Akın ÖZÇER
Coşkulu Nevruz kutlamalarıyla ilgili izlenimlerimi ve Öcalan’ın mesajı hakkındaki görüşlerimi dün dile getirmiştim. Öcalan’ın mesajında olumsuz nitelenebilecek hiçbir şey yoktu ama bölgeye gelmeden, sokaktaki adamın nabzını tutmadan olumsuz yorum yapanlar çoktu. Bu beni şaşırttı doğrusu. En çok şaşırtan şey de mesajdan bölünmeye yönelik kanıtlar üretilmesi oldu. Bir milyondan fazla insanın toplandığı alanda taşınan bayraklar, Öcalan’ın resimleri ve atılan sloganlar Batı’da belki kaygılara yol açabilirdi ama en azından o mesajdan sonra bu insanların kafalarında ve kalplerinde bölünme gibi bir düşünce olmadığını anlamak gerekirdi.
Devlete güvensizlik
Bununla birlikte, kafalarında ve kalplerinde barış içinde birlikte yaşama olan insanların çözüm sürecine desteklerini henüz silah bırakmamış bir örgütün işaret ve simgeleriyle dile getirmeleri uzaktan bakıldığında çok da mantıklı görünmüyor. Ama bu mantıksızlığı kötü niyete bağlamak ve bu insanları anlamaya çalışmadan ayrışma senaryolarına prim vermek de doğru değil aslında. Değil çünkü on yıllar boyunca dilleri başta olmak üzere sorunlarının yok sayılması, terörle mücadele amacıyla uygulanmış yanlış politikalar, binlerce faili meçhul cinayet ve boşaltılan köyler, Kürtlerde ister istemez devlete karşı derin bir güvensizlik duygusu uyandırmış durumda. Bunu anlamak için, biraz empati yapmak, olmuyorsa bölgeye gidip eline hiç silah almamış sokaktaki adamla konuşmak ve biraz olsun dertlerini dinlemek yeterli aslında.
Çözüm sürecine Batı’daki insanların kuşkusuz mantıksız bulduğu şekilde örgüte özgü işaret ve sloganlarla verilen desteği de bu güvensizliğin somut bir göstergesi olarak değerlendirmek gerekir. Kürt cephesinde çözüme verilen güçlü bir destek var, bunu görmemek için kör olmak gerekir ama kabulü zor da olsa bu destek örgüt ve liderinin üzerinden sunuluyor. O bakımdan Öcalan’ın Nevruz’da vereceği mesaj bu kadar önem taşıyordu.
Mesajdaki temel unsurlar
İzlenimlerimde de belirttiğim gibi, Öcalan’ın çözüm sürecine verdiği destek, açık ve net: “artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun”. Öcalan silahların susmasıyla da yetinmiyor, tam da arzu ettiğimiz gibi “silahlı unsurların sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelindiğini”de söylüyor. Burada tıpkı İngiltere ve İspanya’da olduğu gibi, silah bırakma karşılığı siyaset hakkı devreye giriyor. Demokratik hukuk devletinin terörle mücadele yöntemi bu değil mi zaten?
Ne var ki bazı yorumcular bu ilkenin dile getirilmiş olmasını da olumsuz buluyor. Öcalan’ın siyasi mücadeleyi kendisi için istediğini söyleyerek suları bulandırıyor. Peki, bir gün gelir de Öcalan da yararlanırsa diye bu ilkeden vaz mı geçilsin? Böyle bir yaklaşım çözüme yönelik bir katkı olarak nitelenebilir mi?
Öcalan’ın mesajında bir başka önemli unsur daha var: o da ayrışmaya ve çatışmaya karşı birleşme çağrısı. Bu mesaj beklenenin ötesinde açık ve net: Türkiye’nin toprak bütünlüğü içinde ortak vatanda Türklerle Kürtlerin birlikteliğini vurguluyor. Bundan bölünme senaryoları üretmek kolay değil ama yine görüyoruz ki Orta-Doğu halklarına yönelik bugün için belki fazla romantik bir “milli dayanışma ve barış konferansı” düşüncesinden çıkarımlar yapan ve bölünme senaryoları üretenler ekranlarımızda arz-ı endam ediyor.
Oysa sokaktaki Kürtlerin bazılarının da kafasında silahlı mücadelenin sona ermesine karşılık bazı şeyler alınması gerektiğini düşünenler, bu nedenle Öcalan’ın mesajından hayal kırıklığı duyanlar var. Bu tür düşünenler de, Öcalan’ın mesajından bölünme senaryoları üretenler gibi çözüme katkı sunmuyor.
Kısacası Öcalan’ın yeni anayasa konusunda olsun, diğer siyasi konularda olsun ayrıntılara girmeden eşitlikten ve demokratik değerlerden söz etmesini “uzlaşmacı” bir yaklaşım olarak değerlendirmek gerekir. Kürtlerin, Türklerin hepimizin öncelikli ihtiyacı Türkiye’yi bir an önce demokratik hukuk devletine dönüştürecek yeni bir anayasadan başka bir şey değil aslında.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- CHP, Özel ile doğru yolda
21.12.2025 - Harakiri Bütçesi
13.12.2025 - Kanun önünde eşitlik
6.12.2025 - Çözüm için ilk adım ne zaman atılacak?
1.12.2025 - Demokrat Kral’ın anıları
13.11.2025 - Enflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek
6.11.2025 - Mea Culpa
30.10.2025 - Fransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları
19.10.2025 - Macron emeklilik reformunun kıskacında
14.10.2025 - Ekonomide akıldışılık sona erdi mi?
8.10.2025
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























berfin
aynen öyle.. sırrı aysel vb.lerinin sinsi öncülüğünde cellatlarıyla kolkola girdiler.. kendi şahsi çıkarları ve koltuk sevdaları gereği.. bdp kürdistanın chp si olmaya doğru hızla yol alıyor.. ama halk (şükür ki) değil..
SALIH UCAR
SENI ZATEN TANIYORUZ YAZDIKLARIN CALINTIDIR CUNKU DONEKSIN
SALTH UCAR
SENI ZATEN TANIYORUZ YAZDIKLARIN CALINTIDIR
ilhan
Sırrı bey gevendecilerle beraber inşallah ayni safta yer almaz...