Akın ÖZÇER
Maduro, İspanyolca “olgun” anlamına geliyor. Ama bu anlamlı soyada sahip Venezuela Devlet Başkanı, kendisinden beklendiği gibi, yerine geçtiği müteveffa Hugo Chávez’in “Bolívar devrimi” olarak adlandırdığı, katılımcı demokrasiyi önceleyen siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel dönüşüm programını olgunlaştırmak şöyle dursun, “anti-emperyalist” duruşu dışında, tüm temellerini birer, birer yıkıyor. “Chavist rejim bindiği dalı mı kesiyor?” başlıklı yazımda da değindiğim gibi, Nicolás Maduro, her şeyden önce kaybettiği seçime “darbe” diyerek devrimin temel ilkelerinden biri olan katılımcı demokrasiyi çiğnemeyi göze alıyor.
Muhalefet boykot ettiği için ağırlıklı olarak iktidardaki Birleşmiş Sosyalist Partisi PSUV’un temsilcilerinden oluşan 545 üyeli Kurucu Meclis ANC (Asamblea Constituyente Nacional) Cuma günü (4 Ağustos) parlamento binasının Eliptik Salonu’nda toplandı. Böylece ülke biri iktidarın, diğeri muhalefetin üçte iki ve üzerinde çoğunluğunun bulunduğu iki meclise sahip olmuş oldu. Görevi Chávez’in 1999’da yapmış olduğu anayasa yerine yenisini yapmak olan ANC, ilk iş olarak Devlet Başsavcısı Luisa Ortega’yı görevden aldı. Sıkı bir Chavist olarak bilinen Bayan Ortega, geçen yazımda da belirttiğim gibi, ANC’nin oluşturulmasına anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkıyordu.
Bu noktada, bir kurucu meclisin başsavcıyı görevden alma yetkisi olabilir mi, aslı varken böyle bir meclis “paralel” olarak başka görevler görebilir mi, burada yürütmenin yasamaya, ayrıca yargıya müdahalesi söz konusu değil mi gibi birçok soru sormak mümkün kuşkusuz. ABC’nin bu konudaki haberiyle devam ettiğimizde, Maduro’nun, görevden alınmasından bir süre önce Luisa Ortega’yı telefonla aradığını, 121 kişinin hayatına mal olmuş olan son sokak eylemlerinden muhalefetin doğrudan sorumlu olduğunu belirterek, kendisine “başsavcılık görevini lâyıkıyla yapmış olsaydı, sokaklarda kan dökenler çoktan yakalanmış, yargılanmış ve cezaevine konulmuş olurdu” dediğini okuyoruz. Haberden ayrıca Maduro’nun ANC’den de Hakikatler Komisyonu kurarak bu ölümlerin sorumlularını araştırmasını ve ortaya çıkarmasını istediğini öğreniyoruz.
ANC -ki anayasa yapmanın dışında başka yetkilerle de donatılmış olduğu anlaşıldığına göre “Paralel Meclis” olarak adlandırmak belki daha uygun olabilir- görev süresini iki yıl olarak belirlemiş ve eski Dışişleri Bakanı Delcy Rodríguez’i de başkan seçmiş bulunuyor. Solcu bir aileden gelen ve kardeşi Jorge ile birlikte Chavizm’in sivil kanadında yer alan Bayan Delcy Rodríguez’in, ANC Başkanı olarak, ilerde Maduro’dan daha güçlü olabileceği de söyleniyor.
Görüldüğü gibi, Maduro yönetiminin muhalefetin üçte iki çoğunluğa ulaştığı 2015’teki genel seçimlerden bu yana vardığı nokta, evrensel demokrasiden olduğu gibi, katılımcı demokrasiyi önceleyegelmiş olan Chavizm’den de sapma niteliği taşıyor. O bakımdan Luisa Ortega gibi Chavistlerin bile azledildiği bu dönemi, muhalefet çevrelerinde dile getirildiği gibi, Madurizm (Madurismo) olarak adlandırmak belki daha doğru olur. Ama aslında bu sapma Maduro ’ya özgü de değil. Daha genel bir optikten bakıldığında Latin Amerika Solu’nun, geçmişinden kopmak gibi bir hastalığı olduğu görülüyor.
Geçmişinden kopma hastalığına tutulmuş Sol
Bilindiği gibi Latin Amerika ülkeleri 70’li yıllarda hemen, hemen tümüyle askeri rejimlerle yönetiliyordu. Birçoğu askeri darbelerle iş başına gelmiş bu yönetimler, silahlı ayaklanmalarla iktidarı ele geçirme iddiası taşıyan Sol hareketlere karşı “kirli bir savaş” yürütür, halklarını bu savaşın gizlice yürütülmesi gerektiğine inandırarak baskı altında tutar, hatta terörize ederdi. Prof. Héctor E. Schamis’in El País’teki analizinde belirttiği gibi, o yıllarda Arjantin’de veya El Salvador’da plakasız bir Ford Falcon’un (Şahin) içinden çıkan üniformasız kişiler kenar mahallere gelip birilerini alıp götürdüğünde, tutukladığı veya işkenceye tabi tuttuğunda, hatta kaybettiğinde, kurbanlar her zaman Solcu bilinen kişiler olurdu. Ne tesadüf ki dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi.
ABD’de Başkan Carter’la birlikte insan hakları Amerikan dış politikası ve Monroe doktrinin de bir parçası olmaya başladığında, Arjantin ve Şili’nin diktatörleri Videla ve Pinochet, bu gelişmeyi Washington’un komünizmle mücadeleyi terk etmesi olarak yorumlamışlardı. Ama askeri rejimlerin kurbanı olmuş Sol hareketler hep burjuva demokrasisinin formalitesi olarak kabul ettikleri bu kavramın belki de düşündüklerinden çok daha fazlası olduğunu algılamaya başlamışlardı. Nitekim kıtanın 80’li yıllardaki demokratikleşmesinin yolu da böyle açılmıştı.
Bu itibarla, 70’lerin kurbanı Latin Amerika Sol’u, siyasi partileri, sendikaları ve toplumsal hareketleri ile, daha önce “burjuva” etiketi yapıştırmış oldukları anayasal demokrasiyi artık sadece insan hak ve özgürlüklerini değil ayrıca yoksulların sosyal haklarını da güvence altına alan ideal rejim olarak görmeye başladı. Başka bir deyişle bu rejimi güvence altına almak “ilericiliğin” de teminatı demekti. Ama kabul etmek gerekir ki demokratik bir anayasaya dayalı bir rejimde, iktidara gelmek kadar, muhalefete düşmek, kazanmak kadar kaybetmek de vardı.
Profesör Schamis’in yukarıda atıfta bulunduğum “Castrizm, solculuğun çocukluk hastalığı” (El castrismo, enfermedad infantil del izquierdismo) başlıklı analizinde belirttiği gibi, “Latin Amerika Solu, bugün motosikletlerle gelen kırmızı ceketli Chavistlerin cinayetleri ile 70’li yıllarda Ford Falcon’larla gelen ajanların yaptıkları arasında fark olmadığını göremiyorsa, hastalıklı” demektir. 70’lerde askeri rejimlerin devrimleri önlemek için yürüttüğü kirli savaşın benzerine bugün karşı devrimcilere karşı olduğu için yeşil ışık yakmak kuşkusuz ilkesizlik demektir.
Prof. Schamis analizinde 70’lerden bu yana evrim geçirmemiş olan tek Sol hareket olarak Castrizm’i görüyor. O nedenle başlıkta Latin Amerika Solu’nun hastalığının adını Castrizm olarak koyuyor. ABD tarafından desteklenen 2002 darbe girişiminin ertesinde Chávez’in özellikle SSCB’nin çöküşüyle birlikte yalnızlık içine giren Küba’nın imdadına koştuğuna değinen Schamis, bu sayede kendini toparlamış olan Havana’nın şimdilerde eski destanı, Che Guevara romantizmini Latin Amerika’da yeniden tedavüle soktuğunu söylüyor. (https://elpais.com/internacional/2017/08/05/america/1501960015_574083.html)
Bu hastalığın virüsü Küba kaynaklıysa, Venezuela’da ve öncelikle Maduro yönetiminde had safhaya çıkması tesadüf değil elbette. Chávez’in Havana’da kanser tedavisi gördüğü 2010 yılından bu yana Küba istihbaratı zaten Venezuela’da çok etkin. O yıl 500 civarında olan Venezuela istihbarat servislerinde çalışan Kübalıların sayısı 7 yıl içinde 17 500’e kadar çıkmış durumda. Chávez’in ölümünden sonra yerine Maduro’nun gelmesinde de Castro’ların parmağının bulunduğu, Nicolás Maduro’nun aslında Küba’nın adamı olduğu yazılıp çiziliyor.
Sonuç olarak Castrizm ’in kıtadaki uzantısı haline gelen Madurizm’in kendi geçmişinden, dolayısıyla Chávez’in mirasından kopmakta olması pek şaşırtıcı değil. Ama bu kopuş, belki Kuba hariç Latin Amerika ülkelerinin tümünde olduğu gibi, Venezuela’da da Sol’un iktidar veya iktidarda kalma şansını giderek zayıflatıyor.
Not: Üç yıldır ayaklanma ve ihanet suçundan aranmakta olan eski Yüzbaşı Juan Caguaripano Pazar günü, 20 kadar adamıyla birlikte, Valencia dolaylarındaki ParamacayZırhlı Birlikler Komutanlığı’na saldırarak silah ve mühimmat çaldı. Bu olay Venezuela ve uluslararası kamuoyunda “askeri darbe girişimi” söylentilerine yol açtı. Çünkü son yıllarda tutuklanan özellikle Hava Kuvvetlerine mensup çok sayıda subay ve askerin, üniformalarının renginden ötürü “Mavi darbe” (Golpe Azul) olarak adlandırılan bir kalkışmanın hazırlıklarını yaptıkları ileri sürülüyordu. İstihbarat birimleri Caguaripano’nun da bu girişimle ilintili olduğunu ve bir dönem Miami’de saklandığını öne sürüyor. Bu olayın Venezuela ordusunda giderek artan bir rahatsızlığın somut bir göstergesi olduğunu iddia edenler var ama başlı başına bir kalkışma ve askeri darbe girişimi olmadığını bu vesileyle vurgulamakta yarar var.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.11.2025
30.10.2025
19.10.2025
14.10.2025
8.10.2025
28.09.2025
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025