Atilla Aytemur
Saffet Uygur’u 1990’ların başında, “sol’un birliği” için yürüttüğümüz çalışmalarda tanıdım. Aynı ideolojik ve politik hedeflerde buluşmanın ötesinde, içten bir dostluk ve arkadaşlık yaşadık geride bıraktığımız otuz yılda. Her çevreden insanla dostane, dayanışmacı ve dayanıklı ilişkiler kurmayı hayatının temel düsturu edinmiş ender bir insanı yitirdik.
Sözü yoldaşı Çağatay Anadol’a bırakıyorum:
Birkaç gün evvel bir kalp ameliyatı geçirince yüreğimiz ağzımıza gelmiş ve iyilik haberlerini alabilmek için kulağımız kirişte beklemeye başlamıştık. Ama maalesef kötü haber geldi, yeni yılın üçüncü gününde Saffet Uygur’u kaybettik. Türkiye’de az rastlanan bir insan tipolojisinin örneklerindendi. Tam bir halk adamı ve müthiş bir örgütçüydü. Ona her görevi gönül rahatlığıyla emanet edebilirdiniz. İktidar hayalleri görmedik ama, eğer iktidar olsak herhangi bir bakanlığı parmağında çevirecek “altın elli” bir adamdı Saffet.
1966’da Trabzon Orman Tekniker Okulunu bitirip Orman Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlamıştı. Giresun Orman idaresindeki arkadaşlarıyla birlikte yoksul orman köylülerinin, orman işçilerinin sorunlarıyla ilgilenmeye başlamış, kendi deyimiyle “Kır yoksullarını kendine dert edinmişti.” Merkezi Giresun olmak üzere Orman Köylüleri Derneği’ni kuranlardandı. Bu derneğin Edirne’den Kars’a, Zonguldak’tan Antalya’ya kadar birçok şubesi açılmıştı. Orman işçilerinin SSK kapsamına alınması ve sendika kurma hakkına kavuşmasıydı başlıca hedefleri. Bana yazmasını istediğim biyografisinde şöyle demişti: “Giresun devrimcileri adıyla toplanıyor, hızlı kararlar alıyor, fırın ve inşaat işçilerinin bile sendikal örgütlenmesi için çalışıyorduk. Bir yandan da TSİP kuruluş sürecini izliyorduk.”
Bu çabaları çalıştığı kurumun dikkatini çekince de Birinci MC iktidarı sırasında Eskişehir’e sürgün edildi. Bu sürgün Saffet’in hayatında çok önemli bir dönüm noktası olacak, onu Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) Eskişehir İl Örgütüyle buluşturacaktı. Sol hareketteki bölünme ve fraksiyonlaşmaya duyduğu tepkiyle birlikçi politikalara ihtiyaç olduğu düşüncesindeydi. Sözü şimdi ona, Saffet’e bırakıyorum:
“Kitle, İlke ve Gerçek okuru olarak yaşadığım bu süreçteki gelişmeler ve solun birliği, sosyalist hareketin birliği konularındaki TSİP yayınları beni iflah olmaz bir ‘birlikçi’ yapmıştı. Birlikten başka bir yol ile başarı sağlanamayacağına göre sosyalist hareketin birliğini kararlı bir politika ile ve samimiyetle savunan TSİP’e katılmak en doğru tutum olabilirdi. DOST kitabevinde Nermi Bodur ve Ethem Kiper ile karşılaşmam kararımı kolaylaştırdı. TSİP’e üye oldum.
“TSİP üyeleri arasındaki hiyerarşik olmayan dostane ilişkilerden de etkilendim. Eskişehir’e gelir gelmez üyesi olduğum Halkevi’nin seçimleri vardı… Partide alınan karar gereğince seçimlere girdik ve kazandık. 27 yaşımla, üyeler arasında en yaşlısı olduğum için beni başkan yapmak istiyorlardı. Ancak ben buna itiraz ediyordum.
“Tesadüfen o günlerde Eskişehir’e gelen Ahmet Kaçmaz bu itirazımın sebebini sorunca ‘Halkevine yeni girdim, evvelce de hiç bir yerde başkanlık yapmadım, tecrübem yok,’ dedim. ‘Ben de evvelce hiç parti başkanlığı yapmamıştım, ama kabul ettirdiler,’ diyerek beni ikna etti.
