A.Turan ALKAN

A.Turan ALKAN
A.Turan ALKAN
Tüm Yazıları
Sıra dayağı
9.02.2015
1880

 Hükümet taraftarı veya muhalifi farketmiyor, ‘Bu işin sonu nereye varır?' sorusuna kimse iyimser bir cevap veremiyor, zira gidişat ‘hayr'ı işaret etmiyor.

Umumî manzaramız, barut deposunda kanat ızgarası yapacağım diye mangal tutuşturmaya kalkışan bir ahmaklığın fotoğrafıdır.

Ne yapılmamak lâzımsa o yapılıyor; ne söylememek gerekirse onu haykırıyoruz. ‘Demokratik parlamenter sistem ve anayasal düzen bu badireden bizi kurtarır' diyebilenimiz kalmadı. Parlamento işlemez hale getirildi ve ekran bulunca bülbül gibi şakıyıp arslanlar gibi kükreyen siyasi muhalefetimiz bu durumu seyrederek ‘kuzu' gibi yeniden seçime girmeye razı oldu.

Rüyalarımızı bile izleyecek derecede yetkilerle donatılan istihbarat kuruluşumuzun işini iyi yapamadığı yargısı pekişti. Terörle siyasi müzakereyi sürdüremedik, silahlı mücadeleyi başarabildiğimiz de söylenemez. Başbakan'ın ‘Te-miz-le-ye-ce-ğiz' diye kararlılık gösterisine girişmesine kendisinin inandığından bile şüphe ederim.

İşte beklenen oldu ve ‘Milli hassasiyeti yüksek bazı sivil çevreler' hemen –elbette ki kendiliğinden; emirle filan değil!- harekete geçerek sokakta rastladıkları ‘hainler'i cezalandırmaya başladılar.

Akranlarım bilir; biz bu filmi defalarca seyrettik. Kayıp sayısı dayanılmaz rakamlara ulaşıp da sivil siyaset kurumları acze düşünce filmin esas oğlanı sahneye çıkar; Erol Taş'ları, Bilal İnci'leri, Nuri Alço'ları toplayıp ağızlarını burunlarını kırdıktan sonra esas kızı tehlikeden kurtararak kısa süreliğine de olsa nikâhına alır ve etraftakilerin hayranlık dolu bakışları arasında der ki, “Ben yetişmesem kızı berbad edeceklerdi, neyse ki mahallenin nâmusunu ben koruyorum!” Sonra alkışlar, alkışlar…

Yeşilçam'dan temsil getirmeye gerek yok, ilmi kadar ‘keşfi' de derin bir medya hocası filmi rüyasında görmüş, “Dipçikli askerler zuhur etti ve diğer yetkililer artık ortada görünmedi” diyor. Tâbiri de yine kendisinden: “Biz tabi ki ihtilali istemeyiz, askeriye de istemez. N'aapılmalı, askere her türlü yetki, imkan ve bütçe verilmeli. Daha büyük olaylar olacağını görüyorum. HDP'yi devredışı bırakmak lazım. Biz vatana, millete, askere çok bağlı, çocuklarını askere gönderen, teşvik eden, bunun faziletlerini sohbetlerimizde anlatan bir cemaatiz. Bu farklılığımızla mutlaka askeriyenin çok güçlenmesini ve yetki verilmesini istiyoruz.”

Bu ilginç tâbirin satır arasında açıkça hissedilen, “Sıra dayağından geçmeye geçeceğiz, bari bize çok sert vurmayın” temennisi insana hüzün veriyor ama anlamak gerekir: Darbeci mantık dengecidir (bkz. 12 Eylül), tarafsızlığını ispat için ‘suçlu'nun yanında onu terazileyecek başka unsurları da hırpalamayı ihmâl etmez. Önemli gelişmeleri önceden rüyasında gören medya hocasının endişelerini anlıyorum.

Burası Türkiye arkadaşlar; bu ülkede pratiğini defalarca göstermiş bir darbe geleneği var ve bu gelenek ‘Siviller işi berbad edince' içten içe filizlenmeye başlar. Gerçi Ergenekon ve Balyoz olaylarında masum ve yurtsever insanlara topyekûn iftiralar atılıp mağdur edilmişlerse de, adaletin şaşmaz terazisi onları aklayıp itibarlarını bahşetmiştir; o yüzden onları saymıyorum ama kabul etmelisiniz ki hâlâ 12 Eylül generallerinin taslağını yazdığı anayasa ile yönetiliyoruz.

Medya hocası meseleyi rüya ile karıştırsa da bodoslamadan söylüyor işte. ‘Bu filmin sonu böyle biter, hafazanallah' diyor ki son zamanlarda okuduğum en rasyonel siyasi tahlil budur.

Ey erbâb-ı siyaset; ey meclis'in izzetinden çabucak vazgeçen parlamenterlerimiz; ey hükümet mensupları ve ey anayasal cumhurbaşkanımız. Bardak kırılmadan sivil siyasetin demokratik kurumlarını işletiniz; demokrasiye güveni tazeleyiniz ve bizi dinlemiyorsunuz bari medya hocasının rüyasını ciddiye alınız lütfen!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar