Atilla Aytemur
Seçim tarihinin kesinleşmesiyle, günler 100 metre koşusu misali akıp gidiyor.
Kahramanmaraş Depremi’nin acısı ve yıkımı nedeniyle gürültüsüz kavgasız bir seçim geçirmemiz toplumun ortak temennisi.
İktidar, bu makul temenniyi kendine yontmaya ve muhalefetin eleştirilerini bastırmaya çalışıyor.
Ülkeyi getirdiği nokta bir yana, deprem sonrasında gösterdiği olağanüstü ihmallerin, hataların, acz ve beceriksizliklerin dile getirilmesini hiç mi hiç istemiyor. Hem çok başarılı olduğunu iddia ediyor, hem de hata ve eksikleri için “Helallik” istiyor. Olan bitene “Asrın felaketi” diyerek, başa geleni ”kader planı”na bağlayarak, işin içinden sıyrılmayı hesaplıyor.
Kızılay ve AFAD’daki yüzkarası durumu, menfaatperest çürümeyi ve yozlaşmayı kimseler dillendirmesin ve çark dönmeye devam etsin, diye umuyor.
İktidar, yaşanan acıyı ve yıkımı araçsallaştırıp, “ağır başlı seçim” görüşünü dayatarak, yurttaşın ve muhalefetin eleştirilerinden kendini kurtarmaya ve siyasi ömrünü bir dönem daha uzatmaya çalışıyor.
İktidar nasıl yaparsa yapsın, bıçağın kemiğe dayandığı şartlarda, şüphesiz ne muhalefet ne de yurttaş sözünü söylemekten ve umudunu ortaya koymaktan geri duracak.
Ne var ki, bu süreçte şu üç önemli risk alanını gözden kaçırmamak gerekiyor.
Adresler, listeler ve iktidarın sicili
Bunlardan ilki seçim öncesi hazırlıklar: Adresler, seçmen listeleri, sandık heyetlerinin oluşumu, oy pusulaları, mühür olayı, vb. Önceki referandum ve seçimlerden hareket edecek olursak, bu konuda iktidarın sicilinin çok bozuk olduğunu biliyoruz. AK Parti’nin bir dönem daha seçim kazanması hayli zor. Bu nedenle, her türlü hukuksuzluğu devreye sokmaları kuvvetle muhtemeldir.
Şimdiden ilgisiz adreslerde ilgisiz kişilerin kayıtlı olduğu yönünde söylentiler ayyuka çıktı. Bu seçimin yumuşak karnının adres ve listeler olduğu görülüyor. Deprem nedeniyle göçen depremzedelerin gittikleri yerlerde usulüne uygun kaydedilmeleri, geride bıraktıkları adreslerine ilgisiz kişilerin kaydedilmesinin önlenmesi gerekir. Seçim sonuçlarını etkileyecek fiktif seçmen listelerine meydan verilmemelidir.
Muhalefet partilerinin titiz bir gözden geçirme çalışması içinde olduklarını tahmin edebiliriz. Zamanında itiraz ettiklerini de. Bununla beraber, ilave teknik tedbirler, örneğin sandık heyetinin bulunduğu oy kullanma mekanının genel girişine, giren çıkanı kayda alan görüntü sistemleri önerilebilir. Parmak boyası reddedildiğine göre, buna ses çıkarılmaması umulur.
Güvenlik güçleri ve seçim güvenliği
İkincisi, güvenlik güçlerinin tutumlarıyla ilgilidir. Adil, eşit ve özgür bir seçim demokrasinin olmazsa olmazıdır. Partiler ve bağımsız adaylar seçimde, YSK’nın belirlediği sınırlamaların dışında hiçbir engelle karşılaşmamalıdır. Kapalı toplantı, yürüyüş ve miting, afişleme ve bildiri dağıtma, vb. eylemler serbestçe yapılabilmelidir. Bu nedenle, güvenlik güçlerinin, esas olarak bu seçim faaliyetlerinin güvenliğini sağlamakla sınırlı davranması beklenir.
Ne var ki, çoğu zaman yaşananlar farklı oluyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bağlı olan polis, jandarma ve bekçi yönetimindeki bariz iktidar yanlılığı uzun zamandır haklı bir endişe kaynağı. Tek adam rejiminin güçler ayrılığını ortadan kaldırmış olması bu durumun temel sebebidir. Güvenlik güçlerinin yasa dışına çıkan eylemleri karşısında yargı kurumlarının etkisiz kaldığı ve adaletin pek tecelli etmediği görülüyor.
Bu zeminde meydana gelebilecek hukuksuzluklara ve yandaş müdahalelere karşı, seçim sürecinde, muhalif partilerden güçlü ve yaygın bir avukat organizasyonu oluşturmaları en doğrusu olur. Sadece çok sayıda seçim sandığını barındıran okullar için değil, avukatsız sandık kalmaması için, sivil oluşumlar ve barolardan destek alınması yerinde olacaktır. Sandıklara baştan sona sahip çıkma, sonuçları anında belgeleme ve itirazları zamanında ve enerjik şekilde yapma hususunda isabetli adımların atıldığını medyadan izliyoruz.
İl ve ilçe seçim kurulları ve Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) gelince, geçen seçimlerde yaşananlar nedeniyle toplumda ciddi güvensizlik oluştu. Hele kıdemsizlerin başkanlığa getirilmesi girişimi bardağı taşıran son damla oldu. Muhalefete mensup üyelerin enerjik tavırları, adil ve dürüst bir seçimin gerçekleşmesi için gösterecekleri kararlılık çok önem kazandı. Ancak, iktidarın halen buralardan medet umduğu da açık bir gerçek.
Paramiliter ve mafyatik çevreler boş durur mu?
Üzerinde durmak istediğim üçüncü ve son husus, iktidarın etrafında kümelenen paramiliter ve mafyatik kuruluş ve çevrelerin, bu süreçte ima ettiği risk ve tehdit. Hedeflerinin, olay çıkararak ve saldırılar düzenleyerek muhalifleri sindirmek, dağıtmak, seçimleri ve sandıkları baskı altına alarak, hukuksuz da olsa istedikleri sonucu elde etmek olduğunu söyleyebiliriz.
Siyasal tarihimizde kamplaşma geleneği var. İktidar ve Cumhur İttifakı partileri zaten buna teşne. Son çeyrek yüzyılın en kritik seçimiyle karşı karşıyayız. Bir devrin kapanması ihtimali çok yüksek.
İktidarın seçimi ölüm kalım meselesine çevirmesi, demokrasi dışı girişimlerle işleri çığrından çıkarması zor olsa da imkânsız değil. AK Parti ve küçük ortağı MHP’nin etrafında oluşan paramiliter ve mafyatik kümelenmelerin herkes farkında. Yasal siyaset dışı bu güçlerdeki hareketlenmelerin yakından takip edilmesi, seçimin selameti bakımından önemlidir.
Malum, iktidar PKK’yı gösterip, CHP ve HDP’yi kriminalize etmeyi alışkanlık haline getirdi. Ne idüğü belirsiz bir “beka” sorunu etrafında memlekete ırkçı milliyetçi bir siyasal iklimi dayatmakta tereddüt etmiyor. Karanlık güçlerin böyle bir siyasal atmosferde rahatlıkla harekete geçirildiğini yaşananlardan biliyoruz.
Elbette durup dururken ve somut bir gelişme yokken kimseyi suçlamak ve töhmet altında bırakmak niyetinde değiliz. Ancak, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer, derler. Yakın dönemin bazı olay ve olgularını hatırlattığımızda, niyetimiz daha iyi anlaşılacaktır.
İlk akla gelenler listesi
* Black Water, Wagner ve Susurluk Çetesi gibi yerli ve yabancı yapılarla kıyaslanan, şirket görünümlü SADAT’tan söz etmek istiyorum öncelikle. Hani kurucusu bir dönem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı olan, bazı kentlerdeki kamplarda silahlı kontr-gerilla eğitimi veren, muhtelif ülkelere paralı asker sağlayan kuruluş. Silah işiyle ilgilendiklerini de duymuştuk. Nedense ilk aklıma gelen bu oldu. Bir görünüp bir kaybolan, cafcaflı amblemiyle tanıdığımız Halk Özel Harekat’ı da (HÖH) unutmamak lazım. Bir de muhtelif yerlerde şubelerine rastlanan, özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin olduğu gece silahlı olarak sokağa çıktıkları söylenen ve bazı bölgelerde çok vahim eylemlere katıldıkları ileri sürülen Osmanlı Ocakları dikkat çekiyor. İktidarın hemen yanı başındaki bu yapıların saydam olmaması, doğal olarak kuşku konusu oluyor.
* Bir de yasal etiketi bariz olanlardan söz etmeliyiz. Bunlardan hemen hafızamızda canlananları iktidar partisinin bazı gençlik kolları ve yerel örgüt yöneticilerinin medyaya verdikleri silahlı külahlı pozlarıdır. İktidar partisi örgüt ve üyelerinin, bile isteye kamuoyunda böyle militarist ve tehditkâr bir algı yaratmaya çalışmalarının amacı nedir, diye düşünmekten insan kendini alıkoyamıyor. Sağa sola esip gürlemekte, pozlara girmekte bir beis görmemeleri çok tuhaf. Umuyorum bu tuhaflıklar bu kritik seçim sürecine can sıkıcı sorunlar taşımaz. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından kurulmuş olup, amacı tartışmalı Cami Gençlik Kolları örgütlenmesinden söz etmemek olmazdı. Diyanet yetkililerinin bir süre önce yaptıkları açıklamaya göre, Türkiye’de bulunan 85 bin caminin 45 bininde 450 bin genci örgütlemeyi hedefliyorlardı. Her düşünceden yurttaşın ibadet için gittiği camilerin bünyesinde, böyle bir örgütlenmeye girişmenin niyeti ve faaliyet alanı elbette sorgulanır.
* Bildiğiniz gibi, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sırasında özellikle Ankara Emniyetinden dağıtılan binlerce silah kayboldu. İktidar partisine yakın kimi medyatik kişilerin toprağa gömülen silahlardan söz etmesi, başka bazı kişilerin haklarından gelmeyi planladıkları farklı düşünceden kişilerin listelerini hazırladıklarını övünerek anlatmaları, diyelim ki bize, kimi şuursuz meczupların atıp tutmaları gibi gelse de, hadisenin kabak gibi ortalık yerde durduğunu unutmayalım.
* Son olarak, iktidara rengini veren küçük ortak MHP’nin geride kalan yıllarına kısaca göz atalım. Muhalif olan herkese esip gürlemesi, hakareti ve düşmanlaştırması malum. Bunlardan söz etmiyorum. Son yıllarda gazeteciler, milletvekilleri ve muhalif siyasetçilere yönelik tehdit, saldırı, dövme, linç girişimi ve darp gibi olayların büyük bölümünde MHP’nin, MHP’lilerin ya da bu partinin çevresindeki kişi ve grupları adı geçiyor. Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere bunlara maruz kalanların isimleri bayağı uzun bir liste oluşturuyor. Devlet Bahçeli’nin affedilmesi için özel çaba sarfettiği mafya reisi Alaattin Çakıcı bile Ankara Çubuk’ta linç edilmek istenen muhalefet lideri Kılıçdaroğlu’na hakaret, küfür ve tehdit dolu iki mektup yazabiliyor. Amedspor’a Bursa’da yapılan maçta sergilenen saldırılar, Susurluk Çetesi’nin tetikçisi Yeşil’in portresi ve Beyaz Toros pankartlarıyla yapılan imalı tehditler bu partinin liderliğince takdir görüyor. Ülkü Ocakları eski başkanı ve akademisyen Sinan Ateş’in partisinden farklı bir siyasal yola girmesi nedeniyle, Ankara’da suikastla öldürülmesi ise bu partinin demokrasiyle ilişkisinin pamuk ipliğine bile bağlı olmadığını hissettiriyor.
Şüphesiz, ülke halkının serbest, eşit, adil ve özgür seçimlere, özetle demokrasiye olan sadakat ve özlemlerini dikkate alınca, öyle iktidarların seçim süreçlerini olağan mecraından çıkarmaya cesaret etmeleri kolay değildir. Ben de böyle bir adımın intihar olacağını düşünüyorum.
Ancak, yine de bazı şeyleri hatırlatmak istedim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022