“Partide daha çok Halkevi organında çalıştım. Kısa süre içinde Eskişehir’in en etkili kitle örgütü olduk. Oda tiyatrosu, çocuk korosu, kadınlar korosu, Türk halk müziği korosu kurduk. TÖB-DER’deki demokratik merkeziyetçi arkadaşlarımız Halkevi’ni yıldızlaştırdılar. Hem Eskişehir’in hem bölgenin kültürel merkezi olduk. Bazı köylerde halkodaları bile kurduk. Brecht’in Carrar Ananın Silahları adlı oyununu merkezde ve çevre illerde 47 kez oynadık.
“Halkevinin TSİP yönetiminde olduğunu herkes biliyordu ancak biz Halkevi’ni asla bir yan örgüt gibi çalıştırmadık. Sokaklarda afiş, yazılama yapmadık, bildiri dağıtmadık. ‘Emperyalist kültüre, yoz burjuva kültürü ve şovenizme karşı, ilerici halk kültürünü geliştirmek’ ilkesiyle hareket ettik.
“12 Eylül döneminde Kırka Beldesi belediye olunca, vaktiyle orada kurduğumuz Halkodası yöneticileri belediye meclis üyesi ve il genel meclisi üyesi oldular. Hâlen Odunpazarı Belediye Başkanı olan Kazım Kurt da TSİP’li idi ve daha sonra Halkevi başkanlığı da yapmıştı. Demokratik güç birliği alanında en başarılı adımlar Eskişehir’de atıldı…
“Merkezi Eskişehir’de olan 52 bin ortaklı Pankobirlik (Pancar Üreticileri Kooperatifi) seçimlerinde eski yönetimi devirdik, ancak bakanlık müdahalesi ile seçimler iptal edildi. Ünlü Doğançayır Köyü’nde kooperatif seçimlerini TSİP olarak kazandık…
“Ocak 1980’de parti kararıyla Bursa’ya gönderildim. Parti kontrolündeki Köy-Koop’ta pazarlama müdürü olarak, partide de il sekreteri olarak göreve başladım. Aynı süreçte kurduğumuz ve genel başkanı Ahmet Melek olan Köylü Birliği’nin de genel sekreteri seçildim.
“Bursa’da 12 Eylül darbesine kadar çok yoğun bir köylü çalışması yapıldı. Adeta işçi köylü ittifakının deney alanı oldu Bursa. Kent içinde halk mağazaları kuruluşu, tüketim kooperatiflerine aracısız ürün temini, Tofaş ve Reno grevleriyle dayanışma, Sovyetler Birliği’ne başta soğan olmak üzere tarım ürünü ihracı, tatlı su kerevitinin Avrupa’daki müşterilere aracısız ulaştırılması için Fransa Kooperatifler Birliği ile iş birliği ve Romanya Üniversal traktörlerinin üretici köylüye ucuz fiyatla temini gibi konularda ciddi adımlar atıldı. Özellikle köylülerin, devam eden Maden-İş grevlerini, Tofaş ve Reno grevlerini desteklemesi için parti olarak yoğun bir faaliyet yürüttük. Köylülerin kendi ürünlerini traktörlerle grev çadırlarına dayanışma amaçlı taşımaları, zaman zaman ürün yüklü traktör konvoyu oluşturulması ve grev çadırları önündeki canlı buluşmalar Bursa’da ses getiren eylemler oldu.
“Yine Bursa’da TÖB-DER, TÜTED, TÜS-DER, TÜM-DER üyelerinin, başta yakacak odun olmak üzere birçok temel gıda ihtiyacının aracısız temini için başlatılan çalışma da kayda değer bir dayanışma örneği idi.
“Eskişehir’de Halkevi, Bursa’da Köy-Koop TSİP’in topluma açık yüzü olmuştu. Bu yüzden 12 Eylül yönetimi daha ilk günden bu örgütleri kapattı. Aradan geçen bunca zaman sonra bile hem Bursa hem Eskişehir köylülerinin sitemleriyle karşılaşıyoruz. ‘Bizi bırakıp gittiniz, hayırsızlar’ diyorlardı.
“Arada belirtmeliyim ki, orta dereceli bir okul mezunu olarak kamuda çalışırken aynı zamanda yüksek okula devam ediyordum. Şişli Siyasal Bilimler Yüksek Okulu öğrenciliğim nedeniyle askerliğim de ertelenmişti. Askerlik sıram tam da 12 Eylül günlerine denk geldi ve tabii ki gitmedim. 12 Eylül’e asker kaçağı olarak girdim.
