A.Turan ALKAN
70’li yıllarda kaptırıp gittiğimiz ortak psikoloji şuydu: “Devlet çatır çatır yıkılırken seyirci mi kalacağız; Türklüğün ve Müslümanlığın son kalesi, din ve devlet düşmanlarının elinde kahroluyor; yetiş ey memleket evlâdı!” | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
“Kimdir bu memleket evlâtları?” diye sağa sola bakınmanın gereği yoktu; memleket evlâdı biz oluyorduk. Devlet sanki mapusane damlarına düşmüş mâsum bir köy yiğidi idi ve içerden bize “Davranın kardeşlerim” diye istimdâd ediyordu. Devleti bilmiyor, tanımıyorduk; daha doğrusu eksik ve yanlış tanıyorduk. En evvel devletin bizim gibi henüz ergenlik sivilceleri ile dertlenen çoluk çocuk takımının hamiyyetine muhtaç kaldığı filan yoktu; daha doğrusu devletin, bir avuç “mümtaz” bürokrat dışında kimseyi adam yerine koyduğu yoktu ki, bizim gibi çoluk-çocuktan medet umabilsin. Bizim devlet hakkındaki fikirlerimiz, -kelime acıtıcı ama galiba isabetlidir!- bönceydi: Devlet kudsî bir şeydi, “ebed müddet” olandı, üstte gök delinmese, altta yağız yer yarılmasa ilânihâye devam edecek ve devam etmesi gereken bir uzviyetti; bizden, tek tek fertlerden ve dünyevî beklentilerimizden yukarda, mübârek bir yerdeydi. Gençliğin neredeyse yarısına bu minvalde bir devlet tarifi yapanlar kimlerdi ve biz onlara niçin inanıyorduk; niçin kaleme aldıkları alelâde politik broşürleri lüzumundan fazla ciddiye alıp tartışıyor ve devletin önderliğinde milleti kurtarmak için şu basit program maddelerinin en isabetli ilâç olduğuna güveniyorduk? Biz çocuktuk, gençtik, tecrübesizdik ve gördüğümüz her pırıltıda kamaşmaya hazır bir hayranlık potansiyelimiz vardı. Onlar kimdi; onlar tecrübeli ağabeyler, gün görmüş, feleğin sillesinden geçmiş büyüklerdi. Atsız’ın “Bozkurtlar”ından çıkıp 20. yüzyıla ışınlanmış fedâkar öncülerdi. “Devlet yıkılırken seyirci mi kalacağız?” hâleti, kendini memleketin sahibi sayan vatanperverler için bir tarih mirasıdır, âdeta genetik bir yönlendiricidir. Balkanların kaybından sonra Osmanlı zâbitleri ve yazar-çizer takımı arasında bu panik psikolojisi çok yaygındı. Akabinde bir kâbus gibi üstümüze çöken Cihan Harbi bozgunu ve Anadolu’nun işgal ve taksim planları, vatanperverlerde kalıcı bir tesir bıraktı. Millî mücadeleyi ayağa kaldıran psikoloji budur. Ne var ki millî mücadele zaferi müteakip barışla nihayetlendikten sonra devlet, tez zamanda, kendisine hariçten yardım ettiğine inanan idealistlerle arasında mesafe bıraktı. Cumhuriyet idaresinin ilk muhalifleri bu kadro içinden çıktı ve kısa zamanda tasfiyeye uğrayarak etkili yerlerden uzaklaştırıldılar. Kurucu kadro, kendi içinde tasfiye yaşadıktan sonra iktidarı güvenilir merkez bürokratlarıyla kuşatıp sağlamlaştırdı ama vatanperverlik ideolojisi, binalarda bulundurulması şart koşulan yangın köşesi gibi mevcut tutuldu ve gerektiğinde kolayca hizmete yönlendirildi. Gazeteci Avni Özgürel’in geçen hafta Aksiyon’da yayımlanan mülakatı, vatanperverlik fikrinin lâzım geldiğinde devlet tarafından nasıl devreye sokulduğunu bir kere daha hatırlatıyor. Genç kuşaklar için buradan çıkarılması lâzım gelen ders, devlet kavramını iyi tanımak, devletin tabiatını iyi öğrenmektir. Gençlik heyecanının yönlendirilmesi pek kolaydır; sol eğilimliler için sosyal adalet, hakça paylaşım, muhafazakâr kanaatte olanlar için millet, din, vatan kavramlarını öne çıkararak devlet güdümünde bazı yapılandırmalara gitmek zor olmamış devlet için. Gençliği yönlendirmek üzere görevlendirilen devlet birimlerinin o kaba-saba usûllerine rağmen erimiş kurşunu kalıbına dökmek kadar kolayca gerçekleştirilen bu devşirme operasyonlarına şahit olan Özgürel’in anlattıkları çok önemlidir. Öcalan gibi bir figürün ilk gençlik çağlarında sağ çizgiden başlayarak Stalinist ve Marksist bir şiddet örgütünün liderliğine doğru giden şaşırtıcı devşirilme hikâyesi, çok ilginç çizgiler taşıyor; bu ilginç noktaya ilave edilmesi gereken Öcalan gibi daha nicelerinin “Devlet”in bilgisi altında gençlik heyecanlarını yönlendirmek için kullanılmış olmasıdır. Bazı solcuların takındığı “Devlete karşı yeminli düşmanlık” tavrı, abartılı bir savruluştur. Vaktiyle bizim devleti “Döver de sever de; ha ekmeğini yemişim, ha uğruna kurşun” yaklaşımı da aynı derecede abartılı ve romantikti. Doğru olan, sosyal bilimlerin sağladığı anlama araçlarıyla devlet dediğimiz cihazı iyi ve doğru tanımaktır. Devleti, tabiatındaki kirden pastan arındırmak için onu şeffaf ve yurttaşına karşı saygılı bir hizmet cihazına dönüştürmek gerek. Ne dost, ne düşman; sadece, ancak belirli bir uzaklıkta tutulması ve denetlenmesi gereken teknik bir hizmet cihazı |
Kaynak:Aksiyon Dergisi
http://www.aksiyon.com.tr/aksiyon/yazar-34398-genc-adam-devleti--taniyor-musun.html
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.07.2016
13.07.2016
11.07.2016
10.07.2016
8.02.2016
7.02.2016
6.02.2016
4.02.2016
3.02.2016
2.02.2016