en marazi ayrılık kavgaları dahi bu kadar kudurmamış, çirkinleşmemiştir.
Aklı başka partiye kayan seçmeni sorumlu tutar. Hatasını düzeltmesi için fırsatlar verir.
Yine de vazgeçmeyen, şefkatli kollarına geri dönmeyen seçmeni nankörlükle suçlar.
“Ellere kanıp da gitme seçmenim/Hayat bu, gün gelir harcarlar seni/Eskimiş şal gibi atarlar seni” korkutmaları, “Bulamazsın” şarkısındaki nakaratla yankılanır meydanlarda.
“Bulamazsın bulamazsın/Benim gibi seveni bulamazsın...”
“Beni ömrünce unutumazsın, çok ararsın, ama seni ben bile artık kurtaramam, son pişmanlık fayda etmez”ler havada uçuşur.
Hala aralara sürekli “Beni seç, beni seç, onu seçme” çağrıları da sokuşturulmaya devam eder.
“En kötüsü geride kaldı, inan bak hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bugün dünden iyiydi, yarınımız bugünden çok daha iyi olacak” göz boyamaları da eksik kalmaz.
Ne ki şubat ocaktan, mart şubattan, nisan marttan çok daha iyi çıkmamış, gelen gideni aratmıştır.
Yok; şubata deli ay derler, mart kazma kürek yaktırır, nisan en zalimidir ayların, haziranda gün uzar kısalır geceler, temmuzdan sonra ağustos, onun da yarısı yaz yarısı kış, eylül hüzün ayı, gerisi güz, yani yalancı bahardan bir pastırma yazı ve sararıp dökülen yapraklar, sonrasıysa zemheri zaten. Yok bilmem ne...
Vaatler lafta kalmış, hayal kırıklığı ayın on dördü gibi büyümüştür. Umut ve hayal tacirliğinin işlemediği noktadadır seçmen.
Ne mazeret uydurursa uydursun, su ve zaman akacak başka bir mecra bulmuştur, takvim yaprakları gazelden hızlı düşmektedir yere.
“Onu seçme beni seç” çırpınışları, aşk direnişlerinde de olur. Ama en sert, iktidar çekişmelerinde cereyan eder.
Çünkü iktidarların, kaybetmeye aşıklar kadar dahi tahammülü yoktur. Kim umardı!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.06.2025
10.05.2025
8.05.2025
1.05.2025
30.04.2025
25.04.2025
22.04.2025
8.04.2025
3.04.2025
28.03.2025