“Bir askeri darbenin eli kulağında olduğu tespitiyle parti daha bir yıl öncesinden hazırlıklara başlamıştı. Birçok kadro yer ve iş değiştiriyordu. Muhtemel bir darbeden sonra hangi ilde, hangi telefonla ve kiminle buluşacağımı daha mart ayında Yalçın ağabey tebliğ etmişti…
“1981 sonlarında İstanbul’a taşınarak yeni koşullarda illegal çalışma dönemim başladı. İstanbul’a taşınınca Müjgan da öğretmenlikten ayrılarak, konspirasyon kurallarına uygun olarak oğlumuz Barış’la Eskişehir’den İstanbul’a geldi. İstanbul’da parti avukatlarıyla birlikte adli süreçleri takip eden organda çalışmaya başladık.
“Kısa süre sonra, 12 Eylül Kenan Evren Anayasasına karşı kampanya başladı. Bu kampanyayı Bakırköy bölgesinde çok özenli yürüttük. Postanelerin riskli olacağını küçük bir uygulama ile tespit edince, o zamanlar mahalle aralarında çokça bulunan posta kutularına yöneldik. Polis, posta kutularıyla bildiri dağıtımını da öğrenmiş olmalı ki Müjgan ile Barış Haznedar’da bu dağıtımda yakalanmaktan tesadüfen kurtuldular. O günlerde bu olay illegal Gerçek gazetesinde ‘Posta Kutularına Gözaltı’ başlığı ile verildi.
“Az sayıda gelen Gerçek gazetesini Hrant Dink’in Beyaz Adam kitabevinde çoğaltarak dağıtıyorduk. 12 Eylül hukukuna göre yapılan gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalar parti organımız tarafından büyük bir sorumlulukla takip edildi. Avukatlar vasıtasıyla davaların izlenmesi, geride kalan tutuklu aileleriyle dayanışma işi çok koordineli yürütüldü. İçerideki tutuklular ve dışarıdaki yakınlarına maddi desteği de kapsayan yardımlar yapıldı. Özellikle Anayasaya Hayır kampanyasında tutuklanan arkadaşlarımıza yönelik işkenceleri kamuoyuna duyurmamız dışarıda çok etkili oldu.
“Yeni dönemde yeni koşullarda birlik görüşmeleri yurtiçinde ve yurtdışında devam ederken İstanbul 3. bölgede de Bakırköy merkezli ve yerel düzeyde, sosyalistlerin birliğini gözeten çalışmalar yürütüldü. Ermeniler ve Süryanilerle de çok sıcak ilişkiler geliştirildi. Süryani Önder Kenan Kerim ve Hrant Dink tüm sosyalist birlik çalışmalarına omuz verdiler.
“Yarı legal çalışmalara geçtikten sonra TSİP’in büyük kongresi hazırlıkları döneminde, Eskişehir örgütünü kongreye hazırlama görevini üstlendim…
“TSİP Kongresi Beşiktaş’ta Anıl Düğün Salonu’nda toplandı. Kongreye il ve bölge örgütlerinden yeterli katılım oldu. Kongre Türkiye sosyalist hareketinin bilinen saygın isimlerinin tanıklığında yapıldı. Divan heyetinde yer aldığım kongre 12 Eylül faşizminden günışığına çıkışın ilk yarı-yasal kongresi olmuştu.
“Kongre TSİP’in kuruluş ilkelerine ve 1974’ten beri legal ve illegal düzeyde sürdürdüğü mücadele pratiğine uygun bir kararla sonuçlandı ve bu kongre kararıyla TSİP kendini Türkiye Sosyalist hareketine emanet etti. Adeta oybirliğine yakın bir çoğunlukla bu karar bir fesih kararı değil daha geniş birliklere katılmak için alınan onurlu bir karar olarak not edildi. Ve hemen SBP çalışmaları başladı.
“Bakırköy’de ilk SBP toplantısı 170 kişiyle yapıldı. ÖDP’ye kadar giden süreçte TSİP’liler parti birliklerinin en yetenekli, en özverili kadroları oldu. HDP içinde de TSİP kadrolarının saygıdeğer bir yeri varsa, daha ilk günden beri savunulan ‘solun her düzeyde birliği’ ilkesinin etkisinin boyutları anlaşılır.”
Bir sosyalist ve bir insan olarak Saffet’in yüreğimizdeki yeri daima bizimle olacak!
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022