Atilla Aytemur
Hasan Cemal ve Cengiz Çandar’ın Yeşil Sol Parti’den (YSP) milletvekili adayı gösterilmesi, özellikle bazı sol kesimlerde çok sert tepkilere yol açtı ve eski bir tartışmayı yeniden canlandırdı.
Tepkinin sebebi malum; AK Parti tarafından 12 Eylül 2010’da referanduma sunulan 26 maddelik Anayasa değişikliğine, bu gazetecilerin “Yetmez ama evet” sloganıyla olumlu oy vermeleriydi.
Siyaset bu; “Yetmez ama evet” konusunda durmaksızın sert eleştiri ve suçlamalarda bulunup, ondan bundan özeleştiri isteyenlerin, şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye veya Yeşil Sol Parti’ye oy vermeye hazırlandıklarını görüyoruz.
Peki, bunu kendilerine ve topluma nasıl izah ediyorlar, biliyor muyuz? Hayır.
Halbuki, o anayasa değişikliği referandumunda “Yetmez ama evet” diyenler nasıl bir akıl yürüttüyse, 14 Mayıs 2023 kritik seçiminde de benzer bir tercih mantığının işleyeceği bütün yönleriyle ortada.
Aynı kesimden olup seçimde bir iddiası olmayan, inat kümesi davranışıyla hareket küçük sol gruplar ise, o oyların nihai olarak iktidara hizmet edeceğine aldırmaksızın, kendilerini saydırmayı planlıyorlar.
Kritik seçim ve beklentiler
Evet, sık sık ifade edildiği gibi bu seçim çok kritik. Ona bu niteliğini veren ise, ülkede iç içe geçmiş ağır siyasal ve ekonomik sorunların artık taşınamayacak noktaya gelmiş olması. Otoriter ve baskıcı tek adam yönetimi altında yaşanan yaygın ve derin yoksulluğa, devlette tahammül edilemez bir seviyeye gelmiş olan çürüme eşlik ediyor.
Bu berbat durumun faili Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı’ndaki ortakları. Ülkeyi getirdikleri bu noktaya hiç aldırmayıp, eş-dost-ahbap rejimini sürdürmek için seçmenden bir dönem daha istiyorlar. Bu amaçla, seçim sistemini ince hesaplar yaparak, yangından mal kaçırır gibi değiştirdiler.
Bütün bunlardan dolayı, rahatsızlığı tavan yapmış muhalif toplum kesimleri, epey zamandır ciddi ve köklü bir değişimden yana. Dizginsiz saray saltanatının son bulmasını istiyorlar. İktidar partisinin devletle vıcık vıcık iç içe geçmesinden çok şikâyetçiler.
Gençler, bütün ipleri elinde toplamış, özgürlükleri yok eden otoriter ve baskıcı tek adam rejiminde kendileri için bir gelecek görmüyor.
Buna karşılık, toplumun bütün renklerini kucaklayan çoğulcu ve demokratik parlamenter sisteme dönülmesinden yana köklü bir reform hedefi ise, ülkenin geleceğinde umut arayan herkesi heyecanlandırıyor.
Muhalif toplumsal dinamikler, dayanılmaz hayat pahalılığı ve işsizliğe dur denilmesinde, yoksulluk, yolsuzluk ve mafyatik menfaat ilişkilerine son verilmesinde ve yurttaşların hak ettiği refah düzeyinin sağlanmasında ısrarcılar.
Bütün bunların karşısında, devletin bütün güç ve imkânını kullanarak, anayasa ve yasa tanımadan, elinden gelen her türlü hukuksuzluğu yapmaktan sakınmayan, sınırları aşındırmış bir iktidar söz konusu. Seçimin kritikliği de, ülkenin başına yıllardır çökmüş böyle bir iktidardan kurtulmanın pek de kolay olmamasından geliyor.
Seçimi tek başına alacak muhalif parti olmayınca…
Muhalif siyasal partilerden herhangi birinin tek başına ortaya çıkıp cumhurbaşkanlığını alacak ve Cumhur İttifakı’nı Meclis’te azınlığa düşürecek oranda seçmen gücü ve desteğine sahip olmadığını biliyoruz.
Hem kendi güçlerinin yetersizliğinden, hem de mevcut seçim sisteminden kaynaklanan nedenlerle, iktidardan hoşnutsuz olanların yan yana gelmeleri bir zorunluluktu. Ülkenin öncelikli sorunları konusunda kısmen fikir birliği içinde oldukları partilerle ittifak oluşturmanın daha makul bir çözüm olduğunu düşünmeleri tek çıkış yoluydu. Bu doğrultuda adım atmakta haklıydılar da.
Bir ortaklık, mutabakat oluşturmak için kendi programından ve önceliklerinden belli ölçülerde taviz vermek, işin tabiatında var.
Başka türlüsü mümkün olabilir miydi? Siyasi aklın ölçüleri içinde başka türlü davranmak mümkün değilse, bu tavır kandırılma ya da ileride ortaya çıkacak kimi olumsuzlukların müsebbibi olarak görülmeyi getirir mi?
Seçmen ne yapıyor?
Seçmen ise siyasal dengelere bakıp öncelikle durumu tartıyor. Kafasındaki öncelikli sorunlar ve çeşitli faktörlerden hareketle idealize ettiği hedefler açısından aday, parti ve ittifakları değerlendiriyor. Seçmenin içinde bulunduğu aile, çevre, cemaat, vb. de tercihin bu aşamasında elbette rol oynuyor. Önünde bulunan partiler, ittifaklar ve adaylar arasından, düşüncelerine temelde karşı olmayan, mevcut iktidarı değiştirmesi için güç taşıyacak kadar desteğe sahip bulunan, seçim vaatleri göreceli olarak makul görünenlere ve gerçekleşebilir şeyler söyleyenlere yöneliyor. Yani, mevcut siyasal durumu aklın terazisine vuruyor.
Böylelikle ve öncelikle, icraatlarını beğenmediği mevcut cumhurbaşkanından, partisinden ve içerisinde yer aldığı ittifaktan, yani hali hazırdaki cumhurbaşkanı, iktidar partisi ve iktidar ittifakından kurtulmayı önüne koyuyor. Yani, oy vereceği alternatifi bazı bakımlardan yeterli bulmasa da, bazı flu alanlar olsa da, tercihini örneğin Kılıçdaroğlu doğrultusunda oluşturuyor.
Gelecek hakkında tahminlere girişip, “Bunlar ileride çok değişir, söylediklerinin tam tersini yapıp bana, aileme ve ülkeye zarar verirler” türünden kehanetlerde bulunmaya girişmiyor. Yani, davranış ölçüsü kehanet ya da özcü önyargılar olmuyor. Partilerin ve adayların milyonlarca kişinin şahitliğinde vaat ettiklerine bakıyor. Yanlış yaptıklarında ise, mevcut rejimin imkânları içerisinde, onları Meclis’in ve ilgili kurumların denetleyeceğini varsayıyor ve kendisinin de bir daha oy vermeyerek demokratik yoldan değiştirebileceğini öngörüyor.
Herhalde bu tavrın da akılla mantıkla ilgisinin bulunmadığı ileri sürülemez.
Kılıçdaroğlu’nu tercih edince…
Somut örneğe dönecek olursak; bugün Kemal Kılıçdaroğlu ve Millet İttifakı, 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda “Yetmez ama evet” diyerek olumlu oy kullananlara karşı yıllardır “gerilla savaşı” verenlerin ilgisine, mazhar olmuş durumda.
Ne var ki, onların yana yakıla aradıkları radikalizm, jakoben laiklik, gericiliğe savaş açma coşkusu, bilumum kapitalizme ve emperyalizme karşı çıkış ve hatta meşum neo-liberalizmi dermansız bırakacak bir mücadele kararlılığı Kılıçdaroğlu’nda pek yok. Cumhurbaşkanlığını aldıktan sonra sosyalizan bir düzene sıçrama planı da bulunmuyor. Özetle, düzeniçi olmayı hiç mi hiç dert etmiyor. Üstelik, İYİ Parti gibi eni konu milliyetçi bir partiyle, DEVA gibi alenen liberal veya SP gibi İslami muhafazakârlığın baba ocağı bir partiyle, kimi riskler barındırsa bile kolkola yürümeyi de göze alıyor. AK Parti iktidarını devirip, Erdoğan’ın saltanatına son vermek uğruna, bu adımları atıyor.
Bu bileşimlerin ileriki dönemlerde vaatlerini bir yana bırakıp, toplumun önüne ne tür güçlükler çıkaracağı hususunda üzerinde fikir birliği sağlanmış bir garantili öngörü de yok ve olması pek mümkün de değil.
Kısaca, asıl hedef uğruna, yani Erdoğan’ı ve AK Parti iktidarını alaşağı etmek için listelerinde bir zamanların azılı ülkücülerine, sıkı İslamcılarına ve AK Parti iktidarında kilit mevkilerde bulunanlara gönül rahatlığıyla CHP milletvekili listelerinde yer veriyor.
Yahut, yıllardır bunaldığı mezhebî, etnik veya kültürel kutuplaştırmalara dayalı çatışmacı politikalardan az çok uzaklaşmayı sağlama, daha barışçı ve çoğulcu bir iklim getirme ihtimali varsa, ittifak içindeki kökten milliyetçi parti ve adayları sorun etmiyor ya da Kürt Meselesinde radikal dönüşüm beklentilerine girmiyor.
Yanlış anlaşılmasın, tabii ki bugünün siyasal şartlarında adaylardan Kılıçdaroğlu’nu, ittifaklardan Millet İttifakı veya Emek ve Özgürlük İttifakı’nı, partilerden CHP veya Yeşil Sol Parti’yi tercih etmekle en doğru ve makul olan yapılıyor.
Zaten yakın tarihimizin bütün kritik seçimlerine göz atınca seçmenin oy kullanmasına yön verenin, “Yetmez ama evet” benzeri anlayış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Serbestiyet’in birçok yazarı da konuyla ilgili yazılarında bunu tarihi örnekleriyle belirttiler.
YAE tavrında ifadesini bulan akıl yürütmenin, aşağı yukarı her seçim ve referandumda, seçmenin ve partilerin başvurmak durumunda kaldıkları, tercihte bulunmanın olağan tarzı olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.
Dolayısıyla, YAE konusunu kan davasına çevirenlerin, 14 Mayıs 2023 seçimlerine bir de bu yönden bakmalarının gerektiğini belirtmek istiyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Millet İttifakı’nın ve CHP’nin, iktidar olduğu takdirde uygulayacağı politikaların kefili değillerse, verdikleri oyun ve desteğin adı ve anlamı ne oluyor, bir de bunun üzerinde düşünmeleri gerekmez mi?
Bir hatırlatma: 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliği referandumunda içinde yer aldığım siyasi parti “AKP zihniyetine Hayır! Anayasa Değişikliği’ne Evet!” dedi. Yasa geçtikten sonra, Kenan Evren’lerin yargılandığı davaya müdahil olmaya çalıştı. Sonunda, Kenan Evren ve arkadaşları mahkûm oldu ve rütbeleri erliğe indirildi. ‘Yetmez ama Evet’e savaş açan bazı sosyalist gruplar ise, dava görülürken Ankara’da adliye binasının önünde karargâh kurup, günler boyu fiyakalı gösteriler yapmayı ihmal etmediler.